Söyleşi Kayıtları'ndan
İnsanın Kendisiyle Kaldığında Akan
Bir Söyleyişin,
Bir Söyleşinin Kayıtları
[{"text":"[SÖYLEŞİ KAYITLARI'NDAN]\n\nTersi değil\nMatrix senin içinde. \nSen matrixsin. \nAynadaki suretin \n'Ben değilim' dediği an, \nÖzgürleşirsin.\n[V. Pelevin zevkiyle]\n\n- Merhaba bu sitedeki kayıtları ilgiyle takip ediyorum ve size şunu sormak istiyorum: \n\nGerçekliği hakikaten deneyimleyebilir miyiz? \n\nEğer deneyimlenebilirse, bu deneyimin öznesi nedir? \n\nYok eğer biri tarafından deneyimlenemezse, o zaman pek çok üstadın bahsettiği bu gerçeklik onlar için nasıl bilinebilir oluyor? \n\nŞimdiden teşekkürler!\n\nBilmem farkında mısınız ama, bu sualin dayandığı mantık en baştan yanılsamalıdır. \n\nZihin, 'deneyimleyen bir öznenin, kendinden ayrı bir gerçekliği deneyimlemesi gerektiği' varsayımıyla hareket eder. \n\nBelki farkında değilsiniz ama sorunuz tam da bu kurmaca mantığın üzerine inşa edilmiş, bu yüzden de kaçınılmaz olarak bu belirsizlik ortaya çıkıyor.\n\nŞunu netleştirelim: \n\nSen sandığın (hikaye olan kişi) değil\nSen olan (ÖZ) zaten gerçekliğin ta kendisisin. \n\nKendini bilmek için 'deneyim' denen şeye ihtiyaç yoktur. \n\n'Deneyim' kavramı, A biriminin B durumunu deneyimlemesi gibi ikili bir ayrıma dayanır. Oysa böyle bir ayrım geçersizdir. \n\nNe A birimi ne de B durumu gerçekte sabitlenebilir varlıklardır. \n\nDolayısıyla 'deneyim' dediğimiz şey de temelsiz bir kurgudan ibarettir. \n\nVe sualiniz, var olmayan bir mantıksal çerçeveye dayandığı için, sualin kendisi de aslında boşlukta sallanan bir kavramdır.\n\nEğer bir 'gerçeklik' varsa, o zaten sensindir. \n\nGerçeklik, deneyimlenecek başka bir durum değildir. \n\nBaşka bir deyişle, sen (ÖZ) zaten gerçekliğin ta kendisi olduğun için onu 'deneyimlemeye' çalışmak abesle iştigaldir. \n\nÖzetle, 'gerçekliği deneyimlemeliyim' düşüncesi bile başlı başına bir yanılsamadır. \n\nKendinin gerçekliğin ta kendisi olduğunu fark etmek, hiçbir deneyim sürecine ihtiyaç duymadan anında gerçekleşebilir.\n\n- Peki o vakit neden sürekli kendi deneyimlerinizi gözlemlemenizi öneriyorsunuz? Bu bir çelişki değil mi? \n\nHayır. Çünkü tüm deneyimleriniz aslında kendi zihinsel enerjinizin yansımalarıdır. Size deneyimlerinizi karışmadan gözlemlemenizi söylerken, bunları sanki iki ayrı parçaymış gibi düşünmenizi kastetmiyorum. \n\nTıpkı bir rüyada, rüya içeriği ile rüyayı görenin aslında aynı şey olması gibi, siz de kendi zihinsel enerjinizin dalgalanmalarından ibaretsiniz. \n\n- Peki neden 'gözlemci ben ve gözlemlenen dünya' gibi bir ayrım hissediyoruz? \n\nİşte tam da bu, sizin (ÖZ) sonsuz zekâ enerjisi olmanızın doğal bir sonucudur. Bu enerji, sayısız şekilde kendini bölünmüş gibi gösterebilir, elbette gerçekte böyle bir bölünme olmadan...\n\nDeneyimlerinize dikkat kesildiğinizde, bir noktada tüm bu deneyimlerin aslında sizden ayrı olmadığını, hepsinin o muazzam enerjinizin (En-Nûr) anlık titreşimleri olduğunu fark edeceksiniz. \n\nO an gelecek ve göreceksiniz ki 'gözlemci' ile 'gözlemlenen' aslında aynı zekâ enerjisinin dansıdır, zihnin varsaydığı gibi iki ayrı kutup değil.