Söyleşi Kayıtları'ndan
İnsanın Kendisiyle Kaldığında Akan
Bir Söyleyişin,
Bir Söyleşinin Kayıtları
[{"text":"[SÖYLEŞİ KAYITLARI'NDAN]\n\n~\nDünya\nKıyamet\nSonrasında gelen\nYeni bir düzen\nGerçek Hayat\n-Âhiret-\n\n- 'Yeni Dünya Düzeni' nerede bekler?\n\nDüşüncenin öteki yakasında...\n\n- Neden sonra?\n\nSen-sandığının ölümünden sonra\n\n- Yani?\n\nŞimdi\nZira şah-sen sadece zanda yaşıyorsun\n\n- Anahtar bir anlayış olsa?\n\nFarkındalık, dünyânın içinde değil, \nDünya ve cümle âlem, farkındalığın içinde.\nVe farkındalıkta mesâfe yoktur!\n\nİşte bu kıyamet koptuğunda idrakte\nHer şeyi tersine çevirmeye yeter\n\nDünya, içinde yol aldığımız sabit bir gerçeklik değil; Ruh’un engin boşluğunda beliren canlı canlı bir danstır.\n\nDüşüncelerin, deneyimini nasıl şekillendirdiğine, olanı nasıl kendi rengine boyadığına dikkat et.\n\nDüşüncenin öncesinde dinlen; \n-O-\nSessiz \nFarkındalıkta\n\nEski etiketleri, \nYığmaca kavramları, \nBiriken kimlikleri bırak.\n\nBurada olanın, senin hikâyen olmadan, tazelikle hep yeni-den kendini açmasına, yeni bir yüzden kendini göstermesine izin ver.\n\nEski görme biçimlerine tutunduğumuzda, bildiğimizi okuduğumuzda, dünyayı dondururuz, canlıyı öldürürüz.\n\nAma yeniden açık bir alan olduğumuzda, ilkbaharın toprağa yaptığı gibi, Aşkın Ruh yepyeni bir şarkıyı besteler.\n\nYaratılış geçmişte kalmış, olmuş bir olay değil, şimdi, şu an, an be an, nefes nefes devam ediyor.\n\nVe sen de öyle...\n\nBu anlayış, yaşamın açılımında tâzelik getirir, hayret uyandırır ve derin bir katılım imkânı sunar.\n\nBu hâliyle Farkındalık, \nTanrı'nın rahmi olabilir mi?\n\nOrada kal ve dünyanın yeniden, yeniden, yeniden doğmasına izin ver.\n\nHer an yeni bir oluş\nHer nefes başka bir zevk\nHer göz kırpmada taze bir şe'nnn\n\n'Cennette akla hayale sığmayan nimetler vardır' işareti ne imiş kendin gör, görmek istersen...\n\n- Peki, bu farkındalık dedikleri şey, neyin nesi? \nBir tür metafizik narkotik mi, yoksa sadece kelimelerle oynanan bir oyun mu?\n\nFarkındalık, ne bir hap ne de bir numara. \n\nO, senin öyle zannettiğin 'sen'in çözüldüğü yer. \n\nŞimdi bir ayna düşün ama içinde yansıyan hiçbir şey yok; açık-boş-hazır... \n\nYine de ayna, ayna olmaktan vazgeçmez değil mi? \n\nİşte o boşluk, farkındalığın ta kendisi. \nAma sakın bunu da öyle sabit bir 'şey' sanma.\n \nHoş bunu böyle sanman da dahil bütün o şeyler, senin hikâyelerinde doğar. \n\nFarkındalık ise hem hikâyeler doğmadan önceki sessizliktir, hem hikayelere eşlik edecektir.\n\n- Rahatladım birden, şimdi cennetin kapısını açacak bir cümle söyleseniz?\n\nÖnemli olan, o kapıdan geçmek sanıyorsun, mutlu son istiyorsun değil mi?\n\nAma şahsen geçebileceğin bir kapı yok. \nVe sen, zaten öteki taraftasın.\n\nMutlu Son arama zamanda\nO-Bir-sonu olmayan mutlu anda\n\n~\n\nVe işte, söyleşi burada biter. \nKayıt cihazı kapanır ama sessizlik devam eder. \n\nDışarıda, Ankara'nın gri gökyüzü, bir an için parlar, sonra yeniden kararır. \n\nNeonlar yanıp sönmeye devam eder, algoritmalar danslarını sürdürür. \n\nAma sen, sen ey aziz okuyucu, bir an için durursun.