[{"id":202409061646,"article":{"header":{"background_image":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2024/09/cazibe_hanim-1.jpg?w=660","date_value":"6 EYLÜL 2024","mini_title":"agah olasın","tags":[""],"title":"CÂZÎBE HANIM’IN GÜNDÜZ DÜŞLERİ’NDEN","subtitle":""},"main_article":{"quotes":[{"type":"baslik","text":"CÂZÎBE HANIM’IN GÜNDÜZ DÜŞLERİ’NDEN"},{"type":"spoiler","text":"Kendi evveline ulaşan her şey nihâyete ermiş olur…\n"},{"type":"metin","text":"[A. Kadrî]\nEhline has, evvele yolculuk zevkinden sızdıran tefrikâdır…\n\n"},{"type":"fotograf","url":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2024/09/cazibe_hanim-1.jpg?w=660"},{"type":"metin","text":"• BİRİNCi PERDE\n"},{"type":"alt_baslik","text":"– HALVETTE-\n"},{"type":"metin","text":"Önce s-öz vardı…\n… Biliyorum kapıyı çok çaldınız ama sizin çağrınıza yanıt veremememin sebebi bilincimin bulanık olması değildi bilakis daha önce hiç bu kadar berrak olduğunu hatırlamıyorum.\n\nNe var ki bilincim, beş duyu kapısından tamamen yüz çevirdi ve aksi istikamette zihnin en mahrem yerine, bir ateş gibi parlayan has odaya yöneldi.\n\nVe işte o vakit, kitaplarda yazılanlardan ve hakikati kavramış olanlarla yapılan sohbetlerden defalarca yaklaşmaya çalıştığım o şeyi doğrudan gördüm.\n\nVarlığın Sevinci’ni, kendisi olarak, hiçbir şeye dayanmayan ve hiçbir şeye bağlı olmayan çıplak hâliyle bizzat gördüm.\n\nVe düşünerek veya tartışarak ona varmanın neden beyhûde olduğunu anladım.\n\nEğer zihnin yapılarını, bizi sırra ulaştıracak merdivenlere benzetirsek, bu merdivenleri hakikatin kalesinin duvarlarına değil sadece kendi zihnimizin aynasında bu merdivenlerin yansımalarına dayıyormuşuz meğer…\n\nDolayısıyla ne kadar özveriyle tırmanırsak tırmanalım, ne kadar yükseğe çıksak da hakikate yaklaşmadan ama ondan da uzaklaşmadan tekrar tekrar kendimizle karşılaşmaya, kendimize çarpmaya mahkumuz.\n\nMerdivenlerimiz ne kadar uzun olursa, duvarlar o kadar yüksek olur çünkü kalenin kendisi ancak onu ele geçirmek isteyenler ortaya çıktığında ve onların arzusu ne kadar güçlü olursa, o kadar zapt edilemez olur.\n\nİşin ilginci biz gerçeği aramaya başlamadan önce, gerçek diye bir şey yoktur. İşte gerçek burada yatıyor.\n\nVe bu seyrim, alışkın olduğumdan tamamen farklı, neredeyse imkansız bir zihinsel hareketle, boşlukla son buldu.\n\nDerken bana âniden Gökyüzü’mün altında var olmuş en korkunç komplo; mekr-i ilâhî açıldı, ardından karanlıkta beni bulmanıza yardımcı olan o durdurulamaz kahkaha nöbeti başladı.\n\nHepimizin farkında bile olmadan dahil olduğu bu komplo, etrafımızda dünyadır ve komplonun özü şudur:\n\nDünya sadece zihnimizdeki kelimelerin bir yansımasıdır. Anahtar-kelime\n\nVe kendini bir şey sanan insanın aymazlığı ve en aşağılık günahı şunda yatmaktaymış meğer:\n\nİnsan sadece yansımaların (nesne) değil, aynı zamanda yansıtılan bir şeyin de (özne) olduğuna inanır.