\n\nBaşlangıçta kendinizi çevrenizden ayrı bir gözlemci gibi hissetmeniz normaldir, bu da zekâ enerjisinin (akl-ı küll) bir oyunudur. \n\nHiç sorun değil, bu yanılsamayla başlayabilirsiniz. \n\nZamanla fark edeceksiniz ki bu 'gözlemci'nin ardında başka bir gözlemci daha var, onun da ardında bir diğeri... El-evvel'e değene dek sonsuz bir geriye gidiş! \n\nAynı şekilde, dışarda gözlemlenen nesneleri de parçalarına ayırmaya çalıştıkça, moleküllerden atomlara, atomlardan kuarklara inip duracak ama hiçbirinde somut, elle tutulur, katı bir gerçeklik bulamayacaksınız. \n\nSonunda anlayacaksınız ki ne 'gözlemci' dediğiniz şey sabitlenebilir ne de 'gözlemlenen dünya'. \n\nDaha da çarpıcı olanı, 'gözlemci' dediğiniz şeyin aslında gözlemlenenlerden biri olduğunu fark edeceksiniz! \n\nYani ne deneyimleriniz ne de sizi deneyimleyen benliğiniz sağlam bir temele oturmuyor. \n\n- O hâlde 'ben' diye-bileceğimiz sabit bir özne var mıdır? \n\nKesinlikle yoktur! \n\nBir an gelecek, zihnin tüm bu mantık örgüsü çökecek ve fark edeceksiniz ki 'gözlem' ve 'gözlemlenen' diye bir enerji oyunu varsa da, ne gözlemciyi ne de gözlemleneni kesin olarak belirleyemiyorsunuz. \n\nBasitçe ifade edersek, ne 'ben' denen bir özne ne de 'benim gözlemlediğim evren' diye bir şey kalıcı değildir. İkisi de sahnesi gereği, zihnin uydurduğu geçici kavramlardır..\n\n- Öyleyse ne yapmalı?\n\nBelki kolay değil ama çok basit: \n\nDeneyimlerinizi dikkatle izleyin ve tadını çıkarın. \n\nNe gözlemciyi ne de gözlemleneni analiz etmeye, yorumlamaya çalışmayın. \n\nSadece izleyin. \n\nBir noktada, o AYDINLANMA (satori-miraç) ânı kendiliğinden gelecektir. \n\nSakın 'gerçekliği yakalamalıyım' gibi bir hedefe takılmayın. \n\nÇünkü gerçeklik zihnin ulaşabileceği bir hedef değildir\nZaten hep orada olan ta kendinizsiniz!\n\nAydınlanma dedikleri şey, kendini boş bir odada yakaladığın anki şaşkınlıktır; hem kapılar hem pencereler yokken nasıl girdiğini sorgularsın.\n[A. Kadrî]\n\n~","id":202504201930,"flower":"flower (14).svg"},{"text":"[SÖYLEŞİ KAYITLARI'NDAN]\n\n~\nBaşarı \nMutluluk\nGelişme, büyüme \nÖzgürlük\n\nBişî bişî peşinde koşmalardan\n\nGidip gelmelerden\nUnutup hatırlamalardan\nBezdim vallahi vallahi \n\nHer şeyi bir arada tutmaya çalışmak, sahip olmak, çevremi korumak, kendimi merkezde tutmak o kadar yorucu ki...\n\n- Yok mu bir son-ucu?\n\nHer işini hoş \nKendini boş bil\n\nGerçek özgürlük, kendini hiçbir şeyin merkezinde görmemektir. \n\nHatta kendi bedeninin bile...\n\nSorular, soru içinde:\n\nAma nasıl olur?\nÖyle nasıl hareket edilir?\nİşin sonu nereye varır öyle?\n\n••\n••\n•\n\nBİR RÜZGAR ESTİ...\n~\nYerdeki kuru yaprağı yerinden etti\n~\nHavadan nem kaptı \nBunları okuyan\nCanı öyle istedi\nÇekip gitti...\n~\nAynı\nHavayla\nOynadılar\n~\n\nBilmediler...