\n \nGözlerini kapatırsın. \nNefesini dinlersin. \nVe o an, bir şey olur. \n..\n..\n.\nYa da hiç-bir-şey. \n.\nFark etmez. \n\nÇünkü tam o anda, dünya çöker. \nSen çökersin. \nHer şey çöker. \n\nGeriye sadece bir kahkaha kalır. \nO'nun kahkahası. \n\n- Ruh öpücüğü -\n \nVe o kahkaha, senin kendi sesindir. \nHayat nefesindir.\n\nAma bunu kimseye anlatamazsın. \nZîrâ anlatacak bir 'sen' kalmamıştır.\n\n~","id":202506161926,"flower":"lavender.svg"},{"text":"[SÖYLEŞİ KAYITLARI'NDAN]\n~\nZihin var olduğu sürece, bedeniniz ve dünyanız da vardır. \n\nKişisel dünyanız zihin tarafından yaratılmıştır, özneldir, zihnin içinde kapalıdır, parçalıdır, geçicidir, geçmiş durumlara kişisel yorumlarla hafızanın zayıf ipliğine bağlıdır.\n[V. Pelevin'den]\n\n- Sizi okurken gerçekten çok heyecanlanıyorum güzel öğretmenim ve ölümün, anladığım bu hakikatleri alıp götürmesini istemiyorum. \n\nBuradan öğrendiklerimi yazıp herkesle paylaşmak, insanları aydınlatmak, bu hakikatlerle özgürleşmelerine vesile olmak istiyorum. \n\nİşte böylece hayatım anlam kazanacak. \n\nBen-den bir şey alamazsın\nSana bir şey veremem\nRüyada olan rüyada kalır\nHakikati nakledemezsin\n\nŞimdi birlikte tabir edelim 'aydınlatalım' rüyasını...\n\nZihnin d-okuduğu, son derece 'makul' görünen ama tamamen saçma bir rüya hikâyesiydi dinlediğimiz. \n\n'Hakikatlerin ölümle yok olması' diye bir şey nerede görülmüş ya hu?\n\nİlkin şunu bir fark edelim: \n\nŞu anki bilinç alanınız ne kadar gerçek ve tutarlı görünse de tüm bu sahne (yani 'dünya' dediğiniz şey), anlık olarak sizin enerjik hassasiyetinize göre beliriyor. \n\nHadi daha açık söyleyelim: \n\nDüşük bir enerjik frekans, kendisine 'tam uygun' bir 'dünya' görür. \n\nYüksek bir frekans ise daha münasip 'başka bir dünya'. \n\nHer neye bakarsan kendi yüzündür \nKimde ne görürsen kendi özündür ❞\n\nEN-NÛR\nSonsuz Işık Enerjisi, sizin o anki hassasiyetinize 'kusursuzca uyan' bir sahne yansıtır. \n\nTitreşiminiz yükseldiğinde, her şey 'değişmiş' gibi görünür. \n\nAslında hiçbir şey değişmez! \nSadece Zihnin yorumlarını ciddiye almayı bırakırsınız ve 'zaten hep orada olan' uyumu görürsünüz. \n\nÖzetle şu an algıladığınız 'dünya', şu anki enerjik durumunuzla 'birebir uyumlu' bir yansımadır. \n\nBu, mükemmel bir adl-i ilahidir\n\nİnsanlar 'Dünya bana haksızlık ediyor!' der. Hayır hayır, 'kendi-ne' haksızlık edemezsin! Deneyimlediğin her şey, o anki frekansının aynadaki yansımasıdır. \n\nBugün birçok insan 'dünya çok karanlık' diyor: \nKıyamet, nükleer savaşlar, ekonomik çöküş... \n\nBunları ne kadar ciddiye alırsan, \nZihin 'ışıktan hızlı' bir şekilde tam da bu yorumlara uygun bir 'dünya' yaratır. \n\nİşte zihnin büyülü döngüsü: \n'Deneyimlediğin şey, inandığın şeydir. Korktuğun şey, bu yüzden gerçekleşir.'\n\n- Peki ölüm ne? Komedi mi!\n\nEğer duyduklarını sindirmişse toprağın, 'ölümle hakikatlerin yok olması' korkusunun ne kadar saçma olduğunu göreceksin. \n\nÖyle bir şey yok! \n\n'Ölüm' diye bir şey yok. \nZira fikir-de-n başka doğan-batan bir şey yok\n\nSen nur üstüne nursun, \nSonsuz Işık Enerjisi'sin. \n\nNice 'dünya'yı oyun olsun için yansıtırsın, tıpkı her gece izlediğin sayısız rüya hikâyesi gibi. \n\nŞimdi soruyorum kendi-ne: \n\nKomik mi değil mi?\n\nDün rüyanda 'aydınlandığını' gördün. \nSonra rüyandaki bedenin ölmek üzereydi. \n\nÖlümden korkmadın ama \n'Aman Allahım, milyonlar hâlâ acı çekiyor! \nBen ölürsem onlara ne olacak?' \n\ndiye de endişelenmeden edemedin.\n\nHooop sonra şak! \n\nAmanın rüya bitti. \n\nO 'aydınlanmış' sen nereye gitti? \nO 'milyonlar' nerede kaldı? \nHiçbir şey olmadığını fark ettin. \nKomik, değil mi? \n\nRüyandaki karakterin 'anladığı hakikatler' şimdi nerede? \n\nOnları koruman gerekiyor mu hâlâ?\n\nSen yok\nSen-in dünya-n da yok\nDünya Seninle Birlikte 'Yok Olur'\nGirişe astığımız ser-levha bir daha okunsa ne güzel olur...\n\nEğer hâlâ 'ölünce bu dünya ben olmadan devam edecek' sanıyorsan, büyük bir yanılgıdasın. \n\nBu, zihnin en büyük şakalarından biri. \nHayır hayır öyle değil! \n\nSen yokken, 'dünya' diye bir şey nasıl var olabilir?\n\n'Ben' hissi ile 'dünya' hissi 'aynı anda' beliren ikiz yansımalardır. \n\nBiri olmadan diğeri olmaz, paket olarak gelir onlar... \n\n'Ben' hissi kaybolduğunda, 'dünya' da 'derhâl' kaybolur. \n\nİnanmıyor musun? \n\nYa derin uyku ya murakabede vecd ânına ya derin meditasyona gir: \n\n'Ben' dediğin referans noktası silindiğinde, bir 'dünya' kalıyor mu? \nElbette hayır! \n\n'Ben' ve 'dünyam' aynı şeydir.\n'Ben' yoksa, 'benim dünyam' da yok. \n\nÖyleyse, 'Ben ölünce milyonlar acı çekmeye devam edecek' korkusu tam bir illüzyon. \n\nZihnin işbu kandırmacasını 'fark ettiğin an', özgürleşirsin. \n\nGörmek = Görülen \n\nAynı mantıkla, 'gören' ile 'görülen' de 'ayrılmaz'. \n\n'Görmek' dediğin şey, aslında 'görülenin ta kendisidir'. \n\nHer 'görme' anında, bir önceki görüş imhâ ve 'yepyeni bir dünya' inşa ediliyor. \n\nGöz kırpmasında da olan bu değil mi?\n\nDiyelim ki bir saniyede beş kez 'gördün'. \nBu mucizevi enerji, beş 'tamamen farklı' 'dünya' yansıtır. \n\n- Peki neden bu dünya 'sürekli' gelişen bir zaman çizgisi gibi hissediliyor? \n\nİşte zihnin büyüsü de bu: \n\nBirbirinden bağımsız sahneleri sıralı bir 'hikâye' gibi diziyor. Bu yüzden zaman ve süreklilik illüzyonu doğuyor. \nBuna böyle inananın zihninde...\n\nAllah'tan rüyanın parçalı bulutlu zaman anlayışı, her şeyin altını üstüne getiriyor...\n\nGözlerini kapatıp uyuduğunda, bir önceki 'dünya' nereye gidiyor?\n\nSaklanmıyor, 'tamamen yok oluyor'. \n\nSonra gözlerini açtığında, 'şapadanak' yeni bir 'dünya' beliriyor. \n\nBu, gözlerinin önceden var olan bir şeyi görmesi değil a güzel,\n Görme Enerjisinin yeni bir sahne yaratmasıdır!