\n\nAma ne o ne bu, orada değil\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"Hiçbir yerde\nHiçbir zaman\n\nHiçbir şey\n\nAsla\n\n"},{"type":"metin","text":"Varlık kokusu almış değil…\nDahası öyle bir şekilde yok ki olmadığını söylemek, yokluğunu ilan etmek bile tersine de olsa, onu yaratmak anlamına geliyor; belli ki ârifler bu yüzden sükût ediyor.\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Sırr‐ı Hakk’ı nîcesi fâş eyleyem ben ey sikât\nVahdet‐i Hakk’ı duyanın dili lâldir aklı mât\n\n"},{"type":"metin","text":"[N. Mısrî’den]\n"},{"type":"alt_baslik","text":"• İKİNCİ PERDE\n– HALVETTE –\n\n"},{"type":"metin","text":"Hayâl perdesine düşen gölgeler…\nBir büyücü düşünün…\n\nBir lambanın önünde oturup parmaklarını karmaşık şekillere sokar, böylece duvarda hayvanların, kuşların, şeytanların ve cillop gibi güzellerin gölgeleri belirir.\n\nVe sonra bu şeytanlardan ölesiye korkar, güzellere öldüresiye âşık olur ve bunların sadece parmaklarından çıkan gölgeler olduğunu unutarak düşmanlardan kaçar.\n\nEğer bu büyücünün kendisi de basitçe “hile” ve “insan” işaretlerinin gölgesi olmasaydı ona pekâlâ “deli” diyebilirdik.\n\nEtrafımızdaki tüm dünya böyle bir gölge oyunu ki büyücünün parmakları kelimelerdir, lamba ise zihindir.\n\nGerçekte yalnızca gölgelerin ima ettiği nesneler değil, gölgelerin kendisi bile yoktur sadece ışık vardır, bazı yerlere daha fazla, bazı yerlere daha az düşen ışık…\n\nÖyleyse neye umut bağlamalı?\n\nÖyleyse neyden korkmalı?\n\nAncak, bunu söylerken hakikatin lambasını elime almış filan değilim sadece önünde kelime parmaklarını büküyorum, yeni yeni gölgeler yaratıyorum.\n\nAslında tam da bu yüzden hakikat bahsinde, ağzını hiç açmamak daha iyidir; iyi de gel de dur…\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Sırr‐ı Hakk’ı nîcesi fâş eyleyem ben ey sikât\nVahdet‐i Hakk’ı duyanın dili lâldir aklı mât\n\n"},{"type":"metin","text":"[N. Mısrî’den]\n"},{"type":"alt_baslik","text":"• ÜÇÜNCÜ PERDE\n– CELVETTE –\n\n"},{"type":"metin","text":"Ben-im ile oynamasından O olarak oynamaya…\nN-akledilemez bu gerçeği fark ettikten sonra, şimdiye dek okuduğum kadîm metinlerin manâları sanki yazarları benmişim gibi ap-açık hâle geldi; semâvî metinlerin ağdalı şerhlerindeki gizemli pasajlar bir ilkokul müfredatı kadar şeffaflaştı.\n\nDahası, vaktiyle canlı olan bu metinleri, bir ölünün okumasının neden beyhûde olduğu anlaşıldı…\n\nÜstümde gökler açılsa ya da bir tufan kopsa, vallahi buna hiç aldırış etmezdim.\n\nVe ben, ya dağ başında kurda kuşa yem olmadan ya sonunda kendi uçurumuma düşmeden önce beni bulmuş olmanız yok mu…\n\nİnanın bana göklerden bir rahmet gibi görünüyor cânım efendim; ne güzel soydunuz beni kelimelerden…\n\nNeler neler s-açıldı, bildiğimi sandığım kavramları bırakınca, kelimeler boşta kalınca…\n\nMeselâ bilinçle dolu kaplar olmadığımız, bilinçte dalgalanan yazılı sayfalar olduğumuz gerçeği açıldı, tıpkı bir yaz esintisinde sallanan ot sapları gibi…\n\nBilincin bize ait bir özellik olduğunu düşünüyoruz; bir ot sapı için de rüzgar onu bâzen yere eğen, bâzen ayağını yerden kesen bir özellik gibi…\n\nKendince ot sapı tamamen haklıdır…\n\nRüzgarın, bundan daha fazlası olduğunu nasıl anlayabilir ki?