Söyleşi Kayıtları'ndan
İnsanın Kendisiyle Kaldığında Akan
Bir Söyleyişin,
Bir Söyleşinin Kayıtları
[{"text":"[SÖYLEŞİ KAYITLARI'NDAN]\n\n- Boşluğa düşmekten, sessiz bir odada yalnız kalmaktan ödüm kopuyor.\n\nBir taraftan hep dahası, hep ötelere ulaşmak macerası, diğer taraftan yıldızları tutacağım derken uzayın boşluğuna karışası....\n\nMâdem ziller çaldı, \nBuyursunlar 'Boşluğun Çağrısı' \n\nA güzelim,\nİnsan deneyiminin derinliklerinde, adını koymaktan kaçındığımız bir sızı vardır. \n\nVardır a...\n\nVe bu, durduk yere uç veren bir semptom değildir; tüm belirtilerin altında sessizce yatan öz-varlığımız doğrusu. \n\nBoşluk, düzeltilmesi gereken bir durum, çözülmesi gereken bir sorun da değildir, ancak sık sık öyleymiş gibi davranır... \n\nBoşluğa düşmek, depresyona girmek de değildir ama bir ağırlık gibi çökebilir.\n\nOysa her şeyi bir arada tutmanın ağırlığının yanında adı mı olur? \n\nÜmitsizlik de değildir, yine de ümidin bütün şehirlerini yerle bir edebilir içten içe...\n\nÇok daha kadim ve temel bir şeydir bu. \n\nVar-oluş-sal boşluk ve uzanıyor boydan boya nefes alan biri kaldıkça...\n\nÇokları için dehşet vericidir bu boşluk. \n\nYokluğu, zeminsizliği, tutunacak hiçbir şey olmayışı çağrıştırır. \n\nUçurum sanmamız yüzden, neredeyse içgüdüsel olarak, sırtımızı döneriz ona... \n\nHabire bir şeylerle meşgul oluruz, hayatlarımızı bitmeyen anlamla doldururuz, ilişkilerin, kariyerlerin, fikirlerin, pratiklerin hatta bizzat maneviyat sandığımızın peşine düşeriz, düşeriz de niçin?\n\nÇoğu zaman yalnızca boşluğa doğrudan bakmaktan kaçınmak için. \n\nAma bu kaçış, ne kadar insanî ve normal görünse de, bir bedeli vardır. \n\nVe bu bedeli varlığımızın en derininde hissederiz. \n\nAma boşluğun kendi cazibesi vardır ve herkes boşluğuna geri döner, damdan bir taş atıldı mı düşer...\n\nVaroluşsal boşluk bir hata, bir kusur değildir. \n\nSistemdeki bir arıza değildir. Hayatın zıttı hiç değildir. \nBilakis hayatın maskelerinden arınmış, örtülerden sıyrılmış hâlidir. \n\nTüm hikayelerin, kimliklerin ve kontrol illüzyonlarının altında yatan var-olan-la çıplak karşılaşmadır. \n\nSen de evvele yolculuğunuzda, içsel arayış yolunda bir noktada, onun çekimini hissedeceksin, varlık komasından çıkmak isteyeceksin. \n\nYok yok sâdece kırılmışsın, incinmişsin diye değil, mevsimince 'olgunlaşıyorsun' diye... \n\nİçinde bir şey, stratejilerden, planlardan, hesaplardan, bıkmaya usanmaya başlar çünkü o şey, öyle kuruldu. \n\n'Orada bir yerde' şimdiden başka bir zamanda bulacağın tatmin vaadi kurumaya, solmaya başlar... \n\nAnlarsın ki hiçbir aşk, başarı ya da manevi ermişim ermemişim, ruhunu kemiren o derin özlemi doyuramayacak. \n\nBu nihilist bir kavrayış da değildir. \n\nTam tersine, gerçek ayıklığın başlangıcıdır. \n\nBoşluk seni ümitsizliğe sürüklemiyor, sahte, yalan, birikmiş olan ne varsa ölmeye, ölmeden evvel ölmeye davet ediyordur. \n\nHakikatin çağrısıdır bu, \nHakiki-Ol-an'ın çekimidir. \n\n- Yalnızlık, anlamsızlık, boşluk; bu üçü aynı gibi benim için... \n\nAçık olalım... \n\nBoşluk, psikolojik yalnızlıkla aynı şey değildir. \n\nYalnızlık insancıl bir yaradır; erken kopuşların, açık kalmış ilişkilerin, travmanın ya da karşılanmamış ihtiyaçların sonucudur... \n\nTemâsı, tanınmayı, sevilmeyi, yakınlığı özler. \n\nYalnız hissettiğimizde, bu dünyaya ait olma özlemiyle kıvranırız. \n\nOysa boşluk bir şeylerin hasretini çekmez.