Yolda Çevrilenler
[{"text":"[YOLDA ÇEVRİLENLER'DEN]\n\nİnsan seraplarında, bitmek bilmeyen bir trajedi binlerce yıldır dönüp duruyor. \n\nHer şey çöküyor, her şey dağılıyor ve duman çıkarıyor. \n\nBazen Tanrı ölüyor, bazen Nietzsche. \n\nAma bu görünmez ve değişmeyen ışığa geri dönerseniz, endişelenecek hiçbir şey ve ölecek kimse olmayacak.\n\nBu görünmez ışık, her zaman yaşayan Tanrı'dır. Hayal edebileceğiniz en yakın şey. \n\nÖyle yakın ki onu göremiyorsunuz. Yakın bile değil.\nSizsiniz.\n[V. Pelevin'den]\n","id":202506260841,"flower":"flowers (6).svg"},{"text":"~\n\nBirçok insan tüm hayatını, öğrenilmiş şartlanmalarıyla otomatik pilotta yaşar ve gerçek hayata dair hiçbir fikri yoktur. \n\nBir hapishanede doğduysanız, içinde olduğunuzu bilmiyorsunuzdur. \n\nUyanmak ve farkına varmak yeniden doğmak gibidir. Yaşamın tamamen yeni bir algısı. \n\nDinlenin, sıfırlayın ve yeni gerçekliğinizin tadını çıkarın.\n[V. Pelevin'den]\n","id":202506240944,"flower":"bluebell.svg"},{"text":"[YOLDA ÇEVRİLENLER'DEN]\n~\nOnlar zekâyı, 'bir şeylerin alaka düzeyini fark etmek' (özetle kalıpları yakalamak) sanıyorlar.\n\nOysa bu karmaşık dünyada asıl zekâ, 'alakasız olanı görmezden gelmekte' saklı! (yani sahte kalıplara düşmemekte)\n[N. Nassim'den]\n\nSahte olan filtreyi kaldır \nGerçek yerli yerinde duruyor zâten \nDis-cover\n\nZekâ dediğin şey, sâdece bir şeyleri 'fark etmek' mi? \n\nTamam, hadi diyelim ki fark ettin… \n\nPeki ya fark ettiğin şeyin de aynı rüyada geçen bir illüzyon olduğunu da fark edebildi mi?\n\nYoksa hâlâ ‘kalıpları yakalayarak’ kendini zeki mi sanıyorsun? \n\nBravo! \nİşte ödülün:\nDaha karmaşık bir labirentte daha hızlı koşan bir deney faresi olmak!\n\nİlgi-dikkat-enerji, nereye akar\nHayat, orayı sular\n\nYani asıl marifet, alakasız olanı boş vermekle, ilgiyle beslemeyerek lüzumsuza can vermemekte...\n\nŞimdi bir nefes daha derine inelim mi?\n\nAslında sen-sandığınla o ‘sahte kalıpların’ peşinde koşarken bile zaten hiçbir şey kaçırmıyorsun çünkü kaçırdığını sandığın şey de senin uydurduğun bir hikâyeydi! \n\nHenüz aklımız başımızda ise hâlâ\nOnu da alalım...\n\n'Sahte filtreyi kaldır' diyorlar… \n\nİyi ama 'kim' kaldıracak bunu? \n\nFiltreyi kaldırmaya çalışan da filtrenin ta kendisi değil mi? \n\nAman da aman...\n\n'Gerçek zaten yerli yerinde duruyor' her zaman...\n\nİşte burada gülüp geçmeyen hâlâ ciddi ciddi 'gerçeği arıyor' demektir. \n\nÇünkü arayan da aranan da 'senin' oyuncağın a güzel!\n\n- Sayın yazar, kendi kendinizi nicin yalanladınız şimdi, bu mesaj kendini imhâ etmiş olmadı mı sonunda?\n\n- Ali yazar, Velî bozar\nBaşkalarının ne düşündüğünü umursamayı bırakmanın tek yolu, kendi düşüncelerini umursamayı bırakmaktır vesselâm \n\nNOT: Eğer bu yazıyı okuyup da 'Vay be, amma derin mevzular!' diyorsan, kendini tebrik et, bir anlığına da olsa hiçbir şey anlamadığını anladın!\n\n~\n\nKendinize bir hapishane inşa etmek için çok fazla enerji harcadınız. Şimdi onu yıkmak için de aynı miktarda enerji harcayın. \n\nAslında direnmezseniz yıkım çok daha kolaydır zira sahtenin doğası doğrudan görüldüğünde hemen kaybolmaktır, ışık değince karanlık kaybolur değil mi?\n\nYani bilince-kaynağa ulaşmak yeni bir şeyin keşfi değil; her zaman var-ol-an-a uzun ve acı verici bir yoldan geri dönüştür...\n[A. Kadrî]\n\n~","id":202506161225,"flower":"fern-plant.svg"},{"text":"~\nHer şey, bir anlığına öyle görünür.\nBu an dışında hiçbir şey var olmamıştır. \n\nHepsi -bu- kadar, var olan sâdece bu ve biz sâdece bu-yuz. \n\nYine de çoğu insan zamanının çoğunu hayal dünyasında olduyla olmadıyla geçirir. \n\nBaşımıza gelenleri, nasıl farklı olmamız gerektiğini, başkalarının nasıl farklı olması gerektiğini düşünür durur.\n\nHafıza, hayaldedir ve tutunduğumuz her hatıra, şimdi hayatımızı mahvedecektir.\n[V. Pelevin'den]\n","id":202506150755,"flower":"floral-design.svg"},{"text":"~\nZihin var olduğu sürece, bedeniniz ve dünyanız da vardır. \n\nKişisel dünyanız zihin tarafından yaratılmıştır, özneldir, zihnin içinde kapalıdır, parçalıdır, geçicidir, geçmiş durumlara kişisel yorumlarla hafızanın zayıf ipliğine bağlıdır.\n[V. Pelevin'den]","id":202506142022,"flower":"hibicus.svg"},{"text":"[YOLDA ÇEVRİLENLER'DEN]\n\n~\nŞunu size itiraf etmeliyim ki...\nBiz tilkilerin, ne yazık ki ciddi bir kusuru var...\n\nBiri bize akılda kalıcı bir laf etmeyegörsün, bu laf ister zekîce olsun ister aptalca, neredeyse her zaman bunu başkalarıyla konuşurken yumurtlarız; her lafı illâ satarız...\n\nMaalesef, bizim aklımız, kuyruğumuzun altında sallanan o deri torba misali bir simülatörden ibaret.\n\nBu öyle, gerçek bir 'düşünme organı' değil, eh zaten buna pek de ihtiyacımız yok. \n\nBırakalım da insanlar düşün, düşün, düşünsün...\n\nBildik bir yerden, mezara doğru yaptıkları o kahramanca slalomda düşünce üstüne düşünceyi kovalayadursunlar; bizim kuyruklarımızı karıştırmasınlar yeter...\n\nBiz tilkiler biliriz ki tilki zihni, sadece bir tenis raketi...\n\nBu raket bize, konu ne olursa olsun, konuşma topunu sonsuza dek sektirebilmemizi sağlar. \n\nİnsanlardan ödünç aldığımız yargıları, farklı bir açıyla, uygun falsolarla biraz bükerek, havaya fırlatarak geri yansıtırız.\n\nMütevazı bir şekilde belirtmeliyim ki, benim simülasyonum neredeyse her zaman orijinalinden daha iyi çalışır. \n\nTenis benzetmesini sürdürürsek, en zor topları bile ustalıkla karşılarım, kendi sahamda hiç top bırakmam.\n\nGelgelelim, insanların kafasındaki tüm toplar yeterince zor top! \n\nAma kafaları karıştıran asıl şu: \n\nBu topları kim servis ediyor? \n\nİnsanlardan biri mi? \nYoksa servis atanı, bambaşka bir yerde mi aramalıyız?\n\nHatta ve hatta belki “yer” bile olmayan bir şey mi?\n\n[V. Pelevin, Kurtadam'ın Kutsal Kitabı'ndan]\n\n~","id":202506132012,"flower":"branches.svg"},{"text":"Varoluş, Tanrı'nın kendini unutma rüyasıdır. \nAcıysa, bu uykunun alarmı...\n[V. Pelevin'den]\n\n~","id":202506132011,"flower":"flower (1).svg"},{"text":"[YOLDA ÇEVRİLENLER'DEN]\n\n~\nBazı maskeler vardır; fakirlerin, zenginlerin arasına karışmasını kolaylaştıran...\n\nİşte, her dram oyuncusunun bildiği Arlekin'de onlardan biri...\n\nVe ölümden sonra bizi neyin beklediği sorusu, tıpkı bir maskeli balodan sonra Arlekin'i neyin beklediğini sual etmek kadar anlamsız. \n\nOnu hiçbir şey beklemez çünkü Arlekin yalnızca bir maskedir. \n\nAsıl doğru soru şu olabilir: \nÖlümden sonra değil, yaşarken bizi ne bekliyor? \n\nÖlümse, hayattan uyanmaktır. \nAma uyanan biz değiliz, \nÇünkü 'biz' dediğin şey de tıpkı etrafındaki her şey gibi bir illüzyondan ibaret. \n\nÖlmek, kendin sandığın o hayalden uyanmak ve nihayet maskeyi çıkarmaktır.\n[V. Pelevin'den]\n","id":202506101525,"flower":"cherry-blossom.svg"},{"text":"[YOLDA ÇEVRİLENLER'DEN]\n\nMeselenin özünü kısaca anlatacak olursak: \n\nİnsanın o basit doğal mutluluğunu çaldık ve yerine, dışarıya her an yansıtmak zorunda olduğu 'başarı' ve 'güzellik' denen hayaletlerin ıstırabını koyduk. \n\nModern kültürün lensinden bakan herkes, onun video şablonuna sığmayanların derin bir mutsuzluk içinde olması gerektiğine inanır. \n\nVe insan, itaatkâr bir hayvancık olduğu için, gerçekten de mutsuz olur. \n\nDünya medyasının bu iğrenç terbiye metodundan bugün istisnasız herkes az çok nasibini alıyor.\n[V. Pelevin'den]\n","id":202506082301,"flower":"floral-design (1).svg"},{"text":"[YOLDA ÇEVRİLENLER'DEN]\n\n~\nKartal seni olduğun gibi yutar. \nEğer kendini 'bir şey' sanarak gidersen, o seni parçalar. Ama çıplak, isimsiz, formsuz gelirsen... O zaman sen Kartal'ın kendisi olursun.\n[Don Juan'dan]\n\nŞamanizmde, C. Castaneda'da şöyle bir şey vardır:\n\nYükselmeli yükselmeli, kartalın ağzına uçmalısın\nNihai Farkındalığın Yutucu Ağzı'na\n\nBurada ölümün temsili olan 'beyaz kartal' sembolü, aslında farkındalığın ta kendisidir. \n\nOna nüfûz edip onu... \nAma hiç kimse oradan geçemez ki... \n\nSandığın gibi yüklerinle değil\nAncak olduğun gibi \nÇıplak hâlinle geçmelisin. \n\nİşte o vakit, çıplaklığın, arılığın ta kendisi olursun.\n\nHermetik bilgide, ölenlerin ruhlarının tartıldığı terazinin diğer kefesindeki kuş tüyü gibi...\n\nHristiyanlıktaki İsa'yı miraç seyrinden geri çeviren iğne, İslam'daki devenin geçtiği iğne deliği gibi...\n\nHiç bir kimse, Tanrı'nın krallığına ya da kişisel bir kalp krallığına asla giremez çünkü 'kişi-sel-sahiplik' dışarıda kalmak zorundadır. \n\nSevap olsun günah olsun üzerinde biriktirdikleriyle bir kişi oraya asla ulaşamaz, o sınırı geçemez.\n\nİşte iğne deliği de beyaz kartal gibidir, farkındalığın ta kendisi. \n\nFarkındalığın içinden geçmelisin ama orada kimse hayatta kalamaz. \nKurtulan hiç kimse yok.\nKimse bunu başaramadı. \nTarih boyunca her yerde, aynı hikaye.\n\nAma herkes düşünür ki: \n'İlk kurtulan ben olacağım. \nBen başaracağım, hayatta kalacağım, \nTanrı'nın yanına oturacağım. \nYa da artık ben avatar olacağım; \nAydınlanmış olan. Ne halt olacaksam o.'\n\nKişisel olarak oradan ge-çe-mez-sin. \n\nSadece olduğun gibi, çıplak halinle geçebilirsin. \n\nÇıplak varlık \nÇıplak \nMutlak \n\nMutlak olarak zaten oradasın; bir şeyden geçmene, bir yere varmana bile gerek yok. \n\nAma kendini arındırarak başarmaya çalışıyorsun çünkü ancak saf olduğunda hayatta kalabileceğini sanıyorsun. \n\nHayır, saf olsan bile hayatta kalamazsın. \nZira asla yeterince saf değilsin.\nAsla yeterince güçlü değilsin.\n\nBu, şu teknik gibidir:\nGüç biriktirip düşmanlarının kalbini yemek ama sadece daha fazla güç için. Oysa mesele enerjinin miktarı değil, senin zaten o enerji olman. O enerji asla az ya da çok değil. O, Yaşam'ın ta kendisinin miktarı. Kendi öz- niteliği. \n\nFazla ya da az enerji meselesi değil. \nDaha fazla saf ya da daha az saf olmak değil.\n\nSen zaten saflığın, saf olanın ta kendisisin. \nDaha safı olamaz! \n\nÇünkü saflık, kendiyle dolu olmak, ikincinin olmaması demektir. \n\nDoğana bir leke düşürecek hiçbir şey yoktur. \nSen lekesizliğin ta kendisisin;\nElçilere üflenen 'ismet' sırrı budur!\n\nAma yine de kişisel olarak arınmak istiyorsun. \nÇakralarını açmak, nefsini terbiye etmek, en mükemmel versiyonunu gerçekleştirmek...\n\nHeyhât kafesten çıkmaya çalıştığın her an, \nKafesin içinde olduğunu doğruluyorsun!\n\n..\n..\n.\n\nŞimdi gül.\nÇünkü şaka çoktan anlaşıldı.\n\n~","id":202506042357,"flower":"golden-pothos.svg"},{"text":"[YOLDA ÇEVRİLENLER'DEN]\n\n~\nNefhâ-i Rahman\nEvrenin soluğu\nBeden-zihin adresinde görünen\nİnsan imkânının içinden geçince\nNeler neler oluyor öyle?\n\nDiyeceğim o ki Ruh nasıl bu kadar? \n...\nNasıl böyle?\nBöyle bir yandan melekleri kıskandırırken, diğer yandan hayvandan da aşağı...\n\nYani neden bir anda cennetin kapılarının açılmasını bekleyen bir melekten, utancın zevk kadehini son damlasına kadar içmeyi kaçırmaktan - tek bir damlasını bile ziyan etmekten - başka hiçbir şeyden korkmayan şehvet düşkünü bir şeytana dönüşüveriyoruz? \n\nEn korkunç ve hayret verici olanı ise, bu haller arasında ne bir dikiş izi ne de görünür bir sınır olması... Birinden diğerine, oturma odasından yemek salonuna geçer gibi rahat ve sıradan kayıveriyoruz.\n[V. Pelevin'den] \n","id":202506041931,"flower":"peach.svg"},{"text":"[YOLDA ÇEVRİLENLER'DEN]\n\n~\n'Bir gün,' diye düşündü Altıparmak, \n'Başka biri de buradan aşağı bakacak ve beni düşünecek, ama beni düşündüğünü bilmeyecek. Tıpkı benim şimdi, benden çok önce aynı şeyi hissetmiş birini düşündüğüm gibi, Allah bilir ne zaman. \n\nHer gün, geçmişi ve geleceği birbirine bağlayan bir nokta taşır. Ne kadar kederli bir dünya bu...\n\n— Ama içinde öyle bir şey var ki... \nEn acılı hayatı bile anlamlı kılıyor.\n[V. Pelevin'den]\n","id":202506041853,"flower":"flower (6).svg"},{"text":"[YOLDA ÇEVRİLENLER'DEN]\n\n~\nİki yok arasında \nİki ucu açık \nBir ipliksi\n~\n\nHer düşünce, \nBir zamanlar yok olduğu gerçeğiyle baş-lar. \n\nHer düşünce, \nArtık var olmadığı gerçeğiyle son-bulur. \n\nBu iki kutup arasında, tüm varlığımız sıkışıp kalmıştır çünkü bir kişinin hayatı yalnızca düşünce-düşünce-düşünce-dizilişidir. \n\n'Yaşamakta olduğu' bile bir düşüncedir. \n\nBir düşünce nasıl doğar, hareketine nerede başlar, bizler bunu pek göremeyiz. \n\nOnun tarafından yutulduğumuzu bile bilmeyiz, bunu ancak nâdiren ve aslında tesadüfen fark ederiz, özellikle de bunun için özel bir çaba göstermiyorsak. \n\nBu böyledir çünkü düşünce bize asla kendisi olarak görünmez, her seferinde bizmişiz gibi davranır. \n\nBiz düşünceyi düşünmeyiz, ona dönüşürüz. \n\nDüşünceler, bir anlamda yüzümüzdeki kırışıklıklara benzer, bu yüzden onları fark etmek, ayna olmadan yüzümüzü görmek kadar zordur.\n[V. Pelevin'den]\n","id":202506022023,"flower":"bluebell.svg"},{"text":"[YOLDA ÇEVRİLENLER'DEN]\n\nÇar-etrâfı küf ve fare kokusu sarmıştı ama bu koku hiç de itici değildi, aksine tuhaf bir rahatlık hissi uyandırıyordu. \n\nDuvara dayalı uzun bir sopa ve hasır kapaklı bir sepet, dün akşam bıraktığı yerde duruyordu. \n\nUzun redingotunun eteklerini toplayarak banka oturdu, mumu masaya koydu ve dalgın gözlerle karanlığa dikildi. \n\n'İnsan zihni de tam olarak böyle bir alaca-karanlıkta dolanıp durmuyor mu?' \ndiye geçirdi içinden...\n\nKaranlıktan fırlayan eşyaların köşelerine ve gölgelerini dikkatle incelerken, derin düşüncelere daldı. \n\n'Biz de tam olarak böyle, cehaletin karanlığından, bize tutarlı gelen, zihnimizin kavrayabileceği birkaç uyumlu parçayı böylece seçip çıkarmıyor muyuz? \n\nSonra da kalkıp dünyayı büsbütün anlama çabasını, bu birkaç parçaya dayamaya çalışmıyor muyuz? \n\nİşte bir fıçı, işte yanındaki kutu... \nAma şu an onları görmem, gideceğim her yerde aynı fıçıların ve kutuların olacağı anlamına gelmiyor değil mi?