Söyleşi Kayıtları'ndan
İnsanın Kendisiyle Kaldığında Akan
Bir Söyleyişin,
Bir Söyleşinin Kayıtları
[{"text":"[SÖYLEŞİ KAYITLARI'NDAN]\n\nYandım gittim ala karlı dağ iken\nKim varmış biz burda yoğ iken ❞\n\n- Merhabalar cânâ hoş geldin\n\n- Aman tabağı boş çevirmeyelim\n\nTapdug’un tapu-sında\nKul olduk kapu-sında ❞\n- Yapusında...\nSın-dık-daaa\n- Ayna ayna söyle bana\n\n...\n- Seviyorummm\n...\n- Ayna ne demek?\n...\n- Ne demekse o demek\n- Ayna ayna söyle bana; ne demek aynanın sırrı?\n\n- Yansıma olsun diye 'ben' yazıyorum olmuyor\n\nBuğulanıyorsa demek ki...\n- Aynanın sırrı ne demek?\n\nBen-im-diye\n'Ben olarak' görün-me-m cama sır\n- Yüzün cama yansır\n\n- Ayna ne demek?\n\n- Şimdi bilmiyorum\n\n- Ayna sırrı şimdilik bu olsa gerek:\n\nAlgıladığın her şey\n\nO anlığına\nSen-in\nBir görünümün\nAynanın yüzü\n\nÖnünde OLAN\nArkası OLMAYAN\n- Mirat-ı mücellâ\n\nKendimi göreyim\n\nAma kendimi görüp durduğumu da\nHele bi unutayım biraz\n- Seyir zevkine verme halel...\n\nKesinti ve yayın vermez melâl\n- 'Ayn-ı\n\n…\nGözün ayırmadığı 'ayn-aynı\n- Zaman ayînesindeki bir yansımaya tutunmak da ne oluyor sevgili aynamız?\n\nHooop\n\nAkıştan al bir sûret\nSnap-shot\nAltına bir isim, bir etiket\nYapıştırdın mı?\nAnda canlı olan dondu ân-ı oldu\n\nOnu hep öyle sandı bakan\nBen de kandım bakınca\nO benim ve hep böyleyim sandım\nAdım hep aynı söylendikçe\nÖyle çağrıldıkça\n- Anlık mesajlaşma ara-yüzleri var\n\nO tür uygulamalar var ya wassap filan gibi\n...\nHani anlık fotoğraf atar ya iki sevgili birbirine\nSadece bir kez açılabilen\n…\nBazen 'onlardan çıkmak istemez'\nBir bakan âşık gözü\n…\nO zaman kalakalırsın işte öyle\nAynadaki ânın karşısında\n…\n- Çoktan geçti o-ysa\n…\nKAL-a-KAL\n\n- Şaşırınca ağzımızdan ilk bu çıkar ya:\n\n'Aaaaaa öyle miii'\nAyna : mirror\n\nLatince 'mirari: hayran olmak'\nHem hayran bakmak, bir şeyin görüntüsünden şaşıp bakakalmak...\nAyna : mirât\n\nArapça 'Ra’ā' kökünden gelir\n'Mir’āt' görmek demektir\nGörme aracı olarak bakılan aynaya işarettir\nMadem iş dönüp dolaşıp\n\n'Hayretle bakmaya' geliyor\nÖyle yapalım mı?\n\nGüzeli, güzel güzel tam hissetmek için\n\nHayretle düşelim aşkın kucağına aşk için\nDil-hânesi mirât-ı Hak; seyr-i cemâlullâhı gör\n\nMaksûd olan keşf-i se-bak; sırr-ı cemâlullâhı gör ❞\nCan-kulağımızda uşşak-tan bir nağme incecikten\n\nbenolanben.com/dinle/baska&681","id":202503131234,"flower":"sakura (1).svg"},{"text":"[SÖYLEŞİ KAYITLARI'NDAN]\n\n- Kitaplarda okumak her zaman güzel, başkalarının deneyimlerini öğrenmek. \n\n'Aa, o başarmış, ben de başarabilirim işte' \nfilan diye düşünüyorsun. \n\nAma benim için… \nHayır, özellikle kendim için değil. \nGenel olarak yani, tüm o güzel deneyimler, birliği, ermiş olmayı, aydınlanmayı, ışığın havai fişeklerini, her ne farkla olursa olsun yazıya dökmek… \n\nBunlar birer teselli ve tecelliye hiç yardımcı olmuyor, biliyor musunuz? \n\nÇünkü hepsi ikinci el idrakler, kulaktan dolma şeyler ve sen illa bir şey aramak, dönmek, dönüşmek zorundaysan\n\nŞimdi buradan olan bir şeyi \nHep olan bir şeyi araman lazım\n\nŞu anda burada olan ne?