\nO yalnızca vardır.\nDoldurulmaya ihtiyaç duymaz. \n\nOnu tamamlayacak birine ya da bir şeye seslenmez. \nHatta, onu insanlarla, fikirlerle, oyalanmalarla doldurmaya çalıştıkça, ızdırâb içine düşeriz. \n\nBoşluk bir eksiklik değildir, yanılsamanın yokluğudur. \nVe işte kutsallığı da tam buradadır. \n\nAnlamsızlık da sıklıkla boşlukla karıştırılır. \n\nHayata anlam veren yapılar çöktüğünde; inanç sistemleri dağıldığında, kimlik paramparça olduğunda, amaç eriyip gittiğinde...\n\nGeriye kalan koskoca bir sıfır yani hiçlik gibi görünebilir. \nAma bu 'hiçlik', anlamın yokluğu değildir. \n\nİnşa edilmiş, biriktirilmiş, dahası ezbere bir anlamın yokluğudur. \n\nZira anlam kurgudur, anlamak illüzyon...\nAnlamaya çalışmanın anlayışsız kılması vardır...\n\nÇünkü anlam senin kendi pencerenden gördüğündür, manzaranın kendisi değil...\n\nVe bu anlamsızlık, git gide, zihne ya da hikayeye değil, doğrudan, kelimesiz 'varoluşa' dayanan daha derin bir bilmenin, bilmeye bilmeye açılan kapısına götürür bizi. \n\nHer kaçışın bir bedeli vardır değil mi?\n\nBoşluktan kaçmak, ayrı benliğin, egonun temel uğraşıdır. \n\nOnu, türlü etkinliklerle, hırsla, durmaksızın düşünmeyle, duygusal dramalarla, hatta kaçışımızı manevi kılıflara bürüyerek 'yüceltiriz'. \n\nDoruk deneyimlerin peşinde koşar, rahatsızlığımızı susturur, bir tür hayâlî saflığa erişmeye çalışırız. \n\nAma kaçışın bedeli kopuştur; kendimizden, hayattan, varoluşun zemininden. \n\nBoşluğa direndikçe, kaçmaya çalıştığımız şeyler tarafından daha çok kuşatılırız.\n \nBağımlılık, kaygı, depresyon, huzursuzluk, aştığını sanma ve manevi atlama (spiritual bypass), çoğu zaman bu temel reddin belirtileridir. \n\nGerçek şu ki: \n'Olduğun şeyden kaçamazsın'. \n\nVe boşluk, paradoksal bir şekilde, tüm sahte kimlikler düştüğünde geriye kalandır. \n\nBir tehdit değildir. \nYok oluş hiç değildir. \n\nTüm deneyimlerin doğup çözüldüğü 'açık-boş-hazır farkındalık alanıdır' \n\nTeslimiyetin\nHediyesidir\n\nBoşluğa dönmek, 'birisi olma' ihtiyacını bırakmaktır. \n\nHayatın sana bir şey sunması gerektiği yanılsamasından vazgeçmektir. Aramayı bırakıp 'bilinmezliğe' düşmektir. \n\nBu düşüş bir çöküş değil, bir özgürleşmedir. \n\nZihin çığlık atabilir. \nEgo buna direnebilir. \nAma daha derinde bir şey yumuşamaya başlar. \n\nNazik bir bilinç uyanır. \n\nVe bu açılışta, boşluk kendini ölüm olarak değil, 'her şeyin rahmi' olarak gösterir. Boşluk her şeyin yokluğu değil, sonsuz olasılığın varlığıdır.