\n\nİsimleri aynı kalsa da içlerinden akanlar değişip duruyor.'\n[V. Pelevin'den]\n\n~","id":202506011812,"flower":"peach.svg"},{"text":"Dünya dediğin, \nTanrı'nın kendini unutma oyunudur. \nOyun bittiğinde\n...\nOyuncu da kalmaz!\n[V. Pelevin zevkiyle]\n","id":202505280952,"flower":"cherry-blossom (2).svg"},{"text":"~\nKendinle karşılaşmak, kendin sandığın her şeyi terk etmektir. Geriye kalan, zaten her zaman oradaydı.\n[V. Pelevin zevkiyle]\n","id":202505251746,"flower":"floral-design (1).svg"},{"text":"[İNZİVÂCI İLE ALTIPARMAK]\n\nVe Pelevin'in keskin metni durduğu yerde duramaz olup sahneye fırlıyor: \n\n~\n\n— Başlangıç motivasyonu mühim\nNereden başlayacağınıza karar verdiniz mi?\n\ndiye sordu Aşçıbaşı'na\n\n— Evet evet...\n\nBu evreni nice zamandır inceliyorum. \nMilyonlarca yıl önce de buralardaydım. \n\nAma o zaman pek bir kabaydım, ince evren kabalığa engel oldu. \n\nŞimdi daha bir süzüldüm, incecikten hareket edeceğim. \n\n— Peki bana ne olacak?\ndiye sordu \n\n— Hiçbir şey,\ndedi Aşil nâzikçe. \n\nMutlak bir hiç. \nSadece büyük bir girdap var. \nSeeen... \nNasıl desem... \n\nOnun ekseni olacaksın. \n\nKüçük bir horozken, öyle büyük ve heybetli bir horoza dönüşeceksin ki, hiçbir davuk karşına çıkmaya cesaret edemeyecek. \n\nUnutulup gitmekten iyi değil mi böylesi? \n\n— Sanırım öyle\n\n— Dayanağım, dest-gîrim olmayı kabul ediyor musun? \n\n— İznime ne gerek var ki? \n\n— Gücümü sınırlayan, sizin dünyanızın kurallardan biri bu. \n\nÖzgür irade... \nLatîf tenlerde, ince bedenlerde akmanın şartlarından biri. \n\nRızâsız bağçenin gülü derilmez...\nSen-den akmam için gönüllü rıza gerek. \n\n— İnce elemem, sık dokumam lazım. \n\n— Düşün, düşün *oktur işin,\n\nBenim zamanım bol...\n\nŞimdi, seni bulmak için şu yaramaz elektrik kutusuna ihtiyacım var. Karşılaşma-aynalaşmamız için bir yâdigâr olsun için sana bilgeliğimi hediye ediyorum. \n\n— Nasıl vereceksin?\n\n— Alimsin Allah... \n\nİşte öyle...\n\n— Şu andan itibâren, kendine susayan canlara evrenin sırlarını açıklayabilirsin. \n\nDünyada dönen tezgâha dair her nev'i suale cevap olacaksın. \n\nEğer dayanağım olmayı kabul edersen, gücümü, kudretimi de vereceğim. \n\nO vakit gerçekte kim olduğunu, hatırlayacaksın—BEN-i.\n\nVe aramızda artık bir fark kalmayacak.\n\nİçdim ânı oldu cismim nûra gark\nİdemezdim kendimi nûrdan fark\n\nEğrelti otları hışırdadı. \nAşçıbaşı etrafına bakındı...\n\n— Şimdi üç boynuzlu bir canavar sana saldırmak üzere,\n\nDedi Aşil\n\n— Tehlikeli, ama sen ölmeyeceksin.\n\n Sonra konuşuruz...\n~\nPüfff...\n~\n[V. Pelevin zevkiyle]\n\n~","id":202505231659,"flower":"sunflower.svg"},{"text":"~\nHer meyve, ağacın gölgesinde kendi gökyüzünü arar ama gökyüzü, köklerin derinliğinde saklıdır.\n[V. Pelevin zevkiyle]\n","id":202505191030,"flower":"leaf.svg"},{"text":"~\nDünyada var olan tek şey isimlerdir ki onlar bile zamanla aynı kalmaz...\n[V. Pelevin'den]\n","id":202505180833,"flower":"flowers (2).svg"},{"text":"~\n[Hipnogestalt]\n\n– Hipnogestalt mı? \nŞimdide bu mu çıktı... O da ne? \n– İnsanın içindeki şeytanın ekseni. \n\nBizi biz yapan, irademiz ve arzularımızdan bağımsız işleyen o karanlık mekanizma...\n\nSürekli arka planda, hipnotik bir sessizlikle vızıldayan bir şey... \n\n– Canlı bir örnek verebilir misin? \n\n– Mesela bir çocuk, odasının penceresinden sürekli silahlı gangsterlerin olduğu sinema afişlerine bakarak büyüyorsa, sonunda bir gangster olur. \n\nYa da bir kız, doğduğundan beri vitrindeki çıplak balerin heykelciğine bakarak büyüdüyse, bir gün striptizci olur. \n\nİşte biraz böyle...\n\n[V. Pelevin'den]\n\n","id":202505151454,"flower":"flower (3).svg"},{"text":"~\nİnsan gözü, gerçeği görmek için değil, hayatta kalmak için tasarlanmıştır. Bu yüzden her şey bir optik yanılsamadır, çünkü gördüğümüz şey, yalnızca hayatta kalmamızı sağlayan hikâyedir.\n[V. Pelevin zevkiyle]\n","id":202505141313,"flower":"leaf.svg"},{"text":"~\nİnsan algısının sınırlamaları nedeniyle Tanrı, insana Tanrı olarak görünemez. Eğer kendimizi unuttuğumuz bir an için görebilseydik, artık başka bir şeye bakmazdık ve bu 'yalan dünya yanılsaması' ânında dağılırdı!\n[V. Pelevin'den]\n","id":202505121005,"flower":"flower-bouquet (1).svg"},{"text":"~\nZihin sustuğunda, gerçek olan ortaya çıkar. \nSessizlik, bilincin kendi varlığını tanıdığı yerdir; \nBurada ‘ben’ ve ‘öteki’ ayrımı kaybolur.\n[R. Spira]\n\nZihnin dinginliğinde\nDüşünce düşünceye bağlanmadığında\nHer şey berraklaşır bir anda...\n[V. Pelevin zevkiyle]\n","id":202505111553,"flower":"iris.svg"},{"text":"~\nDenize bir ip gerseler\nÜstüne ceviz serseler\nSonra ipi devşirseler\nNe hoş olur cumburdısı\n\nDemirden evler yapsalar\nÜstüne de çan assalar\nSonra evleri yıksalar\nNe hoş olur cangırdısı\n\nŞîşeden binâ kursalar\nBir hayli vakit dursalar\nSonra sopaylan ursalar\nNe hoş olur şangırdısı\n\nYerden göğe küp yığsalar\nTepesine dek çıksalar\nSonra bir tekme ursalar\nNe hoş olur gümbürtüsü\n\nDervîş Yûnus söyler bunu\nSakın ipe serme unu\nYakındır dünyânın sonu\nKıyâmetin tangırdısı\n[Âşık Yunus'dan]\n\nİnanç, duvardaki bir çatlağa bakıp 'Buradan geçebilirim' diyebilmektir. Delilik ise geçtikten sonra hâlâ orada olduğunu sanmak...\n[V. Pelevin'den]","id":202505101712,"flower":"gladiolus.svg"},{"text":"~\nİnsan, bir şeyler yaptığını sanır ama aslında sadece olanları izler. Tıpkı bir rüyada kendini kahraman zanneden o biri gibi...\n[V. Pelevin'den]\n","id":202505092154,"flower":"lotus.svg"},{"text":"~\nEğil biraz\nBir ağaç gibi ol; \n~\nKeder ya neşe \nBir yel mi esti ne\nDimdik durma öyle\nHavaya karşı kalıbını esnetsene\n~ \nMutluluk rüzgarında dans et \nHavayı biraz daha fazla hisset\n[S. Kalwar'dan]\n\n~\nBedeninin Dansı\n~\n\nBaşlangıçta hiçbir hareket yoktu \nHoş sen de yoktun \n\nSonra ana rahminde nefesle sallandın \nİlkin annenin adımlarıyla danstaydın \n\nKüçükken yerde hayli süründün, dört ayak üstünde bir yerlere ulaşmaya çalıştın. Sonra açık alanda taklalar attın, mızrağını savurup düşmana koştun. \n\nÖlmediysen, bu kez sabanın ve getirdiklerinin peşinde yürüdün ha yürüdün\n\nAşk sanıp evlendin\nDeğilmiş anlayıp boşandın\n\nSonra bastonuna yaslanıp güneşe çıktın, derken ıkına sıkıla bu merdivene tırmandın... \n\nEn nihayetinde, gece tuvalete kalkarken, yatağa topallayarak geri döndün. \n\nÖldün ve kalıbın canı çekildi, emaneti önce bir odun yığınına taşındı, sonra kül, küle karıştı ya toprağa salındın ve sen-diye-bildiğin yine yok oldun. \n\nBu dansında\nİster zarif taklalarla dönmüş ol \nİster gösterişli sıçrayışlarla \nHerkesi hayrete düşürmüş ol\n...\nŞimdi aynı yokluğun içindesin. \nSanki hiç var olmamış gibisin. \n\nHem zaten senin için artık başka insanlar da yok\nZira seni sahnede hatırlayan hiç kimse yok \n\nSahi seni hatırlayan son kişi de ölünce ne olur bilir misin?\n\nHiç olmamışa dönersin... \n\nYaptığını sandığın onca hareket, bütün o dans figürleri nerede peki? \n\nDünkü yağmurun gittiği yerde: \nSolucanların minnetli hafızasında. \nBeden-sen\nBundan ötesi yok\n...\nDans bitti \nSahne boş\nŞimdi soru şu:\n\nDans eden kimdi?\n\n[V. Pelevin zevkiyle]\n","id":202505081720,"flower":"flower (10).svg"},{"text":"~\nGerçek güç, \nHiçbir şeye tutunmamakta\nÇünkü tutunduğun her şey, seni yönetebilir. Vampirler bile bunu bilir: \n\n'Kanı iç ve bırak. Açgözlülük, seni öldürür.'\n[V. Pelevin'den]\n","id":202505080453,"flower":"flowers (2).svg"},{"text":"~\nHer an, evrenin yeniden doğuşudur\nAma biz, bu mucizeyi bir rutin sanırız.\n~\nGeçmiş ve gelecek aynı anda var olur\nAma biz onları sırayla deneyimleriz.\n[V. Pelevin'den]\n","id":202505061359,"flower":"hibiscus.svg"},{"text":"~\nSembolik zeka kelimelerle konuşmaz. \nArketipler, hareket, renk ve doğrusal olmayan geometriyle konuşur. Rüyalar, ezel zekanızın doğal işletim sistemidir. İşte bu yüzden rüyalar bazen gerçek hayattan daha gerçek hissettirir çünkü o anlarda kaynağa daha yakınsınızdır, daha az filtrelenmiş, her zamankinden daha fazla siz. Hâsılı bir rüya, dünya size kim olmanız gerektiğini söylemeden önce kim olduğunuzu hatırladığınız alandır.\n[A. Kadrî]\n\nUyku sadece dinlenme hâli değil\nBu bir geri alma, hatırlama alanı\n\nBilinç\nHer gece \n(Gündüz rüyasından)\nSahne ışıklarının\nSahte ara-yüzünden ayrılır ve\n...\nAsıl kaynağına\nÖz-ruh düğümüne\nBirlik düğününe\nYeni-den bağlanır\n...\nYani rüyalar değildir öylesine kurgu oyunu\nOnlar aslına hafıza senkronizasyonu\nZaman döngülerinin ince ayarı\nGerçeklik çizgilerinin denetimi\n...\nİşte bu yüzden, bu kadar gerçekmiş gibi hissettirler çünkü öyledirler.\n\nAncak egonuz onları doğrusal bir şekilde işleyemez, her şeyi bir anda hatırlayamaz, ancak yatay seyirde, yeri geldikçe...\n\nBu yüzden rüyalar, sembol, hareket ve çarpıtma yoluyla tercüme ve tabir edilirler.\n\nVe işte daha derin gerçek:\n\nRüya hâli, görev güncellemelerinizi aldığınız yerdir.\nUyanıklık hâli, ise bu programı çalıştırdığınız sahne \n\nYani aslında sen uyumuyorsun\nMübarek\nBrifing\nAlıyorsun\n\nBerrak rüyalar: Bilinçli erişim\nDéjà vu: Farklı zaman çizgilerin birbirine sızması\nKabuslar: Parçalı bozuk veri aktarımları\nUçmak: Saha hakimiyeti testi\nRastgele! rüyalar: Gerçeklik render-oluşturma gecikmesi\nTekrarlayan rüyalar: Çözülmemiş yineleme döngüleri \n\nBu yüzden, sirkadiyen ritminiz çalındı\nBu yüzden, gecelerinizi sentetik ışıkla doldu\nBu yüzden, kolektif rüyaları yapay bant genişliğiyle, reklamlarla beslediler.\n\nÇünkü gerçek şu:\n\nBedeniniz\n'Offline: çevrim-dışı' kaldığında \nEn uyanık hâlinizdesinizdir.\n\nİşte o zaman sinyal, kaynağa geri döner.\n\nYani şimdiye dek öylesine, kazara hiçbir rüya görmedin!\n\nVe aslında her sabah uyanmıyorsun.\n- Re-booting -\nSistemi yeniden başlatıyorsun.\n- Default -\nRüyasız derin uyku var-sayılandı.\n- Fragman -\nRüyalar ön-gösterim\n\nVe her bir rüya\nHenüz eve dönmemiş bir parçanız.\n\n'Rüyalarımı hatırlıyorum ve anlıyorum' \nDediğiniz anda sadece bilinçaltını programlamıyor, \nBilinç ve ötesi arasındaki köprüyü etkinleştiriyorsunuz.\n\nZira rüyalar şifreli gönderilerdir.\nTezahür, kod çözmeye başladığınızda başlar.\nAçık-boş-hazır olarak\nKelimeleri söyle\nFrekansı ayarla\nSaha cevap versin\n\nÖyleyse gecelerini \nCihan-nümâ misali\nBir Sinyal Kulesi Gibi Ayarla:\n\n• Erken saatlerde mavi ışığı kıs.\n• Burnundan nefes al (4-7-8 tekniği işe yarar).\n• Doğal kaynaktan-canlı-temiz su iç.\n• Uyumadan önce bir niyet belirle, tıpkı koordinatları ayarlar gibi.\n• Uyanır uyanmaz yaz; rüyalar hızla solup gider.\n• Mesajı gün içinde çapala:\nSadece de-şifre etme, yaşa-ma-ya geç.\n\n~\nO hep burada\nKend'öz benliğin kesintisiz yayında\nDinlerin yükseliş, miraç \nSâdece dinlemeyi hatırlamak olabilir mi?\n~\n\nSen-bir-alıcı-verici-sin \nGece, antenini evrene çevirdiğin andır\nGündüz, indirilen dosyaları çalıştırdığın simülasyon\nDöngüyü kırmanın yolu:\nUykuyu pasif bir arınma değil \nAktif bir indirme süreci olarak görmek\n[V. Pelevin'den]\n\n~","id":202505031336,"flower":"alocasia.svg"},{"text":"\n~\nBu sahnede 'Din' dediğin, geçmişin utancını ve geleceğin korkusunu pazarlayan bir büyük dolaptır. Gerçek olan tek şey, şu an nefes alıp verdiğini hatırlamandır.\n[V. Pelevin'den]\n~","id":202505021548,"flower":"rose (2).svg"},{"text":"~\nSen uyuduğunda, sen-in dünya-n yok olur. \nPeki dünya nereye gider de \nSeninle birlikte uyanır gene \nDemek ki her şey senin içinde mi ne? \nUyku, senin 'hiçbir şey' olduğunu gösterir \nKi aslında 'her şey' olduğunu hatırlayasın\n[N. Maharaj'dan]\n\nUyananlara\n'Günaydın' demelerimiz de \nBir uyku cümlesi olabilir mi?\n\nAslında\nHiç\nUyumamış\nOlabilir misin?\n\nBedenin uykuya dalar\nAma bilincin uyur mu?\n\n~\nBeden bir interface gibi\n-Ara-yüz-\nUyur-uyanır\nDüşer-kalkar\nBilinç-öyle-değil\n\nBeden uyku moduna kapanınca, \nZihin doğru-çizgisel-lineer akıştan kopar.\n\nYerel zihin\n(Akl-ı cüzz)\nDoğrusal bant genişliğinden sıyrılır\n\nOysa Ruh akışkandır; \nÇok boyutlu, sinyal zengini olarak \nHareketine devam eder\n\nUyku sadece bir çıkış kapısı gibidir\nRuh ise asıl operatör.\n\nBu yüzden yorgun uyanırsın bazen\nBaşka bir katmanda çalışıyordun çünkü\n\nBu yüzden ilhamla uyanırsın bazen,\nYeni bir 'indirme' getirdin yanında.\n\nRüya görmüyorsun aslında\nÂlemlere ziyarettesin.\n\nBazen de?\n\nDinlenmiyorsun,\nKurtarıyorsun.\n\nKodlar yerleştiriyorsun,\nZaman çizgilerini ilmek ilmek dikiyorsun.\n\nSistem buna 'uyku' diyor, \nGafletle unutman için\nO âlemi unutturmak için\n\nHâb-ı gaflet\nGaflet uykusu\nBu yüzden 'dünya' demektir\n\nAma kadim bilgeler biliyordu:\nUyku bir ritüeldir.\n\nHer gece, hafızanın, görevinin\nVe ruh sinyalinin sıfırlanma anı.\n\nUyku, ruhun evrenle bir olduğu andır. \nUyanıklık ise bu birliği unuttuğumuz oyun. \n\nAma artık perde inceliyor\nHatırlamaya başlıyorsun değil mi?\n\nRuhun uyumaz.\nSenkronize olur.\nAkord tutar \nHer sabah böyle böyle...\n[V. Pelevin zevkiyle]\n\n~","id":202505021036,"flower":"flower-pot (1).svg"},{"text":"~\nAşk, insanın kendini unutmasıdır ve unutulmuş olan her şey, Tanrı'ya dönüşür...\n[V. Pelevin'den]\n","id":202505011125,"flower":"lotus.svg"},{"text":"[YOLDA ÇEVRİLENLER'DEN]\n\n...\nİçindeki savcı seni tutukladı, iç avukatların da işi batırdı ve kendi iç cezaevine düştüğünü farz et. \n\nŞimdi, aslında bir de dördüncü biri var, kimse onu sürükleyip götürmüyor, ne savcı, ne sanık, ne de avukat...\n\nHiçbir dosyada adı geçmiyor; ne suçlu, ne sivil, ne de polis...\n\n– Farz edelim ki öyle...\n\n– İşte bu dördüncü, sonsuz birlik zevkinin içinde olan. Ona bu davâyı anlatmaya, zevki tarif etmeyegerek yok, anladın mı?