\n\n~","id":202504200830,"flower":"flowers (1).svg"},{"text":"[SÖYLEŞİ KAYITLARI'NDAN]\n\n- Ben, bilgisayar programcısı rolünde görünüyorum ve uzayan bir evlilik terapisinde boşanmaya direniyorum.\n\nBenim öğrenim üzerinden, bu zevkinizi canlı canlı paketleyebilir misiniz?\n\nHaydi birlikte yürüyelim...\n\nHer mâtem süreci, beş evrede tamamlanır\n\n1. İnkar \n2. Öfke\n3. Pazarlık\n4. Depresyon\n5. Kabul-len-me\n\nBu 5 kapıyı şimdi bir başka zevkle açalım mı?\n\nAşağıda, Yas Süreci evreleri ile zihin-beden gerçekliğinin aydınlanma dinamiklerini sentezleyen 5 adımlı algoritmayı sunuyorum:\n\n1. \nİnkar Evresi \nGerçekliğin reddi\n(İllüzyon-Beden Simbiyozu) \n\n- **Mekanizma:** \nZihin, bedenin duyusal algıları tarafından üretilen 'gerçeklik' illüzyonuna tamamen bağlanır. \n\n- **Eylem:** \nBedensel deneyimlerin geçiciliğini somutlaştıran ritüeller (nefes meditasyonu, beden taraması). \n\n- **Çıktı:** \n'Beden bir taşıyıcıdır, hedef değil'* idrakı. \nİllüzyonun ikili kanatları (haz/acı) fark edilir.\n\n2. \nÖfke Evresi \nGerçekliğin Yarattığı Rahatsızlık\n(Bilişsel Çatışma)\n \n- **Mekanizma:** \nZihin, sınırlı algı kapasitesi nedeniyle hakikati bütünsel kavrayamadığını fark eder. \n\n- **Eylem:** \nParadokslarla yüzleşme\nÖrn: 'Gerçek yalanla anlaşılır' antinomisi üzerine derin düşünüş). \n\n- **Çıktı:** \nKavramsal sınırların yıkılması.\nÖfke, entelektüel tutsaklığa karşı bir katalizör olur.\n\n3. \nPazarlık Evresi \nGerçeklik ile Uzlaşma Arayışı\n(Diyalektik Sentez)\n\n- **Mekanizma:** \nZihin-beden, hakikat ve illüzyonu dengelemek için metaforik 'antlaşmalar' arar. \n\n- **Eylem:** \nİkili karşıtlıkların dansı \n(Örn: Mantık ↔ Sezgi, Bilim ↔ Spiritüalite)\n \n- **Çıktı:** \nGeçici köprülerin inşası.\nHakikat, paradoksal olarak hem yoklukta hem varlıkta tezahür eder.\n\n4. \nDepresyon Evresi \nSinir Harbi - Gerçekliğin Ağırlığı\n(Boşluk Navigasyonu)\n \n- **Mekanizma:** \nTüm kavramsal yapılar çöker. \nZihin, sınırsızlık karşısında 'anlamsızlık uçurumu'na düşer. \n\n- **Eylem:** \nHiçlikle yüzleşme \n(Koan: 'Acıyı taşıyan kim?'). \n\n- **Çıktı:**\nEgo merkezli çevre sınırların erimesi.\nBeden-zihin, boşluğun rahminde yeniden şekillenir.\n\n5. \nKabullenme Evresi \nFarkındalık - Aydınlanma - Hatırlama\n(İkili Olmayan Uyanış)\n\n- **Mekanizma:** \nAlgı, dualite ötesine genişler. \nHakikat ve illüzyon aynı bütünün polariteleri olarak bütünleşir. \n\n- **Eylem:** \nSomutlaştırılmış farkındalık \n(Her eylemde 'oluş' halinin doğrudan deneyimi). \n\n- **Çıktı:**\nAydınlanmış somutluk.\nBeden hakikatin taşıyıcısı, zihin ise onun dans alanı olur.\n\nSistem Dinamiği:\nBu algoritma lineer-doğrusal değil fraktal döngüsellikte işler. \n\nHer tamamlanan döngü, \n'Acı, sınırları aşmak için zihnin kendi sınırlarını yakmasıdır' prensibiyle derinleşir. \n\nGerçek uyanış, tüm evrelerin aynı anda holografik olarak deneyimlenebildiği anda, noktanın sonsuzluğunda kristalleşir.\n\nAydınlanma, artık 'ben' yazılımını güncellemeye çalışmamaktır.\n[A. Kadrî]","id":202504192238,"flower":"flower-pot.svg"}]