\n\nBir ot sapının, rüzgarın yerin çok çok üstünde bir o yana bir bu yana taşıdığı devasa bulutları görebilmek için yukarı bakacak gözleri yok.\n\nZâten eğer gözleri olsaydı, bu seferde bulutların rüzgar olduğuna karar verirdi çünkü rüzgarı görmek ne mümkün…\n\nAma en şaşırtıcı olanı, “işte ben buradayım, bir ot sapı’ hissinin de ot sapından değil, rüzgardan kaynaklanıyor olması.\n\nYere doğru eğilirken ‘işte rüzgar var’ diye düşünen ot sapı değildir; bir ot sapına çarptığında rüzgar, kendi varlığını hisseder ve ‘işte ben buyum’ diye düşünür.\n\nVe işte tam da bu yüzden, tohumlarını yeryüzüne saçtıkça saçar, saçtıkça saçar…\n\nOt sapına görünen her şey aslında rüzgara görünür çünkü görünen sadece onunla görünebilir; öyle ya, ışıksız ne görünebilir?\n\nRüzgar, bir ot sapının üzerine eserken, o ot sapı olur; bir dağın üzerinde eserken, o dağ olur.\n\nİşin garibi, ot sapı, bütün hayatı boyunca rüzgarla mücadele eder ama onun hayatını yaşayan, onunla savaştığı rüzgardır.\n\nHem aslında onunla savaşmıyor o olarak savaşıyordur.\n\nİşte bu yüzden bir ot sapının, bir dağın ya da bir insanın başına gerçekte hiçbir şey gelmez.\n\nHer şey sadece rüzgarda olur, onun varlığında, onunla, ona olur ama ona dâir gerçekten söylenebilecek ne var ki…\n\nNe geldiği bir yer var, ne de gittiği…\n\nKendiyle dolu, büsbütün bir seyir bu\n\n“Attığın zaman sen atmadın” ile açtığı sır bu\n\nBir ikincisi olmayan bir yerden ayrılabilir mi?\n\nO varken başkasına bir iş düşebilir mi?\n\nHiç doğmamış olan ölebilir mi?\n\nHiç başlamamış olan bitebilir mi?\n\nÖyleyse, ona gerçekten bir şey olabilir mi?\n\nFilmin sonuna da gelse-n, her şey ilk günkü gibi\n\nCümle varlar hiç olmamışa dönmüş gibi\n\nZâten seyir zevkini tadanlar için mutlu son, filmin başlangıcının olmadığını görmektir vesselâm.\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Zâhir ü bâtın kamusu bir fenerdir gayri yok\nŞem’i insân oldu fânûsu cemî’ mümkinât\n\n"},{"type":"metin","text":"[N. Mısrî’den]\n"},{"type":"alt_baslik","text":"• DÖRDÜNCÜ PERDE\n"},{"type":"metin","text":"– CELVETTE –\nKelimelerden önce olanın, kelime imkânıyla naklinin nâ-mümkün oluşuna dâir…\n\nBu zevkten dönüp farka geldiğimde, aklım başımda değildi ve insan içine karışmak, gündelik bir sohbete katılmak bile ziyâde çaba gerektiriyordu.\n\nGerçekten de diye düşündüm, bir nice kavmin bunca talihsizliklerine, ölümlere, zulümlere rağmen, hiç kimsenin başından bir tel saç bile düşmemiş mi?; hayret!\n\nBeni bir tutam saçımdan edersiniz diye, bu düşünceyi size açık etmedim cânım efendim, mûziplik bu ya…\n\n“Ancak bu tâze zevki, edebî bir eserin konusu yapabilir misin?”\n\ndiye sual buyurduğunuzda, hiç tereddüt etmeden o muz kabuğuna bastım ve size olumlu yanıt verdim.\n\nVe işte bu satırları demledim…\n\nPlanladıklarımı gerçekleştirme yeteneğim konusunda hiçbir şüphem yoktu; eh ne de olsa nelerin ifade edilmesi gerektiğini artık gün ışığını görebildiğim kadar net görmüş ve pekâlâ anlamıştım.\n\nVe bu anlayış beni öyle bir kudretle doldurdu ki bu gücün kendini ifade etme yeteneğinden zerre şüphe duymadım.