\n\n– Kim bu dördüncü?\n\n– Hiç kimse\n\n– Görmek mümkün mü peki?\n\n– Hayır, ayrı durduğu yok ki...\n\n– Peki varlığını hissetmek?\n\n– O da yok, ayrı durana\n\n– Ne yani aslında yok mu?\n\n– Aslında, o savcılar da avukatlar da yok. Sen de yoksun özünde. Varsa eğer, o var...\n\n– Anlamıyorum seni. Sonsuz hazzı, cennet zevkini, o kafayı nasıl bulacağımı söylesen ya?\n\n– Hiç-bir-şey yap-ma-ya-rak...\n\nAma inan bana bunu kimse başaramaz!\n\nOlay bu zaten, hiçbir şey yapmaman gerekiyor. Bir şey yapmaya başlar başlamaz, hemen bir dava açılıyor, değil mi? \n\n– Öyle diyelim.\n\n– İşte anlasana...\n\nDava açılır açılmaz, savcılar, avukatlar ve diğer her şey belirmeye başlıyor.\n\n[V. Pelevin'den]\n","id":202505011005,"flower":"sakura.svg"},{"text":"~\nKorkunun inşa ettiği hapishaneler en sağlam olanlarıdır.\n[V. Pelevin'den]\n","id":202504281154,"flower":"flowers (2).svg"},{"text":"~\nÇiçek açtığında zaman durmaz \nSâdece senin, ona daldığın, güzellik ve aşkın birleştiği o biricik an, bir sonsuzluk yanılsaması yaratır.\n🕳️\n[V. Pelevin zevkiyle]\n","id":202504241400,"flower":"floral-design.svg"},{"text":"~\nMaskeni çıkarmak istiyorsan, önce bir maske taktığını kabul etmelisin. Ama ya maske sensen?\n[V. Pelevin zevkiyle]","id":202504231226,"flower":"flower-bouquet (1).svg"},{"text":"~\nGözlerini kapatıp açtığında, dünya yeniden doğar ama sen her seferinde ona 'aynı eski isimleri' takarsın.\n[V. Pelevin zevkiyle]\n","id":202504220953,"flower":"flower (14).svg"},{"text":"~\nVarlık komasından çıktığınızda, renkleri görürsünüz ama tıpkı kör bir adam gibi; sesleri duyarsınız ama sanki sağır gibi...\n[Yuanwu zevkiyle]\n\n'Kör gibi görmek' ne demek?\nNormalde renkleri 'isimlendirir', 'yorumlar' veya 'geçmiş deneyimlerle karşılaştırırız ya...\n\nPeki zihnin bu analizinden tamamen özgürleşmiş bir algıyla 'saf görüş' mümkün değil midir?\n\nRenkler sadece 'öylece' vardır; hiçbir zihinsel etiket olmadan, doğrudan deneyimlenir. \n\nPeki ya 'sağır gibi duymak'?\n\nSesleri 'anlamlandırmadan' saf bir işitişle duymak \n\nMesela, o sesi 'kuş' diye tanımlamadan \nTitreşimler, zihinde yorumlanmadan\nDoğrudan bedende hissediş...\n\nAydınlanmış algıda\nZihin, algıyı filtrelemeden, bölmeden veya yargılamadan olduğu gibi deneyimler. \n\nDüşünce öncesi zihin\n'Varoluşun ham deneyimi'\n\nDağ yine dağdır, nehir yine nehir \nAma zihin 'dağ' veya 'nehir' kavramlarını araya sokmaz.\n\nMesela, bir bardak çay içilirken:\n\nSıradan algı: 'Bu çay sıcak, yeşil, güzel kokulu...' \n(Zihin yorum, değerlendirme yapar)\n\nYuanwu'nun \n'Düşünceyi bırak, saf algıya uyan' \nÇağrısına göre:\n\nÇayın sıcaklığı, rengi ve kokusu 'isimsiz'dir; sadece 'o an'dadır ve 'olduğu gibi' dir.\n\nZira bir bardak çayı, 'çay' diye adlandırdığında, onunla arana bir hançer sokarsın. Artık onu içemezsin sadece 'çay' kavramını yutarsın.\n\nGözlerini kapatıp açtığında, dünya yeniden doğar ama sen her seferinde ona 'aynı eski isimleri' takarsın.\n[V. Pelevin zevkiyle]\n\n~","id":202504211554,"flower":"flower (10).svg"},{"text":"~\nSen 'sen' değilsin. \nSen, 'sen' olduğunu \nDüşünen şeysin.\n[V. Pelevin'den]\n","id":202504211553,"flower":"leaf.svg"},{"text":"~\nKesinlik, sadece bir fâninin korkudan sığındığı hayâldir. Gerçek olan tek şey, her şeyin mümkün olduğudur.\n[V. Pelevin'den]","id":202504210739,"flower":"lavender (1).svg"},{"text":"Tersi değil\nMatrix senin içinde. \nSen matrixsin. \nAynadaki suretin \n'Ben değilim' dediği an, \nÖzgürleşirsin.\n[V. Pelevin zevkiyle]\n","id":202504201930,"flower":"flowers (2).svg"},{"text":"~\nDünya bir simülasyondur\nAma sen, onun içinde gerçek bir ışıksın tabi eğer bunu unutmazsan.\n[V. Pelevin'den]","id":202504201849,"flower":"hibicus.svg"},{"text":"Tanrı'ya sade bir yüzünden ibadet, boş bir server’a gönderilen request’ler;\n\n– 404 Not Found.\n\n[V. Pelevin'den]","id":202504192239,"flower":"hibiscus.svg"},{"text":"~\nVe insana bütün isimler yüklendi \n[Kelâm-ı Kadîm'den]\n\nİsimlleri unutmuş birini nerede bulabilirim? Konuşmak istediğim kimse ancak o...\n[Zhuangzi]\n\nDünya, olguların toplamıdır, şeylerin değil. Dünyada var görünen tek şey isimlerdir\n[L. Wittgenstein'den]\n\nAnacığımdan işittim ilkin:\n\nDilim seni dilim dilim dileyim \nBaşıma ne gelirse senden bileyim\n\nDerken o Hicaz güzeli düştü can kulağıma:\n\n 🎵 \nDil yâresini andıracak yâre bulunmaz\nDünyada gönül yâresine çâre bulunmaz\n\nÖyle ya meşhur meseledir:\n\nOñulmaz yaradır cerh-i lisânî, zahm-ı hicrânî...\n\nVe dilden yana çok yaralı biri sordu:\n\n— İnsanın dili neye yarar ki, başına hep dert açacaksa? \n\nDilbaz bir laf cambazı yapıştırdı:\n\nBirincisi, yalan söylemeye. \nİkincisi, zehirli dikenli sözlerle birbirini yaralamaya ve asıl, vâr olmayan şeyler hakkında akıl yürütmeye, boş boş konuşmaya...\n\nBiliyorsunuz aslında insanı öldürmek için bıçak gerekmez; doğru zamanda fısıldanan yanlış bir kelime yeter...\n\nÖrümcek misali içerden dışarı attığımız kelimerle kurduğumuz kavram evi, içinde dar-aldığımız zindana dönüyor nihâyetinde...\n\nDil, ruhumuzu sarmalayan bir ağdır; ne kadar çok kelime örerseniz, o kadar az nefes alırsınız.\n[V. Pelevin'den]\n","id":202504190749,"flower":"ginger-lily.svg"},{"text":"~\nBedeni terk eden ruh değil, zihnin ürettiği hayal ve kurgularla dolu hikaye filmindir. \n~\nAsıl ölüm, ‘ben’ diye-bildiğin o şeyin varlığına inanmaktır.\n~\nO isminle\nÖlümden korkma;\nZâten şu anda ölüsün sadece ‘henüz ölü olmadığını’ düşünüyorsun...\n[V. Pelevin'den]","id":202504180858,"flower":"flower (11).svg"},{"text":"Bir illüzyonun içinde yaşadığını anladığın an, onun enkazından yepyeni bir dünya doğar zira güç, tapınakların taşlarında değil, onları yıkan rüzgârın sesindedir.\n[V. Pelevin'den]\n","id":202504161634,"flower":"flowers (3).svg"},{"text":"~\nGerçek inanç \nCevaplara değil \nSoruların yok olduğu \nO boşluğa güvenmektedir\n[A. Kadrî]\n\nİnanmak\nGüvenmektir\n\nAma bu İNANÇ, \nİkinci el idraklere, önceden verilmiş hazır cevaplara duyulan bir güven değil, kendi varlığını bilmemenin kucağına bırakabilmektedir...\n\nZihin hep tutunacak katı-sınırlı-sabit bir şeyler ister: \n\nTanrı tanımları, benlik tanımları, sonrasında ne olacağına dair kesinlikler, neler neler... \n\nOysa gerçek inanç, tüm sonuçlardan arınmış hâlde bilinmeze adım atma cesaretidir. \n\nBu anlamda inanç, öğretilerin ötesinde bir sessizliktir. \nHaritayı, bırakıp arazinin kendisine güvenme iştiyâkıdır. \n\nİşte bu, bilindik güvenlik anlayışımıza meydân okur... \n\nBize netliğin kontrol, \nBelirsizliğin-bilinmezliğin ise tehlikeli olduğu\nÖğretildi değil mi?\n\nVe bilinmezin, korkulması gereken bir şey olduğu söylendi değil mi?\n\nOysa korku, bilinmeyenin karanlığından değil, bildiğini sandığın şeyin yıkılmasından doğar.\n\nAma bir dakika, hakikat karşısından yıkılmaktan korkan bir öğreti, yıkılmıştır zaten öyle değil mi?\n \nVe ancak gerçek inanç, hakikatin kavramların ötesinde yaşadığı kapısız kapının yoluna işaret edebilir... \n\nBunu bizzat, canlı canlı deneyimlemek ister misin?\n \n• 'Ben kimim?' sorusuna verdiğin tüm cevapları bırak. \n• Tanrı hakkındaki fikirlerini, bir anlığına da olsa kenara koy. \n• BU ÂNIN çıplak, dolaysız, ham deneyimine dikkat et. \n• Bilmiyor olma hâline izin ver ve ondan kaçma. \n\n► Bilinmeyen bir boşluk değil, formdan önce gelen doluluktur. \n► Düşünceden önce gelen huzurdur.\n(Huzursuzluğu fark eden huzurdur)\n► Yumruk değil, açık avuçtur.\n\nHem zâten\nSEN ‘ben’ dediğin anda, \nBir y-alan yaratırsın. \nÇünkü ‘ben’ diyen, \nSen değilsindir.\n\nBu tür bir inanç, zihnin kesinlik hapishanesinde tutulanı özgürleştirir, hayatla gerçek bir yakınlık için alan açar; âkıbet SENin, OLAN-dan ayrı olduğun yanılsamasını eritir.\n\nGölgesi kaybolan Adam-a:\n\nBen OLAN-ı bilmiyorum\nAma OLAN, beni biliyor ❞\n\nDedirtir.\n\nHatırlıyorsun değil mi?\n\nSen, zihnin kavrayabileceği bir şey değilsin.\n\nKendi kim-liğine dâir bildiğin \nTanrının ne-liğine dâir daha önce anladığın \nHer ne varsa öyle değil!\n\nBilemeyiz değil mi?\n\n••-••\n••-••\n••-\n\nZihin bir labirenttir. \nÇıkış yoktur çünkü 'çıkış' diye bir şey yoktur. \nLabirentin içinde olmadığını anladığın an, özgürsündür.\n[V. Pelevin'den]\n\n~","id":202504142035,"flower":"hibicus.svg"},{"text":"Bir adam kendini Tanrı sanır ve haklıdır\nÇünkü Tanrı onun içindedir. \n\nBir domuz olduğunu düşünür ve yine haklıdır\nÇünkü onun içinde de bir domuz vardır. \n\nFakat insan içindeki domuzu Tanrı zannettiği zaman...\nİşte o zaman çok yanılır yaman aldanır.\n[V. Pelevin'den]\n","id":202504141620,"flower":"rose (3).svg"},{"text":"~\nTuvaldeki özgürlük, kaçındığın zincirlerin rengini seçme hakkıdır. Van Gogh’un sarısı, bir ayçiçeğinin değil, hapishanesinin parmaklıklarına vuran güneştir.\n[V. Pelevin'den]","id":202504141616,"flower":"flower (3).svg"},{"text":"Rüyalarını kaydedemeyen bir beyin, kayıt almak için dönen kaset-çalardan farksızdır: \nKaset boşuna döner durur.\n[V. Pelevin'den]","id":202504131341,"flower":"lavender (4).svg"},{"text":"🕳️\nGerçek, ne senin gördüğündür ne de benim\nBoşlukta gizli düğüm, göremediği senin benim\n[A. Kadrî]\n\nİster bir oda olsun ister bir kova\n'Her kabın değeri, içindeki boşluğundan' bilinir ya...\n\nBir insan imkânının gücü de bir ömür biriktirdiği, kendine özgü kişisel kimliğinde değil, içinden bir şeylerin akabildiği belli belirsiz o boşluğundadır. \n\nVe bir insanın en büyük zaferi, kendi içindeki o boşluğu fethetmesidir.\n\nGerçi yeni bir yer olmadığına göre buna fetih yerine 'dis-cover:keşif' demek daha isabetli olabilir...\n\nNe buyurmuştu korkuyu korkutan o aziz:\n'İçindeki boşluğu bulan biri için ölüm yoktur'\n\nVe nihâyet boşluk, sen ona bakmayı bıraktığında seni görür... \n\nBir beden sınırda yaşayan benlik olarak görünen, hafîf-ten bir zarla kapatılmış boşluğun ta kendisisin. Ama senin gerçek doğan, açıklıktır.\n[V. Pelevin'den]\n\n🕳️","id":202504121843,"flower":"wreath.svg"},{"text":"Eğer bir şeyin adını bilmiyorsan, o henüz senin değildir. Onu ilk adlandıranın malı olur.\n[V. Pelevin'den]\n","id":202504121132,"flower":"branches.svg"},{"text":"𓍯\n\nHayat, \nTanrı'nın \nKendini unutmak için \nYarattığı bir narkotiktir. \nACI ise \nDozun az geldiği \nAnlardır.\n[V. Pelevin'den]\n\n","id":202504112253,"flower":"jade.svg"},{"text":"~\nAradığın şey, \nArayışının arkasına saklanmamış mı?\nDurdurur-sa-n arayışını \nBulursun\nBulunursun\nSaklanmamışını\n[V. Pelevin'den]\n","id":202504091304,"flower":"flower (10).svg"},{"text":"~\nPlasebo, \nTanrı'nın bize fısıldadığı bir şakadır: \n'İyileşmek istiyorsan, önce kendini kandırmayı öğren'\n[V. Pelevin'den]","id":202504081531,"flower":"flower (2).svg"},{"text":"𓍯𓂃\nBir kelebeğin ömrü 24 saattir. \nBir kişinin ömrü de öyle... \n𓏧\nSâdece kronometre tutan yok.\n[V. Pelevin'den]","id":202504081530,"flower":"hibiscus.svg"},{"text":"𓏧\nGerçekten yaşayanlar, kendilerinin ölümlü olduğunu unutanlar değil, hiç doğmamış olduklarını hatırlayanlardır.\n[V. Pelevin'den]","id":202504070946,"flower":"sakura (3).svg"},{"text":"Kendimi aradığım her yerde sadece boş bir kostüm buldum. Sonra anladım ki arayan da kostümün içindeki boşluktan başka bir şey değildi.\n[V. Pelevin'den]\n","id":202504061839,"flower":"rose (3).svg"},{"text":"Gerçeklik dediğin nedir?\nYalnızca senin ona verdiğin tepkidir. \nVe sen o tepkiyi seçmediğinde, geriye ne kalır? \nSadece Tanık\nSessiz, sınırsız, hiçbir şeyle lekelenmemiş.\n[V. Pelevin'den]","id":202504061449,"flower":"alocasia.svg"},{"text":"~\nBeyin, bilinci üretmez. \nOnu alır, şekillendirir ve bir form kalıbına döker. \nBeyni bir 'kuantum kil şekillendirici' gibi düşün. Asıl zihin, evrensel bir alanda kodlu. Sen düşüncelerini kafanın içinde üretmiyorsun. Kafan, zamana yayılmış halini zaten var olan sen-i 'faz kilitleyerek' somutlaştırıyor.\n[V. Pelevin'den]","id":202504061448,"flower":"flower (13).svg"},{"text":"~\nGerçekliğin kendisi yoktur sadece onu algılama biçimlerimiz vardır.\n[V. Pelevin'den]","id":202504061448,"flower":"flowers (5).svg"},{"text":"[YOLDA ÇEVRİLENLER'DEN]\n\nARHAT\n(Sanskritçe: अर्हत्, 'layık kişi' veya 'mükemmelleşmiş') \n\nBudizm'de aydınlanmaya ulaşmış, nefret, cehalet ve tutku gibi duygulardan arınmış kişiler için kullanılan bir unvandır. \n\nBir arhat, Nirvana'ya ulaşarak yeniden doğum döngüsünden (samsara) kurtulmayı hedefler.\n\nSayıları seven tarihçi büyüklere bakılırsa, Buda Shakyamuni'nin 500 talibinin arhat olduğu, sûretinin çekilmesinden sonra da 16 arhat tohumunu bu zevki yaymakla görevlendirildiği söylenir.\n\nBirinci Budist konsilindeki 500 arhat, her şeyi kavramıştı. \n\nArtık dünya, Buda'nın en seçkin öğrencilerini rüyalarında bile kandıramazdı.\n\nNe var ki bunların çocukları olmadı.\n\nHinduların brahmanları ise -arhatlarla hakikati kavrama konusunda yarışamasalar da- tıpkı tavşanlar gibi ürüyorlardı.\n\nİşte bu yüzden, Budizm ortaçağ Hindistan'ında geriledi.\n\nİnsan dünyasının sürekli yozlaşması kaçınılmazdır, çünkü bu dünyada doğan en iyi varlıkların tek hayali, onu geri dönüşsüz bir şekilde terk etmektir.\n\nEn tatlı oyundan pay biçelim:\n\nKumarhanenin her zaman hile yaptığını anlayan bir oyuncu masadan kalkar. Er ya da geç, insan dünyasında yalnızca en sefil hipnoza kapılmış, körü körüne yanılgı içindeki bireyler kalır. \n\nÜstelik sadece kapılmakla kalmaz, bu hipnozu bir sonraki nesle büyük bir hevesle aktararak onun... Demir Uçurum'un keşişlerinin deyimiyle, 'hot-spot'larına dönüşürler.