\n\nSessizlik bir varlığa, boşluk bir doluluğa, yokluk bir yakınlığa dönüşür. \n\nBu bir felsefe değildir. \nBir inanç hiç değildir. \n\nYaşanmış ve yaşayan bir gerçekliktir, yalnızca çıplak farkındalıkla, filtrelemeden hayatla buluşma cesaretiyle erişilebilir. \n\nSözü uzatıp nefese kıydığımız yeter madem, bağladıklarımızı çözebiliriz. \n\nVaroluşsal boşluk, anlamın sonu değildir. \n\nYüklenilen ve taşınması gereken sahte anlamın sonudur.\n\nAşkın ölümü değil, sahiplik ve aidiyet yanılsamasının ölümüdür. \n\nKaranlık değildir. \nFiltresiz ışıktır! \n\nHiçbir şey olmaya razıysan, içinde sonsuz olan uyanır. \n\nSessizliği doldurmayı bıraktığında, sessizlik konuşur. \n\nVe eğer boşluğa bir düşman gibi değil de 'mirât-ı musaffa: hakikatin aynası' olarak bakmaya cesaret edebilirsen...\n\nHiçbir çabanın getiremeyeceği o huzuru keşfedeceksin. \n\nÇünkü boşluk, senin en saf halinle buluştuğun yerdir.\n\n~\n\nVe işte o anda anlarsın ki, aradığın hiçbir zaman dışarıda değil, zaten senin içinde olanın ta kendisiydi.\n\nBir nefes kadar yakınım, ayrılmadın bir adım\n\n..\n..\n.\n\nDikkatini, kelimelerden sessizliğe kaydırdım;\nŞimdi bir b~aşk~a duyacaksın.\n\n~\n","id":202507162157,"flower":"flower-bouquet.svg"},{"text":"[SÖYLEŞİ KAYITLARI'NDAN]\n\n- Güvendiğim dağlara kar yağdı \nParamparça oldum\n\nZemin çöktüğünde ve artık hiçbir şey, bir anlam ifade etmediğinde...\n\n… Boşluğu doldurmak için acele etmeyesin.\n\nKutsal Kâse bu\nBoşluk kutsaldır.\n\nKaybedilemeyecek olanı ortaya çıkarır.\n\n- Yani boşluğa düşmek bir hata değil midir?\n \nBilakis kerem hazinesinden, kılık değiştirmiş bir lütuftur...\n\nvaroluşsal boşluk, çözülmesi gereken bir sorun değildir; bütün çözümlerin sonudur.\n\nOndan kaçmayı bıraktığınızda, \nOnun aslında boşluk olmadığını, \nVarlığın enginliği olduğunu keşfedersiniz.\n\nNihâyet bildik kesinliğin zemini çöktüğünde, \nVarlığın bilinmeyen gizemi kendini gösterebilir.\n\nBoşluğa dokun\nEvde yoksun\n\n~","id":202507141252,"flower":"flower-pot (1).svg"},{"text":"[SÖYLEŞİ KAYITLARI'NDAN]\n\nEv-İ-rendeki toplam akıl sayısı:\n1\n(Akl-ı küll)\n\nHer bir insanın kendi bağımsız farkındalığı varmış gibi, sayısız farkındalık olduğunu var-saymak 'aldanış yurdu' olan dünyada olağan hâle gelmiş. \n\nZihin, 'biz...' ya da 'biz-i-m' demekte hiç tereddüt etmez. \n\nTüm bu kavramların geçerliliği yalnızca zihin tarafından varsayılır. \n\nAslında, kendi farkındalığının ötesinde başka bir farkındalığın var olduğunu asla kesin olarak belirleyemezsin. \n\nSözde 'diğer birinin farkındalığı' dediğin şey, hakikatte senin kendi farkındalığıdır. \n\n- Nasıl yani? \n\nÇünkü başkalarının farkındalığını var-sayabilmen için önce senin farkındalığın burada hazır olmalı. \n\nTüm var-sayımlar ve kavramlar yalnızca senin farkındalığın içinde yükselir. \n\nKendi farkındalığın olmadan, hiçbir şey söylenemez ya da iddia edilemez. \n\nŞimdi bir adım daha ileri gidelim: \n\nDiyelim ki başka birinin başka bir farkındalığı olduğunu kanıtlamak istiyorsun, hooop onun gözlerinin içine girip onun gözünden görmen gerekir. \n\nİronik olan şu ki, onun gözlerini ardına geçip baktığın anda, sözde 'onun farkındalığı' senin farkındalığın hâline gelir.\n\nDolayısıyla, ne kadar uğraşırsan uğraş, doğrulayabileceğin tek şey kendi farkındalığının mevcudiyetidir. \n\nAslında 'biz' ya da 'bizler' diye bir şey yoktur. \nDoğrulayabileceğin tek şey, BENLİĞİN var olduğu ve şimdi burada olduğundur.\n\nDünyanın var olabilmesi için ön koşul, önce senin burada olmandır. Sen burada olmadan, dünyanın var olduğunu nasıl kanıtlarsın? \n\nAynı şekilde, görülen her şey görene bağlıdır. \nGören olmadan, görülen nesnelerin bağımsızca var olduğunu var-saymanın dayanağı nedir? \n\nBelki de onları görmediğinde dünyanın var olduğunu hayâl ediyorsun ama bu varsayım, saf bir hayalden ibaret olmaz mı?\n\nDünyanın, farkındalığınızın dışında bağımsızca var olduğunu asla kanıtlayamazsın. \n\nZen Budizm'in şu meşhur sorularını bilen bilmez: \n\n'Ormanda sen yokken bir ağaç devrilirse, ses çıkarır mı?' \n\nAsıl mesele, ağacın ses çıkartıp çıkarmadığını cevaplamak değil, mesele şunu fark etmektir: \n\nAğacın ya da sesin farkında olmadığın bir durumda, onların ilk etapta var olduğunu nasıl belirleyebilirsin? \n\nEzbere konuşmadan, gözlerini kapattığında, gözlerin açıkken gördüğün 'dünya'nın hâlâ orada durduğunu nasıl bilebilirsin ki? \n\nBilemezsin işte! \n\nŞu anda, uzun süredir var olan bir dünya gördüğünü sanıyorsun. \n\nKELLÂ...\n\nHayır, aslında öyle değil...\n\nYalnızca zihninin kendi etkisinin, anlık bir yansımasını görüyorsun ve zihin, bu yansımayı 'dünya, tarih, zaman, olaylar' olarak yorumluyor. \n\nGördüğün her şey her daim yepyeni, çünkü bunlar 'nesnel gerçekler' değil, yalnızca 'nesnel gerçekler' olarak yorumlanan kendi enerjik titreşimlerin. \n\nGünlük hayatta 'biz,' 'bizler' ya da 'onlar' demek alışılagelmiş bir şey. \n\nElbette, iletişim kolaylığı için bunları kullanabilirsin. \n\nAma derinde, yalnızca kendinin mevcut olduğunu bilirsin, başka hiçbir şey değil.\n\nHastalık olsun, esaslı bir musibet olsun 'bu yalnızlık ânını' illa tatmışsındır sen de değil mi?\n\nSözde 'biz' ya da 'onlar' aslında çok sayıda insan değil, ÖZ'ün enerjik izlenimidir, lamba başka başka görünse de ışık birdir. \n\nRenksizliğin enerjik izlenimi, zihin tarafından çokluk-renk olarak yorumlanır. \n\nElbette bunda bir sorun yok. \n\nFark etmen gereken tek şey, bu sözde çokluğun rüya filmi gibi, hiçbir ÖZ-varlığı (t-öz) olmayan bir izlenim olduğudur. \n\nÇokluk izleniminden (kesret) kaçınmana da gerek yok çünkü o yalnızca KEND'ÖZ'ünün zararsız bir enerjik etkisidir, tıpkı bir rüya filminde olduğu gibi... \n\n- Böyle geniş geniş konuşuyorsunuz ama birileri de çıkıp ben*cillik virüsü yaymakla suçlayabilir sizleri... \n\nHayır hayır cihan halkının sandığı türden bir bencilliği savunmuyorum çünkü 'bencillik' kavramının kendisi de zihnin yanıltıcı bir varsayımıdır. \n\nHer şeyin KEND'ÖZ'ü olduğunu ve ÖZ'den başka hiçbir şey olmadığını, bu adreste de tamamen fark ettiğinde, 'bencillik' fikri hepten çöker, okuyana Cenâb-ı Yûnus dizinin dibine kıvrılmak düşer:\n\nAyruk bana 'ben' dimeyem \nKimesneye 'sen' dimeyem\nYa kul ya sultân dimeyem \nKalsun işidenler ta'na ❞\n\nGörünürdeki tüm 'diğer insanları' KEND'ÖZ'ün olarak görürsün. \n\nHer neye bakarsan kendi yüzündür; \nKimde ne görürsen kendi özündür… ❞\n\nBaşkalarının elinden çıkıyor gibi görünen her şey, bizzat kendi eserindir.\n\nUçsuz bucaksız evrende olan her şey, senin kendi olayındır. \n\nKEND'ÖZ'ünü bilmek, her şeyi bilmektir, çünkü her şeyde olan öz, aynı ÖZ'dür. \n\nBir elin, bir diğerini suçlama oyunlarına yer yoktur. \n\nGörünürdeki çok-çeşitli olaylar olaylar, farkındalığın okyanusunda açılan fırtınalı olaylar olarak belirir: \n\nİran-İsrail çatışmaları, sağ ve sol ideolojik kavgaları, doğru ve yanlış oyunları, ekonomik krizler, siyâsî mücadeleler, kişisel çatışmalar, psikolojik hesaplaşmalar... \n\nAkıp duran bunları, zihnin yorumladığı şekilde, dışarıda mutlak bir 'dur-u-m' olarak gördüğünde, zihnin ördüğü hikâyenin içine çekilirsin. \n\nBir nefes fark et, bir adım geri çekil ve anla: \n\nOnların hepsi NÛRun ÂLÂ NUR, senin kendi enerjik izleniminden başka bir şey değil... \n\nMücadelenin her iki tarafı da sensin, doğru ve yanlışın her iki yanı da sensin. \n\nÇünkü hepsi senin farkındalığın içinde gibi görünüyor ve bu farkındalığın, sen olan varlığın sahip olduğun tek şey...\n\nFarkındalığın bir an için bile kaybolduğunda, tüm bu görünen dünya, olaylar ve çatışmaların hepsi de onunla birlikte kaybolur. \n\nO-y-sa\nHak\nGerçek olan\nKalıcıdır\n\nDemek ki onlar aslında çatışma değil. \nDurum aslında göründüğü gibi değil. \nDoğru ve yanlış öyle iki uçta duruyor değil. \n\nBunlar, bir TV ekranındaki pikseller gibi KEND'ÖZ'ün üzerinde yanıp sönen kendi enerjik etkilerindir. \n\nBir taraftan yükselip alçalan bir rüya dalgası etkisine de benzerler. \n\nOnları durmaksızın kabaran ve çekilen kendi kabz-bast enerjik dalgaların olarak da görebilirsin. \n\nBunu, böyle görmeye başladığında, büyülü bir güç açığa çıkar ve ne mi olur?\n\nArtık olayların ve şeylerin eskiden hissettirdiği gibi katı ve değişmez olmadığını fark edersin, şöyle bir güzel esnersin...\n\n'Yâ Latîf u Yâ Kâfi'\n'Yâ Latîf u Yâ Kâfi'\n'Yâ Latîf u Yâ Kâfi'\n\nNe imiş bir dem zevk edersin...\n\n►\nVe işte son satırlar da geçer\nKullanıcı ekranına bir mesaj düşer:\n\n► 'Error 404: Observer Not Found.'\n\nGeriye, sonsuz bir veri bulutunda yankılanan tek bir bip sesi kalıyor.\n\n'System reboot in \n3... \n2... \n1...'\n\nⵊ\n\n(Ekran titrer.\nBaşlangıç müziği çalar.\nYeni bir pencere açılır:\n\n'<Yeni Oyun > \n<Devam Et > \n<Çıkış>')\n\nⵊ\n\n[Seyirci notu: Lütfen bu mesajı görmezden gelin. \n<Devam et> butonuna basarak halihazırda devam etmekte olan simulasyona geri dönebilir, kaldığınız yerden devâm edebilirsiniz.]\n\nⵊ\n\n(Fare göstergeci, kendi kendine <Devam Et>e tıklar.)\n\n~","id":202507082134,"flower":"leaf.svg"}]