\n \nHiçbir duyumla kesintiye uğramayan, \nHiçbir farklı koşula bağlı olmayan \nVarlığı kesintiye uğramayan, değişmeyen ne\n\nÇünkü o özgürlüğü biri sana kendi deneyimi olarak anlatabilir ama bu onun deneyimiydi, kulaktan dolma, bu bir rüyanın parçası. \n\nVe her deneyim geçer, o da geçti\nHepsi geçmişte kaldı. \nAma şimdi burada olan nedir? \n\nŞimdi olan şeye bak...\n\nTüm bu fikirler, bu inançlar, kulaktan dolmalar, zihne yığmalar şimdi burada sana yardım edebilir mi? \n\n- Sana sadece umut verebilir. \n\nAyrı-şey-tan-rı\n\nAma bu, şeytanın umudu. \nAyrılığın umudu. \n\nÇünkü hep bir şeyi erteliyor. \nBu asla sana olmayacak. \nŞimdi değilse...\n\nAma o kavram, \n'İşte böyle olmalı' fikri, \n\nŞimdi değil sonra\nBurada değil orda\nÖyle değil böyle\n\nMekan olarak 'Cennet' kavramı, \nKişi olarak 'Ermiş-evliya' kavramı \nBir olma, doğayla, evrenle bir olma düşüncesi… \n\nBunlar şimdi bir cehenneme dönüşüyor!\n\n- Umut, kişinin doğasında var. \n\n'Bir şey yapılabilir' umudu… \nHerhangi bir yöntem ya da teknikle bir noktaya, bir duruma ulaşma umudu… \n\nOrada uzaklarda, sonsuza dek mutlu olacağı bir yer. \n\nİnsan denen şeyin anlamı bu. \nSürekli mutluluk arıyor. \n\nDünyada, hikayelerin vaat ettikleriyle beslenen umutlar…\n \nOlmadı dünya sonrası sonsuz mutluluk umudu...\n\n'Bu mümkün, sen de yapabilirsin, yeterince çalışırsan, çok tapınırsan belki sen de başarırsın' diyorlar. \n\nGerçekten ciddi bir kapanıyorsun kendine, ibadet üstüne ibadet, çile çekiyorsun… \n\nBin yıl çalışsa âbid ma'bûduna erişmez\n[H. Sîret Efendi]\n\nHayır. Tekrar tekrar… \nTevbe et, sil baştan\n\nAradığın şeyi hiçbir teknikle, yöntemle, bir olma ya da birlik gibi parlak görünümlü bir fikirle bulamazsın. \n\nHepsi o ilk deneyime bağlı, ayrılık deneyimine: \n\n'Ben doğdum ve ben bir kişiyim' \nBöyle dedikten sonra bir noktada \n'Ben-im' diyorsun. \n\nDünya, evren… \nİkisi de rüya. \n\nRüyayı gören o rüyacıya bağlı\nAma rüya görenin öncesinde olan ne...\n\nKi bütün bu uzun rüya, bu temel zemin üzerinde açığa çıkabiliyor. \n\nRüyacı sensin, \nVe senin olduğun şeyse o boşluk o sessizlik. \n\nHiçbir sahnenin parçası değil,\nHiçbir ayrılık ya da birlik durumunda doğmuş değil\nÇünkü her iki kavram da paket olarak bir arada gelir. \n\nBirlik olmadan ayrılık yok \nAyrılık olmadan birlik yok\nUnutma olmadan hatırlama yok\nHatırlama olmadan unutma yok\n\nYani bütün bu evliya menkıbeleri, bilge masalları, her türden ermişlerin deneyimleri… \n\nEğer gerçekten işe yarasaydı, bu var-oluş çoktan yok olurdu. \n\nCenabı İsa’ya rağmen, Buda’ya rağmen, aydınlanmış her ne kim varsa ona rağmen… \n\nEğer 'Öz-ben' in birliğe dair bir farkındalığa ihtiyacı olsaydı, geri dönmesi gereken yere dönerdi ve her şey çoktan biterdi. \n\n- Nasıl yani?\n\nYani eğer Kend'öz-benlik, birin gerçekleşmesine ihtiyaç duysaydı ve bu gerçekleşmeyle derhal ait olduğu yere geri dönseydi, her şey çoktan bitmiş olurdu. \n\n- Saklambaç oynadık, sobelendim ve bitti gibi!\n\nAma öyle mi?\n\nAma bu farkındalık hep gerçekleşmiyor mu? \n\nVe bu farkındalık, bu gerçekleşme asla durmaz zira işbu farkındalık, kendidir. \n\nEvvel O\nSonsuzdur, başlangıcı yoktur, her ne deneyimle olursa olsun asla bitmeyecek. \n\nO yüzden sona varmak, başa dönmektir.