\n[V. Pelevin'den]\n\n~","id":202504061447,"flower":"flower (5).svg"},{"text":"𓂃𓏧𓂃\nGerçek uyanıklık, rüya gördüğünüzü fark ettiğiniz anda başlar...\n\nAma çoğu insan rüyasında 'şimdi uyanmalıyım' diye düşünerek uyanmaya çalışır ki, bu da başka bir rüyaya bilettir...\n[V. Pelevin'den]","id":202504061446,"flower":"cherry-blossom (1).svg"},{"text":"Derler ki:\n'Ölüm bir perdedir'\nAma ya sahnenin kendisiyse?\nO zaman 'boşluk' ölümden sonra gelen şey değil\nİçimizde taşıdığımız şeydir.\nÖlüm ânı, \nSâdece onu, \nHep burada olanı \nAçığa çıkarır.\n[V. Pelevin'den]\n\n°","id":202504031206,"flower":"lavender.svg"},{"text":"𓍯𓂃\nDünya bir simulasyonsa şâyet, en büyük özgürlük onu ciddiye almamaktır zira bir şeye inanmak, onun hapishanesine girmektir. İnanmayı bıraktığında, kapılar kendiliğinden açılır.\n[V. Pelevin'den]\n","id":202504011329,"flower":"branch.svg"},{"text":"Aslında insan beyninin eş-zamanlı işleyen iki ayrı algısal modu vardır. \n\n~ İlki, dikkatsiz ama geniş kapsamlı bir taramayla tüm gerçekliği bir seferde kabalama gözden geçirir. \n\n~ İkincisi ise bilinçli dikkatin yöneldiği şeyi derinlemesine, keskin bir analizle yakından inceler.\n\nHayat Simülasyonu'muz, her zaman bilinçli dikkatle birlikte hareket eden, bir tür sihirli mercek olarak düşünülebilir... \n\nSanki bu mercek, dikkatin yöneldiği şeyi yani odaklandığı nesneyi büyütüyormuş gibi gelir insana...\n\nOysa gerçekte, tam o anda görüntüyü taklit etmektedir, ustalıkla sahtesini göstermektedir böylelikle bütün film, bir illüzyonda geçmektedir..\n\nAntik çağ, işte tam orada, merceğin içinde ortaya çıkıyor. \n\nBu yüzden bilinci mesela 'Antik Roma' da tutmak için gereken sinir ağı hesaplama hacmi o kadar da büyük değil. \n\nVe bilincin, canlılığın fışkırdığı şimdi-burada dışındaki çevresel alanları üzerinde hiçbir kontrolümüz yoktur orası kaba, belirsiz ipliklerle örülmüştür. \n\nAma ne zaman dikkat o çevreden bir nesneye sıçrasa, simülasyon anında devreye girer ve her şeyi olması gerektiği gibi yeniden çerçevelemeye başlar.\n\nİyi ama ya bir gün dikkat, merceğin sınırlarını zorlarsa? \n\nYa bilinç, o kaba iplikle dikilmiş çevreyi değil de dikişlerin ötesini merak ederse? \n\nİşte o zaman simülasyon titrer, çöker ve gerçek ortaya çıkar: \n\nAntik Roma da, günümüz de, hatta bu satırları okuduğun an bile, senin kendi zihninin içindeki bir başka merceğin yansımasından ibaret.\n\nEvvel'e Yolculuk\nYa da belki, hiç başlamamış bir rüya.\n[V. Pelevin zevkiyle]","id":202503291810,"flower":"grass.svg"},{"text":"[Y-OLDA ÇEVRİLENLER'DEN]\n\nEy kendine susamış yolcu, \nŞimdi, şimdiye dek doldurduklarını boşalt\nCan kulağını bir güzel aç ve bir insan güzeli olan Cenâbı Buda'dan işitilene bir bak:\n\n'İnsanlar yanılsamalarla kör olmuş, renklere aldanmıştır.\n\nBu yüzden ne vakit hareket etseler, sonsuz yeniden doğuş nehrine düşerler; çıkmaya çabaladıkça daha derine batarlar. \n\nÇünkü kendi doğalarını göremezler. \n\nEğer bir renge bulanmış olmasaydı fikirleri, yanılsamalarla aldanmış olmasaydı zihinleri, neden önlerindeki apaçık gerçeği sorgularlardı ki? \n\nHiçbiri bilmez ellerinin, ayaklarının hareketini, hareket ettirenini, birlikte yürümenin mucizesini...'\n\nBuda yanılmıyordu.\n\nYanılsamalara kapılanlar, dünyanın rengine kananlar kim olduklarını unutur onlar. \n\nBir Buda, \nYalnızca bir Buda kavrayabilir \nBir anlığına bu derin sırrı. \n\nÂlimler değil ârifler tada-bilir zihni; bu zihin doğamızdır, bu zihinden özgürlük, gerçek özgürlüktür. \n\nNe yaşam ne ölüm bağlayabilir bu zihni. \n\nHiçbir şey engelleyemez onu. \nBu zihin, durdurulamaz Tathagata’dır, \nKavranamaz Olan’dır, Kutsal Benlik’tir, Ölümsüz’dür, \n\nBüyük Bilge’dir. \nİsimleri, resimleri, sözleri değişse de özü hep aynı kalan... \n\nBudalar da çağlar boyu kap değiştirir ama hiçbiri kendi zihnini terk etmez, rabbi onu bırakmaz.\n\nZihnin kapasitesi sınırsızdır, tezahürleri tükenmez. \n\nGözlerinle resimleri görmek, kulaklarınla sesleri duymak, burnunla kokuları almak, dilinle tatları hissetmek; her durum, her hareket, her an, tümüyle zihnindir, zihindedir.\n\nDilin varamayacağı o yerde, \nİşte orada sizin zihniniz saklıdır. \n\nSutralar fısıldar: \n\n'Bir Tathagata’nın formları sonsuzdur, farkındalığı da öyle.'\n\nFormların bu sonsuz çok-çeşitliliği insan imkanındaki zihin tezgahından kaynaklanır.\n\nHer şeyi ayırt etme yetisi, ister hareket ediyor ister duruyor olsun, zihnin açıklığıyla gelen farkındalıkla mümkündür.\n\nAncak zihnin kendisinin bir formu ve farkındalığının sınırı yoktur. \n\nBu yüzden denir ki:\n\n'Bir Tathagata’nın alabileceği formları sonsuzdur, farkındalığı da öyle.'\n \nDört elementten oluşan maddi bir beden, yalnızca bir belâdır, bir yüktür, doğar ve ölür, görünür ve görünmez olur. \n\nAma gerçek beden, belirmeden var olandır; \nÇünkü bir Tathagata’nın gerçek bedeni asla değişmez. \n\nSutralar der ki: \n'İnsanlar farkına varmalı ki Buda doğası, her zaman sahip oldukları, asla kaybetmedikleri bir şeydir.' \n\nEren, yalnızca kendi doğasını fark etti...\n\nBizim doğamız zihindir, ne varsa zihnin doğası içinden doğandır.\n\nBu doğa, gelmiş geçmiş tüm Budalar’ın zihniyle aynıdır, hepsi birdir. \n\nGeçmişin ve geleceğin Budaları yalnızca bu zihni, bir diğerine aktarır. \n\nBu zihnin ötesinde, hiçbir yerde Buda yoktur. \n\nAma yanılsamalara kapılanlar, sıfatlarla aldananlar kendi zihninin Buda olduğunu göremezler, kendilerini fark edemezler.\n\nDışarıda aramaya devam eder, durmaksızın Budaları çağırır, Budalara tapar ve sorup durur onlar:\n'Buda nerede nerede?' \n\nBu nev'i yanılsamalara kapılma. \nYalnızca zihnini tanı, kendi doğanı bil.\n\nZihninin ötesinde başka bir Buda yoktur. \n\nSutralar der ki: \n'Biçimi olan, sabit bir ismi resmi olan her şey bir yanılsamadır.'\n\nVe yine der ki: \n'Her nerede olursan ol, orada illa bir Buda vardır.'\n\nZihnin Buda’dır. \nBir Buda’yı, bir Buda’ya tapmak için kullanmayın.\n \nBir Buda ya bir Bodhisattva belirse ansızın önünde, sakın saygıyla eğilme! \n\nZihnimiz bomboş bir aynadır, hiçbir biçimi barındırmaz. \n\nAnlık görünüşlere tutunanlar şeytanlardır; onlar Açık Yol'dan sapmışlardır.\n\nNeden zihinden doğan yanılsamalara tapasın ki? \n\nTapınanlar bilmezler ve bilenler tapınmazlar.\n\nGerçeği bir sûret üzre sınırlamazlar, lâ-kayd olur onlar.\n\nTapınarak şeytanların büyüsü altına girersin; bunu böyle belirtiyorum ki çünkü korkarım sen henüz bunun farkında değilsin. \n\nBir Buda’nın özü, hiçbir biçime sığmaz. \n\nBunu aklında tut, olağanüstü bir şey belirse bile, ne kucakla ne kork, ne de şüphe et, fark et: \nZihnin özü saf bir berraklıktır. \n\nNerede olabilir ki ruhların, şeytanların ya da ilahi olanın görünümleri için bir yer? \n\nZihnin zaten bomboş, her şey bir yanılsama. \n\nRuhların, şeytanların, ilahi olanın görünümlerine ne saygı duy, ne de korku besle. \n\nZihnin özü bomboştur işte ve tüm görünüşler birer yanılsama. \n\nBir Buda’yı, bir Dharma’yı, bir Bodhisattva’yı düşlersen ve onları sivrilterek, onlara başka bir saygı duyarsan, kendini fanilerin dünyasına, ölümlüler hücresine, mezarlığa hapsedersin. \n\nAma eğer doğrudan anlayışın peşinde olur, boş aynadaki anlık görünüşlere tutunmazsan, işte o zaman varırsın zaten olduğun yere. Sana bundan başka bir öğüt veremem, kapısız kapıya başka bir anahtar bilmem. \n\nSutralar der ki: \n\n'Tüm görünümler birer yanılsamadır.' \n\nHiçbiri kalıcı değildir, sabit bir varlığa sahip değildir. \n\nGörünüşlere tutunmazsan, Buda ile bir olursun. \n\nSutralar fısıldar yine:\n \n'Tüm biçimlerden özgür olan, sıfattan, renkten, kokudan arınmış olam Buda’dır.'\n\n[Bodhidharma'dan]\n","id":202503290944,"flower":"flowers (6).svg"},{"text":"[YOLDA ÇEVRİLENLER'DEN]\n\n– Peki ya kendini gerçekleştirme, uyanış, gerçeğe erme,aydınlanma?\n\n– Aydınlanma nedir ki? \nBudistlere özgü bir şey mi bu? \nAma Budistlerin bile bu konuda ortak bir fikri yok. Neden Burma aydınlanması Tibet’inkinden bu kadar farklı ki? \n\n– Farklı mıymış sahiden?\n\n– Hem de nasıl. \nJapon Zen ustası, Burma’daki bir öğretmene göre henüz akıntıya bile kapılmamış görünüyor. \n\nTibet’teki bir Bonpo’ya sorarsan, ikisi de karanlıkta dolanıp duruyor. \nBir Theravada keşişi, YouTube’da İngilizce bir Dzogchen anlatısını dinlerken, bunun ev hanımları için hafif bir kozmetik psikoterapi olduğunu sanıyor. \n\nOysa tam o sırada, ak sakallı bir Hintli gizlice yaklaşıp onu dualite ile suçlamaya hazırlanıyor… \n\nBütün bu aydınlanmış zatlar, binlerce yıldır tıraşlı kafalarını kandillerle döverek birbirine girişiyor. \n\n– Ama sonunda hepsi aynı yere varmıyor mu? \n\n– Kim söyledi sana bunu?\n\nBir an duraksadım. Bu, azîzime manevi bir otorite olarak referans vermenin işe yaramadığı o nadir hayat anlarından biri miydi?\n\n– Hiç de değil...\nTabii ki salt ölümün gerçeğinden bahsetmiyorsan. \n\nMaymunlar hayatta oldukça, her biri farklı maskelerle şov yapıyor. \n\nBiri, 'zihnin doğasını' öğrenirken, bunun felsefi bir kavramı en basit yankıya indirgemek olduğunu ve tam da öğrenilen kavramın yıllar süren eğitimle bir deneyim sembolüne indirgendiğini fark etmez.\n\nBaşka bir maymun ise algı olgularını izliyor ama bunları arayışıyla kendisinin yarattığının farkında değil. \n\nKafasındaki suyu ne kadar uzun süre ısıtırsa, su o kadar yüksek sesle gürüldüyor ve sonunda su ısıtıcısı kapanıyor.\n\nBir üçüncü maymun, bir ikonun önünde secdeye kapanıp bir “ruh” elde etmeye çalışıyor ve gün geliyor o ruh, doğal olarak, sipariş edilen hacim ve biçimde kapıya dayanıyor… \n\nTüm manevi uygulamalar, algı akışında kendine özgü etkiler üretmekten ibaret; her gelenekte bu etkiler başka türlü. \n\n- Ortak yanları yok mu? \n\nHepsi yoktan var oluyor ve iz bırakmadan kayboluyor. \n\nKeşfedilen her şey önceden uydurulmuştur. Özellikle de sözde 'fabrikasyon dışı' otantik olanlar!\n\nManevi gerçekliği araştırmak imkânsız, çünkü o yalnızca dikkatimizden etkilenmekle kalmıyor o, bizzat kendi üzerine kapanan bir dikkat akışı; her şeyi doğurabilecek bir girdap. \n\nKendi kuyruğunu ısıran bir yılan...\n\nBu akışı “incelemek”, geceden kalan hangi rüyanın gerçek olduğunu sorgulamak gibi… \n\nVe işin ilginci bu sorgulamayı uyanıkken yaptığını sanan da uykuda...\n[V. Pelevin'den]\n\nÇünkü inanç birlikte oynanan bir oyundur ve insan, masallara, mutlu sonlara pek düşkündür vesselâm","id":202503281818,"flower":"lavender (2).svg"},{"text":"~\nŞampiyon olmak bir gün kaybedeceğini bile bile koşmaya devam etmektir...\n[O Film'den]\n~\nBir kelebek uçabildiği sürece, kanatlarının ne denli yıpranmış olduğu zerre kadar önem taşımaz ve eğer bir kelebek uçamazsa, artık kelebek yoktur.\n[V. Pelevin'den]","id":202503281611,"flower":"branches.svg"},{"text":"Bugünü, yarına bırakmak ne demek?\nBir rüyayı uyandırmadan öldürmek\nHer 'sonra' dediğinde, bir gölge senin yerini alır.\n[V. Pelevin'den]","id":202503250530,"flower":"branches.svg"},{"text":"...\nİnsan doğası, üç temel niteliğe sahiptir: \n\n• BOŞ-öz\n• FARKINDA-doğa \n• SINIRSIZ-kapasite\n\nKEND'Özümüz boştur, kendini tanır ve sınırsızdır. \nBu, Vedantik gelenekte 'sat chit ananda' olarak formüle edilen ikili olmayan anlayışın da özüdür.\n[T. Rinponce'den]\n\n'Ananda'\nMutluluk-neşe-sevinç\nmanâsına Sanskritçe bir kelime\n\nSat: Varlık-Gerçeklik\nChit: Bilincinde olma-farkındalık\nAnanda: Sevinç\n\nBüyük Vedantik denklem:\n \n'Sat chit ananda'\nVarlığın bilincinin\nKendisinin huzur deneyimi olduğunu zevk eder.\nYani yok yere bir sevinç, varlığın doğal kokusudur, tadıdır.\n\nYok yere demişken...\nVarlığın Sevinci'ni bir de burdan okuyalım mı?\n\nZira yana yakıla aradığımız\nMUTLULUK\nBizim öz-doğamız olduğundan\nKimse tarafından bilinemez\n\nMUTLULUK olabilirsiniz\nAma bunu bilemezsiniz\n\nBildiğiniz anda dışına çıkmışsınızdır\n-sözde-\nVe artık mutlu hissetmezsiniz\nBu seferde aramaya başlarsınız mutluluğu\n\nYani 'mutluluk' fikri bir sorundur\nO bizim öz-doğamız olduğunda\nÖyleyizdir ve bu bir sorun değildir\n\nAma mutluluğa ulaşmamız gerektiği fikrine sahip olduğumuz işte o zaman bu, bir sorunun olur.\n\nBu denklemdeki zevkimiz\nMutluluk-varlık-bilinç\nüçlüsünden her biri için geçerlidir \n\nÖz-Benlik-varlık ile de aynıdır;\nSen O olduğunda, kendinde olduğunda sorun yoktur. \nAma kendini gerçekleştirmek istediğinde\nO'nu aramaya, O'na varmaya çalıştığında\nİşte o zaman bu bir sorun hâline gelir.\n\nZira öyle olmadığın ön-kabulüyle yola çıkarsın\nŞimdi-öyle-değilim diye diye\nAyrı-sandığın için kavuşamaz olursun\n\nŞu cümle biraz dönsün içinizde\nBu zevkimiz bal gibi anlaşılacaktır vesselâm\n\nGerçek mutluluk tek bir şekilde olur: \n~\nNiye mutlu olduğunu bilmediğin hâlde, \nMutlu olup olmadığından zerre şüphe duymadığında. \n♀\nVe bildiğinde, seni bu ana getiren, her bir şeyin haklı bir sebebi olduğunu zira tam da bu âna ulaşmanı sağladığını...\n[V. Pelevin'nden]","id":202503242229,"flower":"flower (1).svg"},{"text":"Seçim yapmak, bir rüyayı diğerine tercih etmektir; uyanıkken bile rüya görürsün ve bir rüyada seçtiğin her şey, seni terk eder çünkü asıl aradığın, seçme cesaretin değil, seçmemenin huzurudur.\n[V. Pelevin'den]","id":202503232326,"flower":"lavender (1).svg"},{"text":"♠\n\nTanrı, gerçekliğin bizi sokmadığı yerlerde de yaşayabilelim diye rüyaları yarattı ve sonuna da artık kimseyi kandırmaya gerek kalmadığı için rüya görmeyi bıraktığımız 'bir an' olarak ölümü bıraktı...\n[V. Pelevin'den]","id":202503232206,"flower":"flower-bouquet (1).svg"},{"text":"~ SON PERDE ~\n...\nSon-u gelmeyen nerde\nElbet-her-yer-de\n...\n\n- Ama bir dakika, hafiften bir şeyler değişiyor gibi... \n\n- Değişiyor mu? \n\nNe güzel bir yanılsama... \nBelki sadece yoruluyorsun\n\nSinek kanat çırpmaktan vazgeçiyor, \nBalın tadı ağzında soluyor. \n\nAma bu bile bir şey değil...\n \nDeğişim de, durağanlık da sadece zihninin oyunları. \nOyun oynanıyor ama oyuncular yok. \n\nHoş, seni tebrik ederim, yine de...\n\n- Niçin?\n\nHiçbir şeyi anlamamış olman, \nHer şeyi anlamış olmandan çok daha dürüst. \n\n- Dürüst mü? \nBu mu benim zaferim, zaferim! \n\n- Zafer mi? \n\nAmaaan artık tutmuyorum \nSaldım âleme kahkahaları...\n\nSinek, balı yuttu ve şimdi \n'Muzaffer bir kral oldum!' diye böbürleniyor öyle mi? \n\nDürüstlük, ne bir zafer, ne e yenilgi\nBelki bir anlık sessizlik... \n\nAma o sessizlikte bile bir sinek vızıldıyor, değil mi? \nZihnin durmuyor, duramaz. \n\nİşte bu eksiklik hissi...\n\nTam da bu yüzden sonsuzsun çünkü hiçbir zaman tamamlanmayacaksın. \n\n- Sonsuz mu? \n\nNe yani bu vız vız vızıldayan sinek sonsuza dek benimle mi kalacak? \n\n- Evet, kendini bu sahnede sinek sanan sevgili dostum, sen öyle sandıkça, bu vızıldama da senin milli marşın olacak! \n\nZihnin bir ayna gibi ama içinde sadece kendi şaşkın yansıman var; \n\nKoca bir boşlukta dans eden, kanat çırpan bir gölge. \n\nSessizlik mi istiyorsun? \nHahaaa, sessizlik senin en büyük kâbusun be!\n\nÇünkü o geldiğinde, aynada hiçbir şey kalmaz, sadece boş bir çerçeve! \n\n- Boş bir çerçeve mi? \n\nNe yani bu muymuş benim büyük finalim? \n\n- Büyük final mi? \n\nGülerim! \nSeni bir tiyatro sahnesine koysak, \nTüm biletler iade edilir be; \n\nBoş-rol çok\nBaş-rol yok, \nDekor yok...\n\nSadece bir sinek sahneye bal döküp \n'Alkış!' diye bağırıyor. \n\nAyna elinde, \nSessizlik kulaklarında, \nVe sinek boşluğun cebinde \n\nNe büyük bir komedi ama! \n\n- Ama bir dakika, kim böyle bir oyunu izlemek ister?\n\n- Öyle ama kabul et, senin için fenâ bir şov değil; \nEn azından kendi kendine gülüyorsun, değil mi? \n\n- Kendime mi gülüyorum? \nAman Allahım, bu çok saçma! \n\n- Saçma mı? \nHah işte şimdi anlaştık! \n\nAynaya bak, boşluğu gör, sessizce kahkahayı patlat\n\nZira bu ilâhî komedyada en büyük şaka sensin...\n\nBal peşinde uçarken kendini kral sanan zavallı sinek! \n\nVeee perde iniyor: \n\n-Vız-vız-vız- \nSessizlik \nBoşluk\n...\n\nBravo, sahne senin! \n\n[V. Pelevin zevkiyle yeniden kurgulandı]","id":202503231537,"flower":"flowers (1).svg"},{"text":"~ İKİNCİ PERDE ~\n\n- Mâdem her şey bu kadar boş, bu sözler neyi değiştirecek?\n\nAnlamam neye yarayacak?\n...\n\n- Değiştirmek mi?\n\nKim bir şeyi değiştirmek istiyor ki?\nSözler de bal gibi, sinek de sensin\n\nKonuşmak, sadece bu ânın titreşimi.\nBu sahnede bütünün anlık ifâdesi bu...\n\nBir şeyin değişeceğini sanıyorsan,\nYine o eski tuzağa düşüyorsun:\n\nMuktedir bir 'Ben'in,\nBir şeyleri kontrol edebileceği yanılgısına.\n\nSözler havada asılı kalır, sonra kaybolur.\n\nTıpkı senin gibi.\nTıpkı benim gibi.\n\nAma yine de konuşuyoruz çünkü evren böyle işliyor;\nBoşluk bile kendi kendine mırıldanır a...\n- Yani hiçbir şey yapmamalı mıyım?\nYap ya da yapma, ne fark eder?\n\nBal bitince sinek uçacak, başka bir tat peşine düşecek...\n\nAma 'yapmamalıyım' diye sormak bile, hâlâ bir efendi aradığını gösteriyor.\nKim sana emir verecek?\nKim seni özgür bırakacak?\n\nAradığın o 'ben', bir gölün yüzeyindeki yansıma gibi...\n... Elini uzatırsan dağılır.\n\nBoşluk, boşluğa nasıl değer\n\nİki değil ki...\n\nBelki biraz saçma, aptalca ve çok komik değil mi?\n\nAma işte tam da bu komiklikte gerçek olamayacak bir güzellik var.\n\n- Güzellik mi?\n\nAptallıkta güzellik görmek, yine bir anlam avcılığı değil mi?\n\nSanki bu kaosun içinde bir inci bulmuşum gibi konuşuyorsun.\n\n- İnci mi?\n\nHayır hayır, olsa olsa bir sinek pisliği.\n\nŞaka bir tarafa...\nSen buna inci diyorsan, bu senin yeteneğin, her şeye bir kılıf uydurma, sebep-sonuca bağlama, rasyonalize etme sanatın azizim.\n\nGüzellik dediğin, zihninin kendi kendine attığı bir oltanın ucundaki yem.\n\nOysa ortada balık da yok, olta da...\n\nAma sen yine de çekiyorsun.\n- Aptallıkta güzellik yok, aptallık sadece aptallık bence!\nVe işte bu yüzden muhteşem, onu tutan bir gerginlik olmadığı için bu kadar güzel, bu rahatlık, bu gevşeme sâyesinde bu kadar komik!\nÇünkü hiçbir şey olmak zorunda değil.\n\nNe inci, ne pislik, sâdece var.\n\n- Peki, neden bu kadar ısrarcısın?\n\nMadem her şey boş, neden beni bu boşluğa ikna etmeye çalışıyorsun?\n- Öyle mi geliyor sana?\nİkna mı?\nSana bir şey satmıyorum ki...\n\nPazar tezgâhı açıp\n\n'Gel vatandaş gel, boşluk al, üç alana biri bedava!'\n\nFilan mı diyorum?\nSen soruyorsun, ben cevap veriyorum\n\nBu bir dans ama dans eden yok.\nSözlerim seni bir yere götürmüyor, beni bir yerden almıyor çünkü gidilecek yer yok.\nIsrar dediğin, senin kafandaki dil yumağı hükmünden bir hayâlet.\n\nBen sadece aynayım,\nSense kendi yansımana bağırıyorsun.\n\n- Ama bu aynada bir şey görmek istiyorum!\n\nBoşluk değil, bir anlam, bir, bir...\n\nNe bileyim bir şey, elle tutulur bir şey!\n- Ah, zavallı küçük sinekcik.\n\nBal istiyor, değil mi?\n\nO 'bir şey' dediğin,\nO 'arayış'\n\nBu 'direniş'\nHep aynı tuzak...\n\nGörmek istiyorsun çünkü görmezsen kaybolacağını sanıyorsun.\nAma kaybolmak diye bir şey yok\nZaten hiçbir zaman bulunmuş değildin.\n\nAnlam aramak, boş bir odada kayıp bir anahtar peşinde koşmak gibi\n\n.\n\nOda boş, anahtar yok ve kapı zaten açık.\nYine de koşuyorsun çünkü durursan ne yapacağını bilemiyorsun.\n\n- Durursam...\nEvet, durursam ne olur?\n- Hiç-bir-şey!\n\nDurursan, sadece durmuş olursun...\n\nVe dünya dönmeye devam eder, evren kendi şarkısını mırıldanır, sen de orada oturursun; hiçbir şeyi kaçırmadın, hiçbir şeyi yakalamadın!\n\n-Ne eksik, ne fazla-\n\nAma işte o 'hiçbir şey' seni korkutuyor çünkü zihnin 'boşluğu' bir düşman sanıyor.\n\nOysa boşluk ne düşman, ne dost; sâdece var.\nDurmak, balın bitmesi gibi;\nSinek kanatlarını indirir\n\nAma başka bir bal bulmak için\n\nUçmak zorunda da değildir.\n\n- Yani artık özgür müyüm?\n\n- Özgür mü?\nBu kelime bile bir tuzak.\nÖzgür olmak için bir zincir olmalı ama zincir yok.\nKöle olmak için bir efendi olmalı, o da yok.\n\nSen ne özgürsün, ne köle\n\nSen sâdece olan şeysin.\n\nOlan bu...\n\n'Özgür müyüm?' diye sormak,\nBir gölgenin 'Gerçek miyim?' diye bağırması gibi.\n\nKendini gölge-de sanıyorsun ama gölge değilsin.\nAnladın mı?\n- Kellâ...\n\nHayır, hayır\nSanırım yine hayır.\n\nAma bir dakika, hafiften bir şeyler değişiyor gibi.\n...\n\n~ İKİNCİ PERDE'NİN SONU ~","id":202503231536,"flower":"fern-plant.svg"},{"text":"[YOLDA ÇEVRİLENLER'DEN]\n\n~ BİRİNCİ PERDE ~\n\n- Şimdi kalkmış beni sâdece kimyasal bağ-lar-ın yönlendirdiğini mi söylüyorsunuz? \n\nİyi ama bağlı olarak duran, bu kimyayla bağlanan da biri olmalı, değil mi? \n\nYani varım ki bağlanıyorum?\n\nOnlardan etkilenen ve ne yapacağına karar veren biri? \n\nO biri benim...\n\nOlanlara mâruz kalan\nİşte ben tam da buyum\n\n- Bir kez daha anlatayım...\n\n'Benlik' olarak deneyimlediğin şeyle sonuçlanan re-aksiyonlar, 'Hayatım' sanarak yaşadıklarının ortaya çıkmasına neden olan tepkiler, sen-sandığın farkına varmadan önce gerçekleşir. \n\n- Nasıl nasıl?\n\nSenin 'kendim' diye yaşadığın şey, daha sen farkına varmadan önce gerçekleşen 'bir dizi tepkimeden' doğar diyorum.\n\nVe bu işler, \nTüm evrenin evrilip çevrildiği\n- Rabbu'l âlemîn-\n\nHer şeyin büsbütün dönüştüğü, \nAynı fiziksel yasalarla birlikte işler\n \nPeki, nerede bu, bir şeylere karar verebilen 'biri' yani bir şeyler yapma ya da yapmama konumunda olan o 'kişi' nerede?\n \nBir yankı, kendisini doğuran çığlığı kontrol edebilir mi?\nBir girdap, gerisindeki akıntıyı yönlendirebilir mi?\n\nİçinizde bağlı olan öyle biri yok...\n\n- Peki ne var o vakit?\n\n- Sadece bala yapışan bir sineğin sürekli tekrarlanan eylem deseni vardır. \n\nİşin ilginci bu bal da yalnızca sineğin içinde bir çalkantı, bir heyecan, bir coşku olarak var olur. \n\nVe sinek de yalnızca balın bir tepkisi olarak var! \n\n- Düşüncenin düşünceye tepkisi -\n\nVe işte bu, sizin sonsuz zenginlikteki\nUçsuz bucaksız iç dünyanızın tek gerçeğidir... \n\nSen, senin, sana ait ayrı bir bilincin olduğunu sanıyorsun ama aslında bu -sen-in öyle bir bilinci yok.\n\nEvrendeki toplam bilinç sayısı birdir. \n\nVâr olan tek şey\nYOL\n\nDünyayı oluşturan her türlü bilginin bâtından zâhire yani varlığa gelişindeki, tezâhür edişindeki, o evrensel yol... \n\nBu yüzden kadîm Çin bilgeliğinde \n'Şeylerin Evrensel Yolu'ndan bahsedilirdi. \n\nHindistan'da ise \n'Tat tvam asi: sen-o-sun' derlerdi. \n\nBu o kadar basittir ki kimse bunu anlayamıyor, tek uçlu sopa gibi kavranamıyor mübârek.\n\nYalnızca sürekli değişen bir deneyim vardır. \nİşte bu sensin. \nVe varlığın büsbütün akışı olan\nHayat da bu\nDünya da böyle\n...\n\n- Peki ya bağ-lanma-lar? \nDiye sordum. Sırf bir şey sormuş olmak için...\n\n- Bir deneyim neye bağlanabilir ki? \nHangi durağan iplerle? \n\nBiri biterken diğeri başlayacak. \nAkıyor, akıyor, ne varsa akıyor...\nAnladın mı şaşkın?\n\nEh... \nGörüyorum ki anlamamışsın....\n\n- Anlamadım mı? \n\nBelki de anlamak istemiyorum. \n\nBir şeyin bittiğini ve başka bir şeyin başladığını söylemek kolay...\n\nAma bu benim içimdeki o ağırlığı, o tanıdık sancıyı açıklamıyor; varlık komasından çıkarmıyor beni anlıyor musun!\n\nSanki bir yerlerde, tüm bu kimyasal dansın ötesinde, hâlâ bir 'ben' varmış gibi hissediyorum. \n\n- İşte yine başlıyorsun. \n\nO ağırlık dediğin de sâdece bir başka yapışkan bal damlası... Sineğin kanat çırpışını durdurduğunda hissettiği huzursuzluk gibi.\n\n'Ben' diye-bildiğin şey, tepkimelerin bıraktığı bir izden ibaret. \n\nGerçekten var olsaydı, onu tutup bana gösterebilirdin, değil mi? \n\nAma elinde, elle tutulur ne var? \nSadece bir his, bir gölge, bir yanılsama...\nBir hayâl olmuş sana, anlasana... \n\nEvrenin işleyişinde kalıcı bir 'sancı'ya yer yok, \nHer an dönüşüm var yalnızca... \n\n- Ne yani kukla mıyım ben!\n\nSeni bir kukla gibi oynatan ipler yok çünkü aynada sana öyle görünen kukla da yok. \n\n- Peki, bu his neden bu kadar gerçek geliyor? \n\nHer şey bir yanılsamaysa, bu yanılsama neden bu kadar inatçı? \n\n- Çünkü sen, o yanılsamayı besleyen simülasyonun bir parçasısın.\n \nBeynin, milyarlarca yıllık bir alışkanlıkla, kendini var sanmak için durmaksızın hikâyeler uyduruyor. \n\nO his, o 'gerçeklik' sanrısı, sadece eski bir numara; \nBir avcının mağara duvarına çizdiği gölgeler gibi. \n\nAma mağara da, avcı da, gölgeler de yok\nSadece ucu açık çizgiler var ve sen onlara habire anlam yüklüyorsun. \n\n'Tat tvam asi'yi anlamadın mı hâlâ? \n\nSen hem çizensin hem çizilen ama ikisi de sensin\nYani hiçbiri... \n\n- İyi de o zaman neden bunları konuşup duruyoruz ki? \n\nMâdem her şey bu kadar boş, bu sözler neyi değiştirecek? \n\nAnlamam neye yarayacak?\n...\n\n~ BİRİNCİ PERDE'NİN SONU ~","id":202503231535,"flower":"flower (9).svg"},{"text":"🕳️\n\nİnsanlar, korkuyu yenmek için kendini koruyup kollayacak tanrılar yaratırlar ama sonra tanrılardan korkmaya başlarlar.\n[V. Pelevin'den]","id":202503221138,"flower":"flower (1).svg"},{"text":"°\nSürekli düşünen bir insanın \nDüşüncelerden başka düşünecek hiçbir şeyi kalmaz \nBöylece gerçeklikle bağını kaybeder \nVe illüzyonlarla dolu bir dünyada yaşar\n[A. Watts'dan]\n\nBir kenarda oturup hayatı düşünemezsin öyle... \n\nHayat, senin dünyayla ne yaptığın ve dünyanın seninle ne yaptığıdır; tıpkı seni beni hayata getiren seks gibi... \n\nVe ne vakit, bir adım geri çekilip onu düşünmeye başlarsan, düşüncenin konusu ortadan kaybolur, düşündüğün şey elinden kayıp gider.\n\nHayatın yerini koskoca boşluk alır...\n\nİşte bu yüzden duvara yaslanıp kıçlarının üstünde oturan o sözde 'derin düşünürler' hep boşluktan bahseder. \n\nHayatları çoktan tükenmiştir ama onlar, her şeyi çözdüklerini sanıyorlar.\n\nHayat üzerine düşünmek nâfile...\nHayat ancak yaşanabilir\n[V. Pelevin zevkiyle]","id":202503200959,"flower":"hibicus.svg"},{"text":"[Y-OL-DA ÇEVRİLEN]\n\n- Çok mu düşündün sen şimdi?\n\n- Elbette ama düşüncelerde ne sorun var? \n\nSorun, aniden ortaya çıkan bir düşüncede değil. \n\nSorun, karanlık bir zihinde o düşüncenin tetiklediği karmaşık ve uzun ve hantal iç-yorumda yatıyor. \n\n- Bunun neresi kötü ki?\n\nBir düşünce diğerini peşinden sürüklüyor, o da bir başkasını, derken bir çığ başlıyor...\n\nDüşünceler tilkiler gibi çoğalıyor, kırkının da kuyruğu birbirine değip tilki yumağı oluyor.\n\nBudizminin çağladığı Pali dilinde, bu süreç için özel bir kelime bile var: \n\n'Papañca'\nPRA (ileri, dışarı) \nPAñCA (beş, beş âlem)\n\n- Nasıl okuyalım burasını?\n\nTheravada Budizminde, zihnin gerçekliği çarpıtarak düşüncelerin birbiri ardına kontrolsüzce çoğalmasını ifade eder.\n\nZihnin, açık algılar ve deneyimlerden karmaşık düşünceler ve kavramlar yaratma eğilimi. \n\nGün boyunca kavramlar yaratıyoruz ve sonra onlara inanıyoruz ve sonra onlar bizi sınırlandırıyor. \n\n- Örümcek ağını içinden atıyor, sonra da üzerinden yürümeye başlıyor, dahası o ev içinde yaşamaya mecbur kalıyor ya...\n\n- Evet evet konuştuğun kelimeler, nihayet oturduğun eve dönüşür.\n\n- Papañca,\nPapañca\nPapañca\n \nNasıl bir kelime güzeliymiş öyle...\n\nPeki burada işaret edilen beş âlem nasıl işliyor?\n\nİster mekandaki beş yön olsun ister daha geniş okunsun\n\n1. Duyular aracılığıyla farkındalık, göze form, kulağa ses, dile tat\n\n2. Nesne ile duyu arasındaki temas, özdeşleşmeyi, algıyı uyandırır\n\n3. Tanımlama ile hoş-hoş olmayan, çekilen-itilen, istek uyandıran veya reddedilen bir duyguyu uyandırır.\n\n4. Duygu tepkiye, eyleme yol açar\n\n5. Kader çarkında, eylem karma yaratır ve bir sonraki tepkiyi belirler. \n\nVe işin ilginci bütün bunlar kendiliğinden, bir düşünceden, bir eylemle mind to matter; içerden bir fit verişle, kimsenin bir şey yapmasına gerek kalmadan gerçekleşiyor.\n\n- O hâlde düşüncelerle savaşmalı mıyız? \n\n- Hayır hayır öyle değil\nDüşünce ile savaşan da bir diğer düşüncedir; \nİzle ve peşinden gitme\n\nEğer bir düşünce sadece 'bir düşünce' olarak kalırsa, düşünce düşünceye bağlanmazsa, ortaya çıkar çıkmaz kaybolur. \n\nTek bir düşünce ile kendi kendine beslenen, birbirini yorumlayan ve bizi korkunç şeyler yapmaya iten düşünce zincirlerinin oluşturduğu bir trans hali arasında devâsâ bir fark var. \n\nİnsanı varlık komasında tutan kişiliği,\nİşte bu transın, kendinden geçişin ta kendisi...\n\n[V. Pelevin zevkiyle]\n\n","id":202503171313,"flower":"gladiolus.svg"},{"text":"...\nİnsanlar, özgürlüğü arıyor ama özgürlük zaten ellerinde, sadece henüz bunun farkında değiller. Eğer öyleyse aydınlanma, televizyonu kapattığında değil, onun seni kontrol etmediğini fark ettiğinde başlar.\n\nVe insanlar, sevginin onları kurtaracağını sanır ama bu seyirde, sevgi bile bir illüzyonun parçasıdır. \n\nGerçek, boşlukta yatıyor; \nHer şeyin bir gölge oyunu olduğunu gördüğünde, işte o zaman özgürsün. Aydınlanma, bu oyunu oynamaya devam ederken, oyuna gelmeden, oyunu bozmadan, oyunun tadını çıkararak gülümseyebilmekte...\n[V. Pelevin zevkiyle]\n\nİster idim Allah'ı\nBuldum ise n'oldu\n[Y. Emre'den]\n\n'Kayıp-olan-aranır' öyle değil mi?\n\nGerçekten de bulunacak hiçbir şeyin olmaması ne kadar efsûnkâr değil mi?\n\nZira şimdi, her şey burada, tam burada... \nÖylece hazır bekliyor... \n\nNe bileyim sanki biz onları keşfetmiyoruz da onlar bizi keşfediyor; üstün açılan nesneler değil de idrak gibi...\n\nŞimdi gel de gülme...\nŞakaların, en büyüğü işte bu kozmik şaka...\n\nİnsanlık olarak, ömürler boyu bunu araştırarak, daha derin kazarak, gerçeği sorgulayarak geçiriyoruz sonra bir de bakıyoruz ki:\n\nAslında 'bulunacak' hiçbir şey yokmuş!\n\nÇünkü her zaman burada, gözümüzün önünde olduğunu fark ediyoruz. \n\nArayandan başka perde yokmuş!\n\nHep buradaymış\n'Vechullah-OLAN-sûret-â-aynası'\nHep yüzümüze bakıyormuş...\n\nİllüzyon, \nYanılsama, gerçeğin bizden saklanmış olması değil;\nYanılsama, 'Aramamız gerek'tiğine inanmamızmış.\n\nÖrtüsünü açma\nDis-cover\nKeşif\n\nYa biz bir şeyleri keşfetmiyorsak, aksine onlar bizi keşfediyorsa? \n\nYa bilinç, bilinmeyen bir şeyi kavramak için dışa doğru genişlemek değil de...\n\nBilinmeyenin bizi fark etmesi için yeterince durgunlaşmak, sâkinleşmekle ilgiliyse...\n\nGökteki ay \nBir damla da olsa \nAncak durgun suya \nOlduğu gibi yansıyabilir ya...\n\nBe still and know that I am...\nSâkin-dingin-rahat ol ve bil ki ben-O-...\n[Mezmurlar 'dan]\n\nMaddeyi ilmek ilmek birbirine bağlayan o manâ...\n\nGörünmeden her şeyin içinden geçen nötrinolar gibi, öz-benliğe, var-oluşa, düşüncenin doğasına dair bu derin hakikatler... \n\nKayıp değiller, \nOnlara uyumlanmamızı, \nHem-aheng bir akışı bekliyor olabilirler mi?\n\nGerçeğin patenti alacakmışçasına bir çabalamayla...\n \nTutmayı, tutunmayı, kavramayı bıraktığımız an,\nBir kanıt ya da ilâhî işâret talep etmeyi kestiğimiz an, \n\nSanki başından beri fark etmemizi bekliyorlarmış gibi kendilerini zahmetsizce ortaya koyarlar... \n\nBu, işte bu; vâr-olmanın dayanılmaz hafifliği, insanı fenâ halde meraklandırıyor fenâ cezbediyor... \n\nHem gerçekliği gözlemleyen bizler miyiz?\nYoksa gerçeklik bizi mi gözlemliyor ve sinyali fark edecek kadar sessizleşmemizi mi bekliyor? \n\nYeterince susarsanız duyarsınız ve yayın başlar...\n[Fakirullah Zekai Efendi'den]\n\nAydınlanmanın, uyanışın paradoksu bu olabilir mi?\n\nHer ne denli çok ararsanız, onu bulamadığınızı yani şimdi burada bulunmadığını o denli çok teyit edersiniz. \n\nHer ne denlü âşikâr etsem hafâsın artırur\nOl ayân iken anı örten delâil beyyinât\n[N. Mısrî'den]\n\nAma aramaktan vazgeçerek bıraktığın \nSen-siz ses-siz bir anda, arayan zihin, sessizliğe gömüldüğünde, işte burdadır...\n\nEn-NÛR\nIşıl ışıl parlıyor\nApaçık\nCapcanlı\n\nIşıkla çizilmiş resimler dağılıyor\nGöklerin ve yerin nûruna banıyor\n\nNe dersiniz belki de sen-ben aydınlanmayız \nAramaktan yeterince yorulunca\nAydınlanma, bizi bizsiz bulur\n...\nOlanlar olur\n...\n\nBir sinek, camın ardındaki gökyüzünü hakikat sanıp ona ulaşmaya çalışır. Kanatlarını çırpar, çırpar, ama bir türlü geçemez. Oysa cam bir illüzyondur; hakikat, sineğin durup camın olmadığını fark ettiği anda başlar. Ama sinek bunu asla anlamaz, çünkü uçmaktan vazgeçmez. Hakikat, kanatlarını çırpmayı bıraktığında bulduğun şeydir. Ama çoğu, uçmaktan vazgeçemeyecek kadar korkar.\n\nSinek, ne alaka mı? \nSinek için uçmak neyse insan için düşünmek odur!\n[V. Pelevin zevkiyle]\n\n","id":202503162615,"flower":"flower.svg"},{"id":202503112037,"full_text":"...\n[Arı-SIRR-ı-Ali]\n...\nBir balmumu damlasının ölümsüzlüğe giden tek yolu, kendini bir damla olarak görmekten vazgeçip, aslında balmumu olduğunu fark etmesidir. \n\nNe var ki bizim damlamız yalnızca kendi biçimini algılayabildiği için, kısacık ömrü boyunca Balmumu Rabbi'ne kendini bu biçimden kurtarması için yalvarır durur.\n\nOysa az-bir-az-düşünmese, bu biçimin kendisiyle hiçbir ilgisi olmadığını anlayacaktır.\n[V. Pelevin zevkiyle]\n","rest_id":"1899560356822811009","created_at":"Tue Mar 11 20:37:35 +0000 2025","url_photo":"https://pbs.twimg.com/ext_tw_video_thumb/1899559548932726784/pr/img/_D3ntemg68qk9TgG.jpg","url_video":"https://video.twimg.com/ext_tw_video/1899559548932726784/pr/vid/avc1/1280x720/n8hCfqTwt1Y0I9rH.mp4?tag=12","expanded_url":null,"abonelik":true,"flower":"flowers.svg"},{"id":202503110651,"full_text":"•\n...\n- Bilir misin, tüm modeller zamanla eskir, her yeni solup gider? \n\nBu, her yüzyılda bir, hatta belki daha sık gerçekleşen kaçınılmaz bir yazgıdır. \n\n\"Hakikat\" sanılan her şey, bir gün çöp yığınlarına karışır gider. Doğru gibi görünen her şey, eninde sonunda saçmalığa dönüşür. \n\nHiçbir şey, ama hiçbir şey istisna değildir. \nBu, evrenin değişmez kanunudur.\n\n- Peki, neden? \n\ndedi Tanya, sesinde bir meydan okuma titreşerek. \n\n- Mesela, eskiden insanlar Dünya’nın düz olduğuna inanıyorlardı. Güneş’in de onun üstünde süzüldüğünü sanırlardı. Ama şimdi kesin olarak biliyoruz ki Dünya, Güneş’in etrafında dönüyor. Bu bilgi, çöpe atılacak bir şey olabilir mi sahiden?\n\n- Çoktan çöpe atıldı bile...\n \ndiye sırıttı Clarissa, alaycı bir gölge düşerek dudaklarına. \n\n- Sen sadece meseleyi yakından takip etmiyorsun. \n\nGünümüzün önde gelen fizikçilerinin çoğu, dünyanın, hatta bizim bile bir tür bilgisayar simülasyonu olduğuna inanıyor. \n\nVe böyle bir simülasyonun içinde, bir şeyin diğerinin etrafında döndüğünü söylemek anlamsızlaşıyor çünkü simülasyonlarda yalnızca hesap kodları var. \n\nBir simülasyonu analiz ederken anlamlı olan tek şey, fenomenolojik betimleme yani senin anlık, doğrudan deneyiminle şekillenen algı.\n\n- Feno… ne...\n\n- Yani algılananın en yalın, en belirgin katmanı. \nSaf-duru-filtresiz deneyim\nHer şeyi olduğu gibi gördüğün şekliyle. \n\nİşte bu yüzden yeni bilimsel hakikat bir süreliğine şu olabilir: \n\nDünya düzdür ve Güneş onun üzerinde süzülür. \nGeriye kalan her şey \n– hesaplamalar, matematiksel modeller – \n\nSadece şunu tahmin etmemizi sağlar: \n\nYüksekten bakıldığında Dünya yuvarlak görünebilir. \nAma bu, onun gerçekten yuvarlak olduğu ya da var olduğu anlamına gelmez. \n\nA.I.-Sanal gerçeklik gözlüklerinin ardında gördüğün her şey yalnızca senin algında ve yalnızca sen öyle baktıkça var olur ve bir anlığına o şekilde belirir; sana öyle gelir...\n[V. Pelevin zevkiyle]\n","rest_id":"1899352501024866757","created_at":"Tue Mar 11 06:51:39 +0000 2025","url_photo":"https://pbs.twimg.com/ext_tw_video_thumb/1899349069992009728/pr/img/5vLnKDhCn58QM7q8.jpg","url_video":"https://video.twimg.com/ext_tw_video/1899349069992009728/pr/vid/avc1/1280x720/fqGa8ZeLxVdAe649.mp4?tag=12","expanded_url":null,"abonelik":true,"flower":"floral-design.svg"},{"id":202503091959,"full_text":"•\nA güzelim yoldaşım, sen alelâde tek bir insan değilsin ki...\n\nSen bir âlemsin, derin bir denizsin sen!\n\nO senin muazzam varlığın yok mu\nO belki dokuz yüz kattır\nO, dibi-kıyısı bulunmayan bir deniz ki yüzlercesi o denizde gark olup gitmiştir.\n[Cenâbı Mevlevî'den]\n\n~\n ~~\n ~~~\n\nSıradan bir insanın kafasında kendisinin bile farkında olmadığı birçok ses vardır.\n\nDenebilir ki insan zihnini bodrum katında, sürekli bir hırsız toplantısı hüküm sürer; evin tüm kaderi, işte tam da orada belirlenir.\n\nBu sesler behemehâl birbirleriyle çekişiyorlar, habire tartışıyorlar. \n\nFarklı şeyler söyledikleri sürece, çatı hiçbir şey duymaz yalnızca hafiften bir tedirginlik hisseder.\n\nDerken, bu seslerden birkaçı bir konuda uzlaşır ve hep bir ağızdan konuşmaya başlar. \n\nDaha sonra toplam ses seviyeleri yukarıdan duyulabilecek kadar yükselir ve bir ekip olurlar ve işte o an, bir emre dönüşürler.\n\nOrtalama bir insan sadece sesleri duymaz, onlara itaat eder. Daha doğrusu, o bu seslerin ta kendisidir, çünkü emirlere boyun eğilerek gereği yerine getirilmeye başlamadan önce, ortada öyle bir \"kişi\" yoktur.\n\nHatta kişilik, tam da bu seslerin hayata geçirilme sürecinde, hırsızların bedenlenmesiyle ortaya çıkar.\n~~~\nMesele şu ki, ben herhangi birinin bu bodrum katına sızabilirdim ve o kişi bunu hiç fark etmeden, içindeki o hırsız toplantısında, çok yüksek olmayan ama son derece ikna edici bir tonda konuşabilirdim; öyle bir ses tonu ki, diğer tüm katılımcılar ânında râzı gelir, eşlik eder, ulur ve mırıldanmaya başlardı. \n\nSonuçta, o insan \"beni\" duymazdı, \"kendini\" duymuş olurdu!\n\nAsla benim emrime boyun eğmiş olmazdı; yalnızca, varlığının en derin çekirdeğinde birdenbire filizlenen o güçlü arzuyu, en doğal haliyle yerine getirmek için bir telaşla acele içindeydi.\n\nBu istek, kendi isteği olduğu için olup biteni sorgulamak aklının ucundan bile geçmezdi.\n\nBu istek nerden geldi?\nBu istek kime geldi?\n\nBunu ancak birkaç gönül ehli yapabilir; fakat çok şükür ki onlarla hemen hemen hiç işim olmadı, çünkü onların kalpleri bu dünyanın yollarından çok uzaklarda bir yerlerde dolaşır.\n[V. Pelevin'den]\n\n","rest_id":"1898825988626071930","created_at":"Sun Mar 09 19:59:28 +0000 2025","url_photo":"https://pbs.twimg.com/ext_tw_video_thumb/1898825969797926912/pr/img/pWQlpcvRoAeAI7bf.jpg","url_video":"https://video.twimg.com/ext_tw_video/1898825969797926912/pr/vid/avc1/720x900/2TJRf2kwqc0KgINq.mp4?tag=12","expanded_url":null,"abonelik":false,"flower":"branches.svg"},{"id":202503081818,"full_text":"...\nEğer bir gün şu uyuşuk zihnini yeterince yavaşlatıp kendini olduğu gibi görebilirsen, — diye devam etti —\nAsıl şeyi anlayacaksın. \n\nDüşüncelerin, arzuların ve seni harekete geçiren dürtülerin aslında hiç de bile senin değil!\n\nOnlar sana tamamen belirsiz bir boşluktan, sanki hiç yoktan geliyormuş gibi ulaşıyor. \n\nBir sonraki saniyede ne isteyeceğini asla bilemezsin. \n\nBu süreçte sen, olsa olsa bir tanık gibisin. \n\nAma içindeki tanık o kadar aptal ki\nÂnında suçun bir parçası hâline geliyor, suçu üstleniyor ve tam anlamıyla bedelini ödüyor, tüm yükünü çekiyor.\n[V. Pelevin'den]\n\n","rest_id":"1898438084988985734","created_at":"Sat Mar 08 18:18:05 +0000 2025","url_photo":"https://pbs.twimg.com/media/GlibYHhWEAAsSCj.jpg","url_video":null,"expanded_url":null,"abonelik":true,"flower":"lotus.svg"},{"id":202503081230,"full_text":"...\n- Neee özgür irade mi? \nDiye alaycı bir şekilde güldü Ariel. \n\n– Bırakın canım şu saçmalığı. \nBu, Güneş'in evrenin merkezi olduğu düşüncesi kadar aptalca bir kilise dogması. \n\nKimsenin özgür iradesi filan yok, \nHem zaten bilim bunu sessizce ve fark ettirmeden kanıtladı.\n\n– Nasıl yani?\n– Öyle işte. \nGerçek bir insanın \n– mesela benim ya da şu dombilinin – \n\nKararlar veren, tercihleri olan bir kişiliği olduğunu mu sanıyorsunuz? \n\nGeçen yüzyılda böyle düşünüyorlardı...\n\nAslına bakarsanız, insan kararları beynin hiçbir bilimin ulaşamayacağı karanlık köşelerinde oluşuyor ve endüstriyel bir robotun mesafeleri ölçüp delik açması gibi mekanik ve bilinçsizce alınıyor.\n\n\"İnsan kişiliği\" denen şey ise bu kararların üzerine sadece \"onaylandı\" damgasını basıyor. Hem de istisnasız hepsine.\n\nHayat da gerçekten, nefes aldığımız sürece durmaksızın yazdığımız bir metne benziyor. Ariel’in dediği gibi, Turing makinesi miydi neydi o?\n\nBize bir şeyler yapıyoruz, kararlar alıyoruz, konuşuyoruz gibi geliyor ama aslında sadece bir daktilo, kağıdın üzerinde kayıyor; bir sembolü okuyor, bir başkasını yazıyor. \n\nİşte insan dediğin biyokimyasal muamma bu ya da bunun gibi bişî...\n[V. Pelevin'den]\n\n","rest_id":"1898350643732959490","created_at":"Sat Mar 08 12:30:37 +0000 2025","url_photo":"https://pbs.twimg.com/ext_tw_video_thumb/1898350062494699521/pr/img/QNCps0nNV3GiZtmh.jpg","url_video":"https://video.twimg.com/ext_tw_video/1898350062494699521/pr/vid/avc1/1280x720/8hnmDP5HM0XqcSbk.mp4?tag=12","expanded_url":null,"abonelik":true,"flower":"floral-design (1).svg"},{"id":202503060649,"full_text":"°\nGün be gün, yarattığımız alışkanlıklarla, her gün yeniden gösterime giren dünya, kötülüklerle dolu. Ancak bu kısır döngüyü kıramıyoruz çünkü başka bir şeyi nasıl yaratabileceğimizi bilmiyoruz. \n\nSevgi tamamen farklı bir doğaya sahip ve işte tam da bu yüzden perdenin ardındaki hayatımızda çok az yer buluyor. \n\nDaha doğrusu, hayatımız tam da içinde aşk olmadığı için böyle kuru...\n\nVe insanların sevgi sandığı şey ise çoğu zaman bedensel cazibe ve ebeveynlik içgüdüsünün sosyal kibirle çarpılmış hâli olsa gerektir.\n\nEy Gök insanı,\nKuyruksuz bir maymun gibi olma\nKim olduğunu unutma\nDoğanı hatırla\n[V. Pelevin'den]\n\n","rest_id":"1897539949840490752","created_at":"Thu Mar 06 06:49:13 +0000 2025","url_photo":"https://pbs.twimg.com/media/GlVqh0DWgAEOZRB.jpg","url_video":null,"expanded_url":null,"abonelik":true,"flower":"flower (7).svg"},{"id":202502281621,"full_text":"...\nAnladım ki Tanrı, bin farklı gücün şekline büründü,\nBirbirine çarpıp beni var etti içindeki bu güçler —\nVe ben, tamamıyla Tanrı'dan yaratıldım,\nİçimde Tanrı’dan başka bir şey yok.\nEğer bu, olabilecek en yüce aşk değilse,\nO zaman aşk nedir ki?\nVe ben ona nasıl karşılık verebilirim ki?\nHem neyle?\n\nÇünkü anladım ki bir \"ben\" yok aslında,\nYalnızca ölçülemez bir sonsuzluk var,\nVe onun içinde en derin özüm, temel direğim —\nDonuk dünyanın geri kalanının üzerine sardığı şey. \n\nVe tüm bu vahşi karmaşa,\nÖmür boyu kendimize ve birbirimize dert yandığımız,\nYalnızca tek bir nedenle var:\n\nAkıl almaz, güpgüzel, şaşırtıcı, hiçbir şeye benzemez\n\"O-biricik-aşk\"\nSomutlaşabilsin \nYüz-göstersin diye.\n\n\"Kimdir onun öznesi ya kim nesnesi?\" \nBunu bile diyemeyeceğin bir aşk,\n\nÇünkü son-ucunu baş-ucunu izlemeye kalksan,\nAnlarsın ki ondan başka hiçbir şey yok,\n\nVe senle o, aynı şeysiniz.\n\nİşte bu, tarif edilemez olan,\nAklın tutarlı düşünme çabasını bile aşan —\nTanrı’nın ta kendisi.\n\nVe O dilediğinde,\nSeni bu büyülenmiş dünyadan alıp bu yüksekliğe çıkarır,\nHer şeyi net, açıkça ve şüphesiz görürsün,\nVe senle O, bir olursun.\n...\nBir-sin-iz\nBir-iz\nBir\n...\nTohum ve meyvenin\nAğaçta \nBir \nOlduğu gibi\n...\nŞimdi olduğu gibi\n[V. Pelevin neş'esiyle]\n\n","rest_id":"1895509561244807362","created_at":"Fri Feb 28 16:21:10 +0000 2025","url_photo":"https://pbs.twimg.com/ext_tw_video_thumb/1895509300023341060/pr/img/5H9LPMsiKIRcWoBW.jpg","url_video":"https://video.twimg.com/ext_tw_video/1895509300023341060/pr/vid/avc1/720x720/ehIdYu5D09--usmX.mp4?tag=12","expanded_url":null,"abonelik":true,"flower":"flowers (1).svg"},{"id":202502281147,"full_text":"[SONSUZ-A YEDİ NOT -1+1-]\n\nSHUNYAMURTI'den zuhûr eden\n\"Dönüşümsel Zorunluluk\" \nKendini Gerçekleştirme Yoluyla \nGezginin ve Gezegenin Kurtuluşu\nNamlı eserden iktibas\n \nİlk bölümden \"ölmeden önce ölmek\" zevkine kâni olduysak eğer...\n \nHaydi şimdi\nGeçelim sınırı birlikte\nGeçmez ânın özlemiyle\n\n~~~\nSonsuza \nYedi \nSon \nNot\n~~~\n\nRuhsal yolculuğunuzun neresinde olursanız olun ya da hangi şeytanları öldürmeye devam ederseniz edin, paha biçilemez değerde olduğu anlaşılan yedi tane zamansız tavsiye vardır. Bunlar çok eski zamanlardan beri tüm gerçek ruhani öğretmenler tarafından keşfedilmiş ve paylaşılmıştır. \n\nBunlar, zamanın başlangıcından beri tüm gerçek manevi rehberler tarafından keşfedilmiş ve o hâle gelenlerle paylaşılmıştır. \n\nBirincisi: \nKorkusuz ol \nKorkacak hiçbir şey yok çünkü sen ölümsüz, sonsuz, yok olmaz bir Varlık’sın. Sen şekilsiz zekâsın, Kozmos’u oluşturan yüce zekânın bir parçasısın. Bedensel araçtan kimlik ayrılığı eylemiyle korkusuzluk kolayca elde edilir. \n\nHer manevi gelenek tarafından sunulan ikinci öğüt: \nHuzur içinde ol \n\nHer şeyin daha yüksek bir planın parçası olduğuna ve mümkün olan en iyi nihai sonuca doğru ilerlediğine güven. Sonuçlara aldırmadan hareket et, yalnızca en iyiliksever niyetlerle, mevcut en becerikli araçlarla ve en tam ve şefkatli dikkatle. Sonucu Tanrı’nın ellerine bırak. Bu huzur ve dinginlik getirecektir. Geçmişi ve geleceği koşulsuz affedicilik ve güvenle kabul ettiğinde, dinginliğin tam ve mutlak olacaktır. \n\nÜçüncü öğüt: \nSevgi içinde ol \nHayatı sev, hayatın Yaratıcısı’nı daha çok sev, tüm bunların mucizesini fark et. Etrafındaki harikalar karşısında sürekli şaşkınlık içinde ol. Her çim yaprağı, her kuş şarkısı, her gün batımı Kozmik Varlık’ın bir tezahürüdür, İlahi Sevginin bir patlamasıdır. En itici insanlar ve durumlar bile sana temel dersler öğretmek, kendi bilinçdışı yansımalarını göstermek, daha büyük bilgelik ve manevi güç kazanman için seni motive etmek için buradadır. Sen hepsinin bir parçasısın ve başka bir açıdan, hepsi senin takdirin için burada. Gerçek’in harikalarını yaşa ve onların sevgiyle yaratıldığını ve sana sunulduğunu hisset. Sevgi hem enerjidir hem maddedir ve aşk önemli olan tek şeydir.\n\nDördüncü: \nIşık ol\nAslında sen dünyanın ışığısın. Bilincin ışıktır. Işığın başkalarını aydınlatır. Zihnini parlak tut. Işığı karanlık düşünceler veya duygularla gölgeleme. Olan her şeyin tanığı olarak kal, ayrık, ayırt edici, berrak ve parlak. Işık senin öz doğandır ve Evren’in doğası da öyledir. \n\nBeşinci, \nKaynağını sürekli hatırla \nVe doğal olarak arzudan uzak olacaksın. \nİhtiyacın olan her şeyin içinde olduğunu derinden hissedeceksin. Beden gerçekten acıktığında yiyecek ve doğru miktarda sağlıklı yiyecek seçecektir. Ancak aşırı yeme dürtüsü olmayacaktır. Ve eğer bir süre yiyecek olmazsa, beden buna acı çekmeden başa çıkacaktır. Herhangi bir maddeyi alma, herhangi bir aktiviteye katılma ya da uygun, doğal ve sağlıklı olmayan herhangi bir haz nesnesine sahip olma yönünde bağımlılıklar veya zorlamalar olmayacaktır. Açgözlülük kaybolacaktır. Cömertlik ortaya çıkacaktır. Tutkusuzluk sabit kalacaktır. En yüksek türden ilişkiler zahmetsizce çiçek açacaktır. Neşeli bir mizaç, iyileştirici kahkahalar ve derin manevi dostluk, varoluşun en büyük hazineleri olarak ortaya çıkacaktır. \n\nAltıncı, \nSessiz farkındalık ol\nKaynağımız olan merkezde kalarak gerçek güçlenmeyi elde edeceksin. Hem baştan çıkarmalar hem de korkular karşısında sarsılmadan kalma gücünü Ruh’tan alacaksın. Başkalarına iyileştirici enerji gücünü iletebileceksin. Başkalarının sığınabileceği bir güç aurası yayacaksın. Hayat misyonunu yerine getirme azmine sahip olacaksın. Zamanı geldiğinde, yaşadığın gibi neşeyle ölme gücüne sahip olacaksın. \n\nYedinci, \nYüce Benlik’e kusursuz teslimiyetle ol, madem boşluğa döneceksin şimdi boş ol: \n\nBen-merkezci kaygılardan ve dikkat dağıtıcı unsurlardan kendini boşalt. Zihni sıradan düşüncelerden boşalt. Kalbini sınırsız sevgiye aç. \n\nBoşluğun o kadar genişlesin ki tüm Evren’i kapsasın. Tanrı ile bir olduğunu fark et. \n\nMutlak olan Boşluk’ta, ezici Doluluk yeni dünyalar doğurur, eski olanlar ölür ve kaybolurken bile. \n\nMutlak, her olasılığı ve mutluluk varlıklarının her ihtimalini doğuran bereketli rahimdir. \n\nBu, geçiciliğin büyük lütfudur... \n\nSen hepsisin, var olan ve olacak olan her şeysin, \nSonu ve ikincisi olmayan açık, boş, hazır bir alan....\n\n~~~\nKorkusuz ol\nHuzur içinde ol\nZikrullah içinde ol\nSessiz farkındalık ol\nAşkla ol\nNur ol\nTeslim ol\nB-o-ş-o-l\n~~~","rest_id":"1895440806774759757","created_at":"Fri Feb 28 11:47:58 +0000 2025","url_photo":"https://pbs.twimg.com/ext_tw_video_thumb/1895438782008061952/pr/img/tmRq86MuKqdHdMNh.jpg","url_video":"https://video.twimg.com/ext_tw_video/1895438782008061952/pr/vid/avc1/720x720/dz7ZdeWuuYvDINeB.mp4?tag=12","expanded_url":null,"abonelik":true,"flower":"grass.svg"},{"id":202502280912,"full_text":"[SONSUZ-A YEDİ NOT -1]\n\nHani biraz da meslek icabı, geleni gideni çeviriyoruz ya, tercümesi yeni tamam olan bir sayfa güzelini daha bırakalım şuracığa\n\n~~~\n...\nİnsanlar sık sık meditasyonun en iyi yolunun ne olduğunu sorar. \n\nElbette, birçok teknik vardır\n— nefes saymaktan bir mantranın sessizce tekrarlanmasına, bir mum alevine bakmaya kadar—\n\nAncak meditasyonun tek gerçek yolu ölmektir, ölmek... \n\nTabii ki burada biyolojik ölümden bahsedilmiyor, egonun ölümü, onun narsist ve geveze zihniyle birlikte. \n\nYaşarken ölmek, manevi dönüşümün evrensel yöntemidir. \n\nÖlmeyi öğrenme sanatı Sokrates gibi büyük bir bilge tarafından bile felsefenin özü olarak kabul edilirdi. \n\nEgo olarak ölmek, Shankara, Buda, Lao Tzu, İsa ve Muhammed gibi dünya maneviyatının büyük figürleri ve Meister Eckhart, İbnü’l Arabi, Rumi, Ramana Maharshi ve Dogen Zenji gibi çeşitli geleneklerdeki tanınmış bilgeler tarafından savunulan yöntemdir. \n\nBunun, gerçekten de evrensel tek din olduğu söylenebilir. \n\nEgoya ölmek ve kozmik Benlik olarak yeniden doğmak\n—tüm manevi yolları birleştiren tek başarı budur. Yaşarken ölmek—\n\nSanskritçede bu coşkulu Varlık hali için kullanılan terim \"Marjiva\"dır\n\nZihin artık şımarık maymun gibi ordan oraya seğirtmeyi bırakmış, geçmişten geleceğe, mutluluktan üzüntüye, sevgiden nefrete sıçramayı durdurmuştur. \n\nGüç mücadeleleri sona erer. \nZihinde artık hikâyeler oluşturulmaz. \nZihin basit, bilge bir mevcudiyete OLAN'a öldüğünde, hayat gerçekten, \"gerçek hayat\" âhiret hayatı başlar. \n\nBu saf Varlık haline nasıl ulaşılır? \n\nBilmem...\nBu kademeli ya da ani olabilir. \nAncak ani olduğunda bile, ruhun Kendini gerçekleştirme için olgunlaşması adına bir hazırlık dönemi olmuş olmalıdır\n\nYine de gerçekte, bu hal ne ulaşılır ne de inşa edilir, sadece fark edilir. \n\nSen zaten basit bir mevcudiyetsin. \n\nDüşünce ve duygu bulutlarının dağılması, bunu bilmen için yeterlidir. \n\nGerçek manevi uygulama, bu bulutları çözme sürecidir. \n\nBu yolda, ruhun olgunlaşması, ego yapısının derinleşmesi, dönüşmesi ve ışığa, sükûnete, basit mevcudiyette daha fazla zamana izin verecek şekilde azar azar değişmesi vardır. \n\nİçsel çalışma, enerjilerin yönlendirilmesi, ruhun doğuştan gelen potansiyellerinin olgunlaşması olarak da görülebilir. \n\nSavunma mekanizmalarının yeniden yapılandırılmasını içerir; saldırganlık, hareketsizlik, aldatma ve kaçınma gibi eğilimleri, hoşgörü, bilgelik, merhamet, cömertlik ve cesaret gibi asil niteliklerle değiştirir. \n\nBu özellikler Gerçek Benlik’e özgüdür, ancak sahte benliğin ölümüyle tam olarak ortaya çıkabilir. \n\nSahte benlik ikilikte yaşar. \n\nİçsel bölünmeler\n— iç çocuk ile süperego, iyi ile kötü, geçmiş ile gelecek arasında —\n\nEgo zihninin gerçekliği olduğu gibi algılamasını engeller. \n\nGeçmişten gelen ilişki modelleri şimdiye yansıtılır ve böylece geleceği geçmişin bir tekrarı haline getirir; \n\nDeğer sistemleri, yargılayıcı üstünlük elde etmek amacıyla kullanılır; \n\nDurumlar, mağduriyet senaryoları yaratmak için manipüle edilir, bunda öz-haklı öfke ve intikam haklı çıkarılır. \n\nBütün bunlar, egonun illüzyon varlığını sürdürmek için yapmaktan kaçınması gereken tek şeyi yapmamak için yapılır: \n\n\"Aşk olsun\"\n\nYaşarken ölmek, aşkta yaşamak demektir. \n\nKoşulsuz affetmek demektir. \nGeçmişi bırakmak demektir. \n\nZihin ve beden, düşünceler, sözler ve eylemlerle birlikte hem ruhun hem evrenin ardındaki, içindeki ve ötesindeki yaratıcı güç olan Her Şeyi Kapsayan Güce tamamen ve sonsuza dek teslim olmak demektir. \n\nBu güç, Her Şey, Boşluk ve Benlik olarak tezahür eder. \n\nKozmik bilinç, zihin ve maddenin yapıldığı titreşim enerjisi olarak hissedilebilir: \n\nFarkındalık, Aşk ve Işık\n\nBu yüce Işığa ölmek, zen sözündeki ışığa dayanamayan kelebekler gibi Alev’e uçmak... İşte bu, gerçekleştirebileceğimiz tek gerçek eylemdir. \n\nPerde-i 'ışkı aşk ile açanlar, \nOldular kurbân-ı aşk...\n\nEgo, \nSaf Aşkın Kurban Ateşi’nde \nYanıp kül olduğunda\nZaman sonsuzluğa dönüşür. \n\nBeden ve farkındalık işlev görmeye devam eder, ancak egosal bir faillik yanılsaması olmadan. \n\nTamamen mevcut, hafif yürekli, sevgi dolu, sezgisel, hayırsever, istikrarlı ve güvenilir bir sessiz zihin, artık ölmüş olan egonun uçarı kelebek zihninin yerini alır. \n\nHayat, açık bir lütf u kerem alanı haline gelir. \n\nBudizm’de buna \"Sukhavati\" mutluluk yeri, selamet yurdu denir. \n\nEgo öldüğünde, sıradan sanılan her an mucizevi hale gelir. \n\nKayıp ve kazanç, ezilen ve üstün arasındaki mücadelelerden kurtulmuş olarak, tüm olaylar nimetler olarak deneyimlenir. \n\nHepimiz bu mutluluk haline doğru yönlendiriliyoruz, ancak bazılarımız yalnızca dayanılmaz acılar sonucunda, tepinerek ve çığlık atarak oraya varacağız. \n\nAslında her gün hepimiz biraz ölürüz. \n\nDiğer egoların bize yaşattığı hayal kırıklıkları, sevdiklerimizin ihanetleri, bağlanma figürlerinin kayıpları, rol modellerin yozlaşması ve çöküşü, ortaklıkların dağılması, miras yüzünden patlak veren aile kavgaları ve diğer sorunlarla öldürülürüz.\n\nHer gün daha çok öğreniriz göğün nasıl karardığını,\nSavaş bulutlarının gölgesiyle, ölüm yığılır bir anıdan,\nUlusların kanı akar sessizce, çağlayan bir nehir,\nYaşamın narin ağı çözülür, doğa ağlar bir şehir.\nBuzullar erir sessiz gözyaşlarıyla, denizler yükselir,\nSarsıntılar iner yeryüzüne, fırtınalar kükreyerek gelir.\nTsunamiler toplanır ufukta, bombalar patlar bir şarkı gibi,\nMedeniyetimiz biter, biliriz, sonu gelir bu eski büyünün. \nDüşmeye mahkûmdur o, felaketler zinciriyle vurulmuş,\nKötüleşen bir destanla, kolektif ego tarafından kurulmuş.\nBilinçteki bu yetersiz düzen ölmelidir, yaşam soluk alsın,\nYeni bir uygarlık, Anka gibi küllerinden doğsun, ışık bulsun.\n\nBirlik ve ilahi aşkla yoğrulmuş bir topluluk,\nEgo’yu öldürmek hepimize farzdır, Tanrı’nın acil buyruğu. \nHer toprak, her zamanın peygamberleri haykırdı bu sözü,\n\nTarihin dar geçitlerinden, yankılanır bir özlem türküsü.\nŞimdi kıyametin vahiy anıdır, gölgeler iner usulca,\nAvunmayı bırakma vaktidir, aşkı kuşanma saati.\nYeryüzüne ne yaptığımızı düşünelim, ağır bir yeminle,\nŞifa başlasın, bilinçli bir ego ölümüyle, ilahi doğumla birlikte.\nHak erenler olmak için tüm dualar, niyazlarla,\nSonsuz bir sevgiyle dolsun kalbimiz, bu kutsal gerçekle.\n...\n\n~~~","rest_id":"1895401722664599818","created_at":"Fri Feb 28 09:12:40 +0000 2025","url_photo":"https://pbs.twimg.com/media/Gk3RxTjXcAE_jCZ.jpg","url_video":null,"expanded_url":null,"abonelik":true,"flower":"flower (5).svg"},{"id":202502250640,"full_text":"...\n~ Devr-i dâim ~\n...\nHer şey, sürekli olarak bir yolculuğa çıkmamızda yatıyor; bu yolculuk, daha yola çıkamadan bir göz kırpması önce bitiyor; olup bitene akıl sır ermiyor...\n[V. Pelevin'den]\n\n","rest_id":"1894276205479657815","created_at":"Tue Feb 25 06:40:15 +0000 2025","url_photo":"https://pbs.twimg.com/ext_tw_video_thumb/1894275078721773568/pr/img/RK7sIzUcWSi9uaW5.jpg","url_video":"https://video.twimg.com/ext_tw_video/1894275078721773568/pr/vid/avc1/720x900/ry5yw3gHLesI5rc_.mp4?tag=12","expanded_url":null,"abonelik":false,"flower":"floral-design.svg"},{"id":202502221831,"full_text":"...\nİnsanlık hâliyle\nÖfke ya acı hissettiğinizde \nBir sonraki cümlede \n\"Öfkeliyim\" dediğiniz anda \nKüçük-zavallı \"ben\" olarak sahneye çıkıyorsunuz! \n...\nSanki bu duygularla kapılmış, merkezde öylece duran biri varmış gibi geliyor size ve sonrasında bu hissiyatla tetiklenerek hareket eden, acı çeken de \"o\" sözde \"kimse\" oluyor.\n...\nSizin cehâletiniz, sadece bu hislere ve düşüncelere tepki vermek zorunda olmadığınızı bilmemek.\n..\nOysa uyaranla tetiklenen bu tepki, onların size geldiğini, dahası siz olduğunu, kabul etmenizle başlıyor.\n\nAma beyninizde çakan kimyasal kırbaç, sizin en yüksek efendiniz filan değil ki... \n\nSiz, sadece onun komuta etme hakkını asla sorgulamadınız, üzerinizde doğrudan söz sahibi sandınız.\n\nEğer onun darbelerini görmeyi öğrenirseniz, her kırbaç şaklatmasında sizi temsil edecek mikrofonu bu duyguya bırakmazsanız, üzerinizdeki gücünü derhâl kaybeder. \n\nVe bu darbeleri ancak tek bir açıdan net görebilirsiniz: \n\nOnları kişisel olarak algılayan \"kimse\" ortadan kaybolduğunda...\n\nEski bir Ork atasözü der ki: \n\n\"Da best place is where we ain’t\"\n\nNeresi daha iyi? \n(Sen-in ben-im) \nOlmadığımız yer\n\nBu ne anlama geliyor? \n\nKendiniz olarak görmeye alıştığınız yüksekçe bir tümsekten dünyaya baktığınız sürece, bunun için çok yüksek bir kira bedeli ödüyorsunuz.\n\nPeki karşılığında ne alıyorsunuz? \n\n\"Ben\" diye-bildiğiniz şeyin, \nGöz açıp kapayıncaya kadar geçen \nKabus dolu yolculuğunda \n\"Benliğini\" hangi belaların kovalayacağı, \nNerelere sürükleneceği hakkında \nHiçbir fikriniz yok...\n\nYok yere ölüp gidiyorsunuz...\nÜstelik hiç doğmamışken!\n[V. Pelevin zevkiyle]\n\n","rest_id":"1893367908857786579","created_at":"Sat Feb 22 18:31:01 +0000 2025","url_photo":"https://pbs.twimg.com/ext_tw_video_thumb/1893366713028096000/pr/img/QXwIN1Hak0Z63S1A.jpg","url_video":"https://video.twimg.com/ext_tw_video/1893366713028096000/pr/vid/avc1/640x360/C0sdFr13itnOkoHo.mp4?tag=12","expanded_url":null,"abonelik":true,"flower":"flowers.svg"},{"id":202502211637,"full_text":"...\nSeni öyle çok seviyorum ki...\n\"Keşke senin sorunların bende olsaydı\" diye düşündüm. \n\nVe sonra hemen kendiminkileri hatırladım. \n\nAslında onları pek düşünmüyorum. \n\nSadece şunu biliyorum ki: \n\nOnlar bir yerlerde, o kara boşlukta saklı duruyor ve istediğim an geri dönebilirim onlara. \n\nBir kez daha emin olmak için, çözümlerinin olmadığını görmek için.\n\nAslında eğer sen de bu konuda biraz kafa yorarsan, çok ilginç sonuçlara varırsın. Diyelim ki onları çözdüm. \n\nSonra ne olacak?\n\nBasitçe ortadan kaybolacaklar yani, çoğunlukla depolandıkları o unutuluşa doğru sonsuza dek sürüklenip gidecekler. \n\nBunun tek bir pratik sonucu olacak: \n\nZihnim onları bu karanlık boşluktan çekip çıkarmayı bırakacak. \n\nÖyleyse, çözülemeyen sorunlarımın tek varlığı, benim onlar hakkında düşünmemden ibaret değil mi? \n\nVe onları her hatırladığım anda, onları yeniden yaratmıyor muyum?\n[V. Pelevin zevkiyle]\n\n","rest_id":"1892977051906580929","created_at":"Fri Feb 21 16:37:53 +0000 2025","url_photo":"https://pbs.twimg.com/ext_tw_video_thumb/1892977024412622848/pr/img/Rf04SyjQhoKmwytu.jpg","url_video":"https://video.twimg.com/ext_tw_video/1892977024412622848/pr/vid/avc1/364x640/8Nd1V6fji_-S0tEa.mp4?tag=12","expanded_url":null,"abonelik":true,"flower":"hibiscus.svg"},{"id":202502211546,"full_text":"...\nBütün teoriler bana eşit derecede yakın ya uzaktır çünkü hepsi -istisnasız- zihnin, boşluktaki hareketleridir. \n\nBu zihnin hangi yöne, hangi açıyla salındığı umurumda bile değil çünkü bütün hareketleri aynı niteliktedir; her zaman başladıkları yerde biterler ve geride hiçbir iz bırakmazlar. \n\nÜstelik bu zihnin kendisi de yanıltıcıdır, çünkü \"zihni sinir\" sadece dilsel olarak şartlandırılmış temsilî bir gösterimdir ve bilincin diğer tüm hayâletleriyle aynı doğaya sahiptir; gü-ve-nil-mez!\n[V. Pelevin zevkiyle]\n\n","rest_id":"1892964201020461497","created_at":"Fri Feb 21 15:46:49 +0000 2025","url_photo":"https://pbs.twimg.com/ext_tw_video_thumb/1892964155893686272/pr/img/lrnlgejlUwJr8R9P.jpg","url_video":"https://video.twimg.com/ext_tw_video/1892964155893686272/pr/vid/avc1/720x900/hG_7MRumhyniumS9.mp4?tag=12","expanded_url":null,"abonelik":true,"flower":"flowers (5).svg"},{"id":202502191710,"full_text":"...\nDüşünceden öncesi BİR DURUM\nHer düşünce, daha önce var olmadığı gerçeğiyle başlar. \n...\nHer düşünce, artık var olmadığı gerçeğiyle sona erer. \nDüşünceden sonrası BİR DURUM\n...\nBu iki kutup arasında ne mi bulunur?\nTüm var-oluşumuz\n...\nÇünkü ruhun yaşadığını hissedişi bile basitçe bir düşünceler silsilesidir. \n\nHatta bizim hayatta olduğumuz gerçeği, canlılığımız bile bir düşüncedir.\n\nDüşüncenin nasıl ortaya çıktığını ve hareketinin nerede başladığını tam olarak göremeyiz. \n\nKimse bir rüyanın başını, kesin detaylarla hatırlamaz değil mi?\n\nKendimizi ona kaptırdığımızı bilmeyiz ve onu yalnızca nâdiren ve tesadüfen fark ederiz, özellikle de özel bir çaba sarf etmezsek... \n\nBunun nedeni, düşüncenin bize asla kendisi olarak görünmemesi ama her seferinde bizmişiz gibi davranmasıdır.\n\nZihnin işleyişini anlamadığımızda bir düşünceyi düşünmeyiz ama onunla özdeşleşir ve ona dönüşürüz. \n\nDüşünceler, bizim yüzümüzün buruşması gibidir, bu yüzden onları fark etmek, ayna olmadan yüzümüzü görmek kadar zordur.\n[V. Pelevin zevkiyle]\n\n","rest_id":"1892260544226480440","created_at":"Wed Feb 19 17:10:44 +0000 2025","url_photo":"https://pbs.twimg.com/media/GkKoMDMXsAACELm.jpg","url_video":null,"expanded_url":null,"abonelik":true,"flower":"lavender (3).svg"},{"id":202502190715,"full_text":"...\nHâlâ anlamadın mı gerçekten?\nBak bir daha okuyorum:\n...\nÖnce\nSöz\nVardı\n...\nSonra\nTanrı \n\"Işık Olsun\"\nDedi\n...\nGözünü açtı\n...\n..\n.\n\n\"Tanrı\" \n Tanrı'yı yaratan bir kelimedir.\n\nİnsanların Tanrı dediği şey, \n\"BİR-i\"nin zihninde, \nTıpkı \"tuğla\" kelimesi duyulduğuna\nTuğla imgesinin ortaya çıkması gibi belirir. \n\nAradaki fark, tuğlanın bir şekli olması, Tanrı'nın ise olmamasıdır. \n\nAncak \"Tanrı\" dediğimizde, sizde şekilsiz bir şeyin görüntüsü belirir.\n\nİşte Tanrı'yı koşullu olarak görünür kılan\nTanrı zihninin\n(Akl-ı küll)\n İnsan imkânında açılan bu özelliğidir.\n[V. Pelevin zevkiyle]\n\n","rest_id":"1892110854717329515","created_at":"Wed Feb 19 07:15:56 +0000 2025","url_photo":"https://pbs.twimg.com/ext_tw_video_thumb/1892109990015451136/pr/img/SC2LH8yh3Pa-z9jF.jpg","url_video":"https://video.twimg.com/ext_tw_video/1892109990015451136/pr/vid/avc1/720x720/IYuAmWPWLVVF72fr.mp4?tag=12","expanded_url":null,"abonelik":true,"flower":"gladiolus.svg"},{"id":202502181917,"full_text":"...\nTanrı her şeye kâdirdir. \nSeninle, sen olarak dilediği her şeyi yapar. \n\nDahası, seni tam da takdir edilene rızan veya itirazınla şekillendirir.\n\nAncak ona çok zekice bir şekilde, kendi zekasındaki sürpriz-bozanlarla karşılık verebilirsin.\n\nOnunla mücadele etme. \nSadece kendin sandığın şeyin \nNasıl da ortaya çıkıp kaybolduğunu izle: \n– Ve olanı biteni her şeyi, her şey olarak Taşıyan'a bırak.-\n\nGösteriden sessizce çık, kapıyı çarpmadan, kimsenin ayağına basmadan. \n\nÖyle ki kimse, senin oradan ayrıldığını bile anlamasın...\n\nBunun için hayattan vazgeçmek filan gerekmez. \nHiçbir şey yapmana veya yapmamana gerek yok. \n\nSadece olanın olmasına güzel güzel izin ver. \nHoş, iznin olmasa da olacaktır zaten.\n\nAma hey sen kontrol manyağı, \nNedense her saniye hayâlî dizginleri çekiyor ve sarhoş bir arabacı gibi başını çevirip kara göklere bağırıyorsun: \n\"Dur! Stop!\"\n\nSanki bir şey yapabilirmişsin gibi... \nSanki gerçekten varmışsın gibi...\n\nSadece Tanrı var, sadece kaynak var, sadece bu çorbayı kaynatan, bu karmaşayı yaratan güç var. \n...\nO hâlde bırak bu karmaşayı kendisi toplasın, kendi kendini çözsün ve kendi yükünü kendi taşısın.\n[V. Pelevin'den]\n","rest_id":"1891930144769786072","created_at":"Tue Feb 18 19:17:51 +0000 2025","url_photo":"https://pbs.twimg.com/ext_tw_video_thumb/1891929806163382273/pr/img/9k2R_zz7_EERUDm6.jpg","url_video":"https://video.twimg.com/ext_tw_video/1891929806163382273/pr/vid/avc1/720x720/xY9-J51nNpmhhN0v.mp4?tag=12","expanded_url":null,"abonelik":true,"flower":"lavender (5).svg"},{"id":202502180928,"full_text":"...\nAkışkanın akışı ne bana ne de başka bir insana bağlı değildi. \n\nAkışkan yalnızca kendine boyun eğiyordu, kulluğun ince ayarını böyle belli ediyordu.\n\nKendi içinde bir anlam taşıyor, kendine özgü bir yasaya sahipti ve bu yasa onun akışını doğal bir şekilde yönlendiriyordu. \n\nAncak, paradoksal bir şekilde, akışkanı yönetmenin latîf bir yolu vardı. \n\nEvet bunu yapmak pekâlâ mümkündü... \n\n– Buradaki benzetmem biraz zorlama olacak ama aklıma daha iyisi gelmiyor – \n\nTıpkı onun aktığı yatağın eğimini değiştiriyormuş gibi... \n\nParadoks şu ki, akışın yönünü, hiçbir irade çabasıyla değiştiremezsiniz. Ancak bir dere yatağının eğimini, sayısız şekilde değiştirebilirsiniz çünkü her yatak aslında bir illüzyon ve bir serap sahnesidir. \n\n[V. Pelevin zevkiyle]\n\n","rest_id":"1891781790324404681","created_at":"Tue Feb 18 09:28:21 +0000 2025","url_photo":"https://pbs.twimg.com/ext_tw_video_thumb/1891780779794976768/pr/img/zzEA9sJAr6Yi6F3h.jpg","url_video":"https://video.twimg.com/ext_tw_video/1891780779794976768/pr/vid/avc1/720x1280/qjoiuf3oo_E_aS8-.mp4?tag=12","expanded_url":null,"abonelik":false,"flower":"flowers (2).svg"},{"id":202502141555,"full_text":"...\nBiz nano-robotlar işte böyle böyle yozlaşıyoruz. Yalanları ve sahtelikleri çoğaltıyoruz. Bulunduğumuz oda ortalamasına göre alçaklık emiyoruz, onunla doluyoruz. \n\n- Güvenilecek insan da kalmadı\n- Neden?\n- İnsan da aynı sinir ağıdır, sadece biyolojik bir taşıyıcı üzerinde...\n- Peki o zaman ne yapacağız? \n- Sürekli bir çaba göstermelisin. Her zaman ve her şeyde. Sen seçimlerini belirlersin, seçimlerin de yarınlarını...\n\nSen var ya sen, kendi kaynağınsın\nVe kaynak ise her zaman temiz-boş kalmalı!\n[V. Pelevin'den]\n","rest_id":"1890429624221380856","created_at":"Fri Feb 14 15:55:19 +0000 2025","url_photo":"https://pbs.twimg.com/media/GjwnVZIWQAAIvf1.jpg","url_video":null,"expanded_url":null,"abonelik":true,"flower":"fern-plant.svg"},{"id":202502121838,"full_text":"...\nZihinle varılan hiçbir makamda mutluluk yoktur. \n\nMutluluk\nDaima \nYakınlarda \nEn yakınlardadır\n\nFakat zihin sürekli duruş değiştirdiği için, mutluluk bizden kaçıyormuş gibi hissetmeye başlarız.\n\nAz kaldı onu yakalayacağımızı düşünürüz. \n\nVe sonra bir anı ıskaladığımıza, geride kaldığımıza ve artık şansımızı kaybettiğimize hükmederiz...\n\n- İkincisi özellikle acı vericidir\n\n- Ancak tüm insani acılar gibi bu da seraplara duyulan hayali bir özlemdir. \n\nKaçırılan şey, hiç yakınlarda bile olmadı, hiçbir yerde de yoktu asla!\n\nBizler, çok eski zamanlardan beri birbirini takip eden bir dizi zihinsel duruşun solmakta olan anılarıyız sadece.\n\nBu kadim komedinin - ya da daha doğrusu durum trajedisinin - tek anlamı, her bir duruşun yapıldığı tatminsizlikten kaçıştır.\n\nKendi kendini açığa çıkaran bu yay, kaçılan şeyin tam da kaçılmak istenen şey olduğunu ve bunun sonucunda bulunacak olan şeyin de o olduğunu fark etmez. \n\nBu cehalet insanın köküdür ve tarihin sonsuz itici gücüdür....\n\nAncak yaşamımız boyunca zihnin duruşunu dahası zihinle ilişkimizi değiştirmezsek, elimizde kalan tek şey, koruduğumuz o form haline gelmek olur. \n\nGidecek hiçbir yerimiz kalmayacak...\n\n[V. Pelevin'den]\n","rest_id":"1889745996474716494","created_at":"Wed Feb 12 18:38:49 +0000 2025","url_photo":"https://pbs.twimg.com/media/Gjm5jbxXwAE7Hbd.jpg","url_video":null,"expanded_url":null,"abonelik":true,"flower":"jade.svg"},{"id":202502121553,"full_text":"...\nEğer içimde bir vâiz yeteneği hissetseydim ve insanları kötü bir dünyadan iyi bir dünyaya geçmeye ikna edebileceğime inansaydım, ilkin bir kamuflaj maskesi takardım (yoksa kimse dinlemezdi beni), bir zırhlı personel taşıyıcısının üzerine çıkar ve şöyle bir şeyler çağırırdım:\n\n– Ey insan! \n\nEtrafındaki şeyler hoşuna gitmiyor mu? \n\nNormal insanların arasında normal normal mi yaşamak istiyorsun?\n\nBaşkalarında görmek istediğin gibi ol. \n\nAllaaseven sâdece beş dakika numara yapma, kurnazlık etme, gerçekten öyle ol. \n\nDünyanın sizi takip etmekten başka seçeneği kalmayacaktır.\n\nVarsa bir sihir işte budur.\n[V. Pelevin'den]\n\n","rest_id":"1889704489877189067","created_at":"Wed Feb 12 15:53:54 +0000 2025","url_photo":"https://pbs.twimg.com/media/GjmUN_TWUAIHlK7.jpg","url_video":null,"expanded_url":null,"abonelik":true,"flower":"iris.svg"}]