\n\nGördüğün hiçbir şey 'madde' veya 'zihin' değil, \nSadece Sen olan Sen'in Enerjik İzlenimlerin \n\nCanlı canlı okuyalım bir daha...\n\n'Anne' rolündeki odana giriyor. \nZihin, 'İşte bu anne' diyor. \nSonra anne odadan çıkınca, \nZihin 'Şimdi başka odada' diye var-sayıyor. \n\nPeki, görmediğin anda 'anne' var mı?\nAsla kesin olarak bilemezsin! \n\nDaha da çarpıcısı: \nGözlerinin önündeki 'anne' gerçekten sabit bir kişi mi?\n\nYakından bak: O sadece bir 'enerjik izlenim'\nBir TV ekranındaki piksel yığını olabilir mi?\n\nRüyada aklına gelirse parmağını uzat bakalım ten-duvarında içeri?\n\nZihin ona 'anne' etiketi yapıştırıyor ama o bile 'bildiği anne' değil. \n\nİşte ilahi şaka burada:\nSenin 'şu' dediğin hiçbir şey, \nAslında 'şu' değil.\n\nSon Darbe-i Kalbim\n\nZihin efekti, bir film şeridi gibi...\n\nHer kare 'bağımsız', hikâye yok, süreklilik yok. \n\nAma projektörden geçince, 'dünya' diye bir illüzyon beliriyor. \n\nŞunu asla unutma: \nEğer 'kendinden başka birilerinin' kurtarılması gerektiğini düşünüyorsan, rüyaya kanmışsın.\n\nDüşe düşüp aldanma\nKendin hayrete salma\nHak'tan gayri ne vardır\nTabîre muhtaç ola\n[S. Gaybî nefesi'nden]\n\nBu yüzden kendime asla 'öğretmen' filan demem, olsa olsa seyirci... \n\n'Başkalarını kurtarmalıyım' mantığı, zihnin en gülünç tuzaklarından biri. \n\nŞimdi kendine tamamen dürüst ol\nÇünkü sen O'sun\nAsla ayrı değil\nDalganın denizden\nGirdabın ırmaktan\nBir nefes ayrılmasının\nMümkünâtı yok\n\nSana Alem görünen\nHakikatte Allah'tır\nAllah birdir vallahi\nSanma bir-kaç ola\n[S. Gaybî nefesi'nden]\n\nYok eğer bu sahnede kendine dürüst değilsen, -O- da sana bu gizli ikiyüzlülüğü 'ışıktan hızlı' yansıtır. \n\nTrajik bir zihin, trajik bir dünya görür. \nİntikamcı bir zihin, savaşlar görür. \n\nŞu an gördüğün her şey, kendine dair enerjik hassasiyetinin kusursuz yansımasıdır. \n\n'Ben anladım, bu anladığımla milyonları kurtarmalıyım' dediğin anda, zihin sana mahsus sonsuz bir 'kurtarma oyunu' yaratır. \n\nOysa ne anlaşılacak bir şey var ne de kurtarılacak kimse...\n\nKendini bilmek, 'başkalarını kurtarmak' değil, tüm bu zihinsel mantık oyunlarını bir bir görmek ve bir bir geçmektir. \n\nÇünkü sen, O'sun\nVe O'ndan başka \nHiç\nBir \nŞey \nYok\n\nBu sözlerin meâli\nKişi kendin bilmektir\nKendi kendin bilene\nHakikat miraç ola\n[S. Gaybî nefesi'nden]\n\nŞimdi bir b-aşka okunuyor\nDuyuyorsun değil mi?\n\n~","id":202506161213,"flower":"flowers (6).svg"},{"text":"[SÖYLEŞİ KAYITLARI'NDAN]\n\n- Efendim, ben çok öfkeli biriyim ve bana yardım etmenizi istiyorum\n\n- Bana öfkeni göster halledelim\n\n - Şu anda öfkeli değilim yani size öfkemizi gösteremem şimdi \n\n- Şimdi sen varsın \nAma öfken yok öyle mi?\n\n- O zaman sen, bu öfke değilsin, çünkü öfken gelip gidiyor, sen kalıyorsun...\n\n-O-\nHer an, \nYeni bir şe'nde\nBaşka bir oluşta...\n\nKim olduğumuzun birçok yüzü vardır ama olduğunda bizde görünen bu yüzler, bizim kim olduğumuz değildir.\n\nŞimdi bir b-aşka...","id":202506150920,"flower":"branches.svg"}]