\nÂhir O\n\nBu, tamamen bir öz-eğlence. \n\nHakk'ı seven âşıkların eğlencesi tevhid, birlik olur\n\nÖz-birlik seyahat...\n\nBazen mantıklı geliyor, bazen biraz anlamlı, bazen tamamen saçma. \n\nVe bu ikisi arasında fark yok. \n\nYani O anlamsızlık, anlamın yokluğu, kendini bir anlamda fark ediyor, anlamsızlıkta da...\n\n- Anlamsızlık, kendini anlamda ve anlamsızlıkta gerçekleştiriyor. \n\nYani bu mutlak anlam. \nAma anlamı yok.\n\nÖzgürlüğün güzelliği bu, herhangi bir önem ya da anlamdan mutlak bağımsızlık. \n\nHiçbir sözcük, geldikleri yer kadar güzel olamaz\nGeldiği yeri tarif edemezsin, o bir kaynak. \n\nAma deneyebiliriz, işaret edebiliriz, o tarif edilemez, tanımlanamaz mutlak varlığa, Ay'a parlakla işaret edebiliriz ki o parmak da ışıktan...\n\nMutlak varoluş \nSen-o-sun \nSeni sen yapan deneyimler, senin konuştuğun şey. \n\nBu senin hayatınla ilgili.\n\n- Hayatından mı bahsediyorsun? \n\nBu zor, neler çektim neler...\n\n- Hepimizin bir geçmişi var, ama senin olduğun şey sadece harika. Bu sessizliği nasıl buldun? \n\nBir şekilde O sessizlik beni buldu, \nÖyle oldu, olur a...\n\nBu arada...\nYani kişi denen bu beden-zihin organizması her ne yaptıysa daha önce, buna rağmen, sessizlik vardı, hep vardı...\n\n- Bu beden-zihin organizmasına rağmen… \n\nBu satırların yazarının daha önce yaptıklarına rağmen, o 'ilahi kazâ' denen şey oldu. \n\nBir saniyenin kesrinde, bir anda. \nO saniyenin kesrinde, her şeyin öncesindeki mutlak bilgi...\n\nBilinebilecek her şeyden önceki varlık… \n\nHer şey yok oldu. \nHâlâ yok, ya da hiç orada değildi. \n\nNe öncesi ne sonrası vardı...\n\nDaha önceki her ne deneyim varsa ona rağmen, deneyim olan şey vardı, ya da benlik olan şey.\n\nO deneyimdi, o-ben-idi. \nBen-olan-ben \n\nAsla benim yaptıklarım yüzünden değil. \nBu bir anlık andı. \nSaniyeyi yarmak gibi. \nMutlak bir baltayla.…\n\nGörülen her neyse, sadece gören olduğu için orada olduğunu görerek. \n\nVe gören, görülen şeyden mutlak olarak bağımsız. \n\nVe daha önce deneyimlediğim her ne deneyim varsa, hepsi ona ait, ama bana değil. \n\nHiçbir şey asla benim olduğum şeye, kendimi sandığım şeye ait değil. \n\nHiçbir şey, olduğum şeye ait değil. \nO saniyenin kesrinde \nŞimşek çakması gibi sahiplik düştü. \n\nHiçbir şey sahip olabilecek ya da sahip olamayacak kimse yoktu, bir şey yapmış ya da yapmamış kimse yoktu. \n\nOlduğun şeyde ne öncesi ne sonrası var, zaman ya da zamansızlık, hiçbir kavram yok. \n\nAma sanırım ne duymak istediğini biliyorum. \n\n- Evet, hikâyeyi duymak istiyorum\n\nBeden-zihin organizmasının neler yaşadığını duymak istiyorsun herhalde. \n\nBir ölüm deneyimi vardı. \n\nBir mevsim geldi, bir merak çattı\nNasıl olduysa Castaneda’ya, \nMeksika yerlilerine çok meraklıydım. \n\nOnların bir tekniği, rüyada ellerini bulmak. \n\nHer gece kendine \n'Bu gece rüyada ellerime bakacağım' diye bir tür talimat, telkin veriyorsun rüyada rüya gördüğünün farkına varıyorsun. \n\nNeden sonra bir gece olanlar oldu. \n\nSadece bunu hatırladım\nRüyada olduğumu fark ettim, ellerime baktım. \n\nSonra bir ölüm başladı. \n\nBütün beden eriyordu, bütün et sıyrılıyordu, her şey yok oluyordu. \n\nKaranlık bir güç, bir enerji, bir boşluk, kara delik gibiydi. \n\nBeden tamamen direniyordu, hayatta kalmak için tüm enerjisiyle savaşıyordu. \n\nAma bir noktada direnç, o muazzam güce dayanamadı. \n\nVe birde ölümün kabulü oldu, tamamen bırakış. \n\nSonra mutlak bir ışık vardı. \nAslında bu daha çok canlı bir yaşam deneyimiydi. \n\nZira o gece ölebilecek her ne varsa o anda öldü, bir dereceye kadar. \n\nAma buna rağmen, tüm bunların yok olmasına rağmen… \n\nBenim olduğum şey hâlâ oradaydı, olduğu gibi tamdı, o mutlak ışıkta. \n\nSonra saatler geçti dünyada, boşluk form aldı, şekiller geri geldi. \n\nBu beni tamamen şoke etti. \n\nAma sonra yıllarca sürdü, ikinci bir sürpriz olana kadar. \n\nHer an tamamen farkında oldum. \nBurada neler oluyor? \n\n--*--\n--*--\n--*\n\nHep tetikte, uyanık. \n\nDışarı açılan her enerji deliğini tıkadım\nEnerjiyi korumam gerektiğini düşündüm. \n\n'Bu çok fazla, her an uyanık olmalıyım' dedim. \n\nGece gündüz avlanıyor gibi hep takipteydim, hep tetikteydim. \n\n- Yani bu acayip esrarlı bir hâle gelmiş gibi\n\nKimselere de bir şey diyemiyorum tabi...\nDaha anlamamışım ki anlatayım \nSonra bişîler kımıldandı.\n\nEğer benim olduğum şey o ışıktan bile önceyse ki öyle ya, bu evrenin kaynağıdır...\n\nMutlak varlığın yaratıcısıysa… \nO zaman her şey bitti. \n\nGerçekten bir saniyenin kesriydi ama o deneyimde, o ışıktan bile önceki varlık… \n\nOluş ânı\nNokta!\n\nHiçbir sahnenin parçası olmayan saf sessizlik. \n\nOndan konuşuyorum. \nO gizemden. \n\nNe söylediğimi hiç bilmiyorum... \n\nHer şey ondan çıkıyor, mutlak sessizlikten\n\nMest-i ezelî\nİlâhî meşrebim\nVahdet-perestim\nŞerâb-ı cilve-i hayret ile mestim\n\nİşte o mutlak sarhoşluktan konuşuyorum. \n\nOradan konuşma ve dinleme geliyor.\nHem konuşuyor\nHem konuşanı dinliyorum\nHem sessiz kalıyorum\n\nGerçekleştirilebilecek her ne varsa, benim olduğum o nurdan çıkıyor, bütün resimler o ışıkla çiziliyor... \n\n- Aydınlanma, kendini gerçekleştirme diyebilir miyiz buna? \n\nHayır, bu bir kendini gerçekleştirme bile değil. \n\nBu, hep gerçekleşenin \nHep gerçek olanın farkına varılması \nBu öyle kişisel bir olay değil. \nBirinin deneyimi değil\n\n- 'Bulan ol kendi oldu' zevki...\n\nKişinin kendini öyle sandığı şeyin asla gerçekleşmediğinin gerçekleşmesi. \n\nKişinin olduğu şeyin her zaman gerçekleştiği...\n\nBu daha çok, adlandırılamaz olan\nBu bir olay-ötesi\nNon-olay\n\n(Böyle bir kelime yoksa uydurmuş olalım) \n\nDaha önceki her olay, her ne birlikse, derin iç-görü, aydınlanma deneyimi, madde ile anti-madde birleşip ışığın orada olduğu an… \n\nYıllar boyunca o ışık olarak, bir 'hiç' olarak dolaştım. \n\nAma hâlâ kalbimde bir düğüm hissi vardı. \n\nMeğer kendimi o ışık olarak 'Nur' gibi tanımlıyormuşum. \n\nÇok ince bir sahiplik vardı: \n'Ben-im ışığım.' \n\nO saniyenin kesrinde \nŞimşek çakması ânında bu sahiplik de düştü. \n\nŞu gerçek yüzünü açtı:\nCennet olursun ama cennetin içinde olamazsın çünkü gerçeklik sahip tanımaz.\n\nFiziksel olarak varlıktan düşmekti bu. \nVarlıktan önce olmak. \n\nMutlak boşluk...\n\nAma hâlâ bu dünyadasın\nAma ondan değilsin. \n\nÇünkü dünya senden ama bu bir birlik değil zira hiç iki olmuş değil. \n\nÇünkü kendini herhangi bir şekilde, herhangi bir şeyle tanımlayan kimse yok.\n\nBu her anda sadece orada \nOradaydı\nOrada kalacak\n\nOrası burası oldu; hepsi bu\n\nVe sadece dışarıya, rüyaya dikkat verdiğinde, bunun farkında değildin. \n\nGörülen ve gören ayrıldığı için\nBu görüş seni rüyada tuttu\n\nAma o biricik anda \nFarkındalık tamamen kendine döndü, saf farkındalığa, perdede neyi aydınlattığına değil, öncesinde ne olduğuna. \n\nArtık ne dışarıya gidiş var ne içeriğe gidiş, varsa yoksa özüyle yüzüyle büsbütün bir akış var. \n\nSadece osun, \nSadece OLANSIN \nAma bir tanımla değil. \n\nNe olduğunu kesinlikle bilmemek. \nBu mutlak bilgi. \n\nFihi-ma-fih\nHer şey bunun içinde. \nO boşlukta. \nKalbin o mutlak boşluğu. \n\nVe sadece o kalbin boşluğu ve herhangi bir fikrin ya da tanımın tam boşluğu, kalbin olduğu şeyin gerçekleşmesinin doluluğunu içerebilir.\n\nGök-semâ-bilinç boyutundaki doluluk\nYerde\n'El-fakru fahrî'\nİtirafındaki bir açıklığa inebilir.\n\nBu zevkten Budistlerin 'Sunyata' diye-bildikleri bu hiçliğe bu boşluğa, bu kadar dikkat çekmesi boşuna değil...\n\nBoşluğun kalbine inmek için\nKendine düşmek için\n \nSen o boşluğun olduğu şey olduğunda, o boşluk nedir? \n\nBig-bang\nBüyük patlama\nHer şeyi doğuran bir doluluktur. \n\nYokluğun tâ gâyetinde\nYüz göstere cânân sana\n\nMutlak boşluğa ulaştığında, aynı anda mutlak doluluksun. \n\nBunda hiçbir çelişki yok. \nBen denen o muamma, o anda dağılıyor\nÇekirdek çatlıyor ve infilak başlıyor\n\nYum gözünü\nTut nefesi-ni\n\n--*--\n--*--\n--*\n\nŞimdi aç\nBırakıyor nefesi-ni\n…\nŞimdi olduğu gibi\n...\nHoş-geldi-n-iz\n...","id":202503111835,"flower":"flower (6).svg"},{"text":"[SÖYLEŞİ KAYITLARI'NDAN]\n\n•\n- Aşk filmleri neden hiç mutlu sonla bitmez?\n\nAşk ışıktır \nAyrılık karanlık \n\nIşığı bilmek için karanlığı bilmelisin\nKim olduğunu bilmek için\nKim olmadığını da bilmelisin\n\n- 'Yalan dünya'\nDiye-yalan-dan-bildiğimiz\nDualitenin başlangıcı ne zamandır?\n\nKim olduğunuzu bildiğiniz zamandır.\nBu birincil ikiliktir, illüzyonun kaynağıdır.\n\n- Yazık olmuyor mu bize?\n\nVarlığı, var-sandığı olana yazık!\n\nAyrı bir varlık olduğunu sandığın o-ben-sen-değilsin...\n\nİkilikten birlik bilindi\nBirlikte iki-lik silindi \n\nYani birlik-ikilik-ten-geçer\nHayâl ancak böyle gerçek oluyor...\n\nGerçek ancak illüzyonun ikili kanatlarında taşınabiliyor ve doğru ancak yalanla anlaşılabiliyor.\n\n- Aşka dönersek?\n\nSonunda hep aşk kazanır\n\nSonunda sâdece aşk kalır\n\nVe aşk her zaman bir yol-unu bulur...\n\nİzini kaybettirir\nSözünü dinlettirir\n\nCümle mevcûdat u malûmâta aşk akdem durur zira aşkın evveline bulmadılar ibtidâ\n[N. Mısrî'den]\n\nAşkın evveli yok durur\nAşkın âhiri yok durur\nAşkın târifi yok durur\nAşkın fâili yok durur\nAşkın cenâzesi çok durur \nAşkın yaşayanı tek durur\n\n°","id":202503080434,"flower":"rose (2).svg"}]