\n\nHem bunun nasıl gerçekleşeceğini hiç düşünmedim bile, zevki tattıran, nakline de imkan tanırdı elbet…\n\nGerçekten bu, bir yazar için en yüce mutluluk anlarından biriydi, benzeri görülmemiş bir kitabın doğmak üzere olduğunu hissettim.\n\nNeyse efendim…\n\nŞehre dönüp birikmiş resmî işleri hallettikten sonra kitap üzerinde çalışmaya başladım.\n\nEdebî kabiliyet, askerî güce benzetilirse, küçük ordumun her bir askerini itinâyla sahâya sürdüm.\n\nÂh esefâ!\n\nVe şimdi burada, verdiğiniz vazifede tamamen başarısız olduğumu bildirmekten üzüntü duyuyorum, size karşı pek mahcûbum…\n\nNe var ki savaşta yenilmedim.\n\nDüşmanın yanına bile yaklaşamadım.\n\nVe şimdi bir bulut ya da sis ordusuyla bile savaşa girmenin mümkün olduğuna inanıyorum ama bu manevi seferi yazamadım…\n\nYenilgimin nedeni şimdi açıkça görünüyor.\n\nO gece, ışığını açıkça gördüğüm ulu bir manâyı, net bir nükteyi yazmaya çalıştım.\n\nPeki neydi bu nükte biliyor muydum?\n\nEğer “bilmek” kelimesiyle, onu kâğıda dökebilme ya da bir şeyi, bir başkasına açıkça anlaşılır bir şekilde anlatabilme yeteneğini kastediyorsam vallahi bunu hâlâ bilmiyorum.\n\nBu yaratığı, karanlıktan çekip çıkarabileceğim kelimelerden bir ağ öremiyorum işte…\n\nVe sanmıyorum ki bunun nedeni, yazarlık yeteneklerimin eksikliği olsun…\n\nAvuçlarımızın şeklini almış su bile olsa, sadece şekli olan şeyleri elimize alabiliriz, formu olan somut şeyleri kavrayabiliriz, gelin görün ki bu garip yaratığın bir şekli yok.\n\nVe ona, orijinal formunu kaybetmeden, bir form vermek imkansız, bu yüzden onu ‘yaratık’ kelimesinin kabına koymak bile ne büyük gaflet…\n\nOnu işâretlerle somutlaştırmaya çalışırken, rüzgârı şapkasıyla yakalayıp ambara götüren ve bir gün gelip bütün bir fırtınanın orada toplanacağını uman birine benziyor gibiyim…\n\nUmmandan bir katre\n\nGüneşten bir huzme\n\nHavayı biriktirme\n\nSuyu etiketleme\n\nBeyhûde emek işte\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Ol ‘ayân iken ânı örter delâil beyyinât\n"},{"type":"metin","text":"Her ne denli âşikâr etsem hafâsın artırır\n[N. Mısrî’den]\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"• BEŞİNCİ PERDE\n– İKİ ARADA BİR DEREDE –\n\n"},{"type":"metin","text":"Ağızdan çıkmayacak hakîkat tohumu, hemân cümle vârın yokluğu bu…\nVe cânım efendim, bunu bizim en iyilerimiz, Hakk’a ve hakikate içtenlikle hizmet ettiğini sananlarımız için söylüyorum:\n\n“Gerçeği ölümsüzleştirmek isteyen sözlerde, hemen yine onun mezarı vardır”\n\nHiç-bir-şey\n\nOlmamak\n\nDoğmamak\n\nHer-şey-olmak ❞\n\nBu birlik ifadesinin kendisi bile, “oluş, doğuş ve sınırlayışın” cümle içinde kullanılmış hâli değil mi?\n\nBâtından zâhire dünya sahnesinde gösterimdeki her bir şey için, türlü türlü belirme, oluşma ve nihâyet çürüme evreleri vardır.\n\nVe bize ulaşan antik zamanlardan kalma, yazı işaretlerinin her biri yalnızca bu nükteyi yansıtır.\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Küllü men aleyhâ fân…\n"},{"type":"metin","text":"Var görünen ne varsa\nYok olacak inan\nÖyleyse hiçbir zaman bir şeye dönüşmemiş, zuhûrâttan münezzeh bir şeye dâir ne söylenebilir?\n\nGerçekten de rüzgâra dâir tek bir kelime etmek bile pek zordur.\n\nMeğer kelimeler, yalnızca rüzgarda uçuşan yapraklar içinse…\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Nefessiz dünyada bir harf dirilmez\nNefes de harfe boyanır ayrılmaz\n"},{"type":"metin","text":"[N. Mısrî’den]\nŞimdi cânım efendim, Sultân’ın şehrinde payitahtta bulunmuş, medeniyet görmüş biri, damları samanlarla kaplı bir köyde, kendini bilmez ağzı karalarla yaşamaya devam etmek ister mi?\n\nBirlik Yolu’nun ışıltısını bir kez gördüğünüzde ve özgürlüğün nasıl bir şey olduğunu tattığınızda kelimelerin hapishanesine nasıl geri dönebilirsiniz?\n\nHadi döndünüz diyelim, ayağınız yere bastığında gördüklerinizi başkalarına açıklayabilecek misiniz?\n\nPeşînen itiraf etmeye hazırım ki kendimi ancak mecaz yolula, imalarla, fıkralarla ve dolambaçlı yollardan ancak işaret ederek ifade edebilirim…\n\nKi bu bile abesle iştigal olur zira manzara, aynı gerçeği fark etmiş biri için açıktır ve ancak öyle birine açıktır…\n\nŞu anda bile efendime söylüyorum ya, anlaşılacağımdan zerre şüphe etmediğim için kelimelere güveniyorum.\n\nAma zindan kapılarının çok ötesinde başlayanları, zindandan hiç çıkmamış bir mahkumun anlayacağı şekilde bir zindanın duvarına resmetmek mümkün müdür?\n\nElbette bu suali zindan mahkûmunun kendisine sormak gerekir ama korkarım ki bırakın cevap vermeyi, bu suali bil anlamayacaktır.\n\nHoş hepimiz madde zindanında bir şekilde harf duvarının mahkûmları sayılmaz mıyız?\n\nBir insan bir kitap okuduğunda, başkaları tarafından icat edilmiş işaretleri, uydurma sembolleri görür ve harflerin ağına kapılır.\n\nHarf kelimesinin kendisi bile “Sivri bir şeyle çizdi, bozdu, tahrip ve tahrif etti” manâsından doğuyorken…\n\nAslında aynı şey yani bu tahrifât, dünyaya baktığımızda da olur:\n\nBizim için bir orman, “ağaç” manâsını tarif için bir araya gelmiş farklı şekillerde yazılmış, bir nice karakterden oluşur.\n\nKendi içimize baktığımızda\n\n(Ki bu “iç” ve “dış” tarifi bile yine buna işaret eden karakterler yani harfler olduğu için mümkündür)\n\nVe kendisi hakkında düşündüğünde\n\n(ki bu yalnızca “ben”i işaret etmek için bir karakter olduğu için mümkündür)\n\nYalnızca işâretlerin izlerini görür.\n\nNe var ki en mühîm şeyi fark etmez:\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"“Şeylerin göründüğü zemîni”\n"},{"type":"metin","text":"Eşyânın arka-planını yani bütün bu izlerin neyin üzerinde belirdiğini…\nBunun nedeni de her şeyin üzerinde belirdiği yüce temel için bir işâret, ona has bir harf olmamasıdır.\n\nHer ne dense onu tarif edemez, kalıptan önce olan kalıba giremez, söze gelmeyen sözle bilinemez.\n\nGerçi kadîm sembolik dillerde buna özel hiyeroglifler var ama ona baktığımızda her şeyin gizli temelini değil, sadece siyah mürekkep çizgilerini görüyoruz, kişisel zindanımızdan gene çıkamıyoruz.\n\nBu arada hapishane ve zindan derken kastettiğim ancak cehâlettir.\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Ölen tek şey-se “şeyi var sanma” gafletindir\n"},{"type":"metin","text":"Cehâlet perdesini artık gözünden indir\n[Uluğ Dedem’den]\n\nNe bileyim, marifetli bir hekim bulunsa ve cahil birine, bir süreliğine kelimeleri unutturmayı başarsa bile ne olacak ki?\n\nHayatı boyunca insan yapımı havai fişeklerin ışıklarıyla gözleri kamaşan biri, bir yıldızın kendiliğinden parıltısını fark edebilir mi?\n\nPeki davul sesleriyle yaşamaya alışmış biri, cırcır böceğinin çıtırtısını duyabilir mi?\n\nSahte olan bağırır, hakikat sadece fısıldar…\n\n[A. Kadrî]\n\nVe gerçek bizimle hiç de yüksek sesle konuşmaz, hadi kendimizi kandırmayalım; bizimle değil, o hep kendisiyle konuşur.\n\nTur dağını turlayanların anladığı sır budur…\n\nYine de biraz açılacak olursam, gerçeklerden bahseden sözlerime:\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"“Ancak biz onu arama zahmetine girene kadar yazılı hiçbir gerçek bulunmaz”\n"},{"type":"metin","text":"Gerçeğiyle başlamak isterdim.\nVe zaten hayret ender hayret kendimden geçtiğim bu demde, bağırıyor muyum yoksa fısıldıyor muyum, kiminle ya niye konuşuyorum vallahi bilmiyorum…\n\nN’eylersin kelimeler böyle böyle bir dünya yaratır.\n\nKelimeler susunca dünya balonu söner ve hiç olan yine bir hiç hâline döner.\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Sonbaharın bizi daldırdığı rüyâ geçici\nSararan dallarının çizdiği dünyâ geçici ❞\n"},{"type":"metin","text":"Baksana sonbahar rüzgarının tesiriyle hakikat yolunu işaret eden bir levha daha kurumuş, çatlamış unufak olmuş, yola mı dökülmüş ne…\nYolu gösteren, âkıbet yola dönmüş…\n\nGerçekten de biri, diğerini dengeliyor ve birden bir çıkınca sıfır ediyor, yolun sonu hep başa dönüyor vesselâm…\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"• ALTINCI PERDE\n"},{"type":"metin","text":"– YOK YERE –\nBildiğinle dinlersen bildiğinle kalırsın…\n\nHani Hünkâr Sultan, ocağından himmet umana:\n\n“Buğday mı verelim nefes mi?”\n\nAçıklığını ikram etmişti ya…\n\nİşte bunun emsâli bir hisse vardır bizim buralarda:\n\nHakikat peşinde bir dolu gezgin, boşlukta dolanmış ha dolanmışlar…\n\nBilmem sonunda ne olduğunu hatırlıyor musunuz, gezginler uğruna onca ülke dolaştıkları kutsal metinler yerine ellerinde boş kâğıtlarla döndüklerinde…\n\nDaha yarı yoldayken, aldatıldıklarından şikayetlenerek Aziz’e geri dönerler.\n\nAziz de boş kâğıtların gerçek kutsal metinler olduğunu izah eder tane tane…\n\nAmma nâfile…\n\nZira yolcular henüz gerçek kutsallığın ne olduğunu anlamaya hazır olmadıkları için, onun için geldikleri şeyi alırlar; buyruklardan ve öğretilerden oluşan tomarlar…\n\nAma Aziz’in ilk mesajı, ondan talimat bekleyenler tarafından anlaşılmamıştı ki aslında Yol’u tastamam kapsamıyor muydu?\n\nKâğıt üzerinde hiçbir şey yoktu ama bana öyle geliyor ki ilk işaretten itibaren sahte olduğu kanıtlanmayacak, derunumuzda gizli hazineye dair tek olası anlatı budur.\n\nEvet, hapishane kapılarının dışına adım atmış olan kişiye ifşa edilen gerçek, içerde tıkılı kalanlar için bir zindanın duvarına pekâlâ tasvir edilebilir ve böyle bir resimde daha basit bir şey yoktur.\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"Bu, tebeşir ya da fırça değmeden önce duvarın kendisidir.\n"},{"type":"metin","text":"Ama mahkum zaten her gün duvara olduğu gibi bakar ve böylece gizli şeyler bizim için olduğu kadar onun için de açığa çıkar çünkü biz de onun gördüklerinin ötesinde bir şey görmeyiz.\nMahkum sadece gizli olan şeyin önünde olduğunun farkında değildir çünkü onu aramaya başlamamıştır.\n\nVe bırakın ‘arayış’ cümlesini, kelimesini böyle bir harfi bile bilmiyorsa, Gizli Olan’ı arama arzusu, içinde nasıl doğacaktır?\n\nYol kenarındaki taşlar ve gökyüzündeki bulutlar Yol’u aramaya daha yatkındırlar ama Yol hakkında hiçbir şey biliyorlar, bu da yolu kaybetmedikleri anlamına geliyor.\n\nGerçekten de Yol’u bulmak için değil, onu kaybetmek için çaba harcamak ve bilgi toplamak gerekir öyle ya kayıp olan aranır…\n\nHeyhât sabah uyandığımızda yaptığımız ilk şey, zindanı içindeki figürümüzle birlikte yeniden çizmektir.\n\nFakat zindanımız sadece zihin duvarlarına çizilmiş olsa da hiçbir zalim kral, bir mahkumu daha güvenilir bir şekilde hapsedemezdi…\n\nBunca misali niye mi getirdim?\n\nHakikat aramak için sefere, kelimelerle donanmış olarak çıkıyoruz.\n\nAmacımıza ulaştığımızı düşünüyoruz ancak seferden döndüğümüzde, ganimetimizin yola çıkarken zâten yanımızda olan kelimelerden farklı olmadığını görüyoruz.\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Bütün kelimeleri unutan o biri nerede?\nAncak o duyabilir gerçekten söyleyeceklerimi…\n"},{"type":"metin","text":"[L. Tzu]\nDüşüncelerimin sarsılmaz direği olan “Kadîm Kitap” bile aynı doğaya sahip değil mi?\n\nAncak varlığın büsbütün akışı olan hayatın M• zevkiyle imbikten geçirdiği kelimelerden oluşan ve kendi has zevklerini yansıtan bu kitap…\n\nKendi irfanına göre, okuyucunun 100-10-4 kısa yaşamı, sûre sayısı kadar yaşadığı doğum kapılarının bir dizisi değil midir?\n\nVe eğer öyleyse ilk sayfayı açan birinin, son sayfayı çevirdiğini söyleyebilir miyiz?\n\nİşte bunu bilmiyorum…\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Her ne kim fevka’l‐ulâ tahte’s‐serâ’da var durur\nZât-ı vâhid’dir velî göründü nîce bin sıfat\n"},{"type":"metin","text":"[N. Mısrî]\n"},{"type":"alt_baslik","text":"• SON PERDE\n– BİR VARDAYIM BİR YOKTA –\n\n"},{"type":"metin","text":"Var-bir-derdim çâre yok bir-derde, varda yoğun imkânı nerde…\n"},{"type":"spoiler","text":"Allah’ı, planlarımı bozmasından bildim…\n"},{"type":"metin","text":"[M. Şehrinin Kapısı’ndan]\nCânım efendim,\n\nPlanlarımı gerçekleştirmenin imkansızlığını bildirerek yine kendimle çelişkiye düştüm.\n\nDağlarda geçen o unutulmaz gecede olduğu gibi, her şeyi geride bırakarak düştüğüm bu yolda azimle devam edeceğim…\n\nKim bilir belki de maddeden manâya varan tersine Yol’a dair, anlatılmayı bekleyen gerçek bir hikâye, her şeye rağmen hâlâ var olabilir…\n\nHem sadece boş bir kağıt yığını olarak değil?\n\nKendime düştüğüm anlarda, uzakta bir serap gördüm, ayrıntılardan söz edemeyecek kadar belli belirsiz olsa da genel hatlarını çizebilecek kadar netti.\n\nDolayısıyla, evvele yolculuktan bahsedecek bu metinde\n\n“Y-OL” kelimesi görünmemelidir\n\nHem bütün sembolik dillerdeki izleriyle\n\n小路\n\nपथं\n\nراه\n\nطريق\n\nBelki sâdece ilk ve son bölüm hariç…\n\nOrada bu işaret, gizemli bir eylemin ortaya çıkacağı alanı tasvir etmek için yanıp sönecektir; ayrıca bu şekilde Y-OL’un değişmeden ama aynı da kalmadan yalnızca kendine vardığı gösterilecektir…\n\nEn başta doğum ve en sonunda da ölüm hakkında birkaç söz söylenmesi de mümkündür…\n\nBu dönüm noktaları arasında kalan diğer her şey, tek bir konuya ilişkin bir anlatının izlerinden yoksun olacaktır.\n\nBana öyle geliyor ki gitgide daha da küçük hikayelere bölünen, tek bir ortak ipliği bağlamanın imkansız olduğu pek çok tuhaf hikaye var.\n\nZaten her şeyin içinden geçen, her şeyin içinde geçtiği o ilk hikaye, ‘orijinal ip’ dışında…\n\n“Hikâye-yi ömür” denen çadırda geçen her harfi bağlayan nefes de ipi gibi değil mi?\n\nBöylece, tüm bağlayıcı unsurları kaldırdığımızda, kaldırılamayacak olan en önemli şeyin, her şeyden hiçbir şeye varan Y-OL’un hikayesini elde edebiliriz.\n\nBöyle bir hikaye, farklı zamanlarda farklı insanlar kaleminden çıkmış birçok pasajın bir araya getirilmesi gibi olacaktır.\n\nOnları birbirine bağlaması gereken tek şeyse cânım efendim, benim de tanımlamaya cesaret edemeyeceğim, söylemeden geçeceğim, birliğin doğasında olan O’na has tek bir nitelik olacak…\n\nSâdece şunu söyleyebilirim ki işbu mektubumda ot sapları ve rüzgar hakkında yazdığım anda, onun varlığını bizzat hissettim, öylece esti yani…\n\nAma nedir bu?\n\n…\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"• Başlangıçta hakikat yoktu-r\n"},{"type":"metin","text":"Bu cennetin koyduğu yasadır.\nCennetin bir başka yasası da:\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"• Hakikat ortaya çıktığında bile onu ifade etmenin mümkün olmadığıdır.\n"},{"type":"metin","text":"Ancak cennetin ana yasası böyledir:\n"},{"type":"alt_baslik","text":"• “Yüce sultân” iradesini beyan ettiğinde, hiçbir yasanın geçerli olmadığıdır çünkü tüm yasalar onun daha önce verdiği emirlerin hatırasından başka bir şey değildir.\n"},{"type":"spoiler","text":"Önceden yazılanların (mektub) bağlamı doğrudan deneyiminize uymuyorsa, sorun değil. Şimdi OLAN Hak deneyimi her zaman öncelikli olmalıdır.\n"},{"type":"metin","text":"[A. Kadrî]\nKendisi hâlihazırda oradayken öncekiler bir anlam ifade ederler mi hâlâ?\n\nPeki kim bu “yüce sultan” diye mi soruyorsunuz?\n\nAma lütfen efendim bilmezlikten gelmeyin, hemen şuracıkta ayağımla çay sehpasını deviriveririm ve siz de pek tabi gülümsemekten alamazsınız kendinizi…\n\nİşte bu yüzden semâvî cennet, yerde kendi kurallarını çiğnememize izin veriyor.\n\nİmkânsızlıklar ormanının içinden bilmeden geçiyoruz ve sonra henüz üstü açılmayan, ortaya çıksa bile ifade edilemeyen bir gerçek, aniden önümüzde beliriyor ve yeryüzündeki taze bir çatlaktan sızan, pek değerli bir elmas gibi pırıl pırıl ışıldıyor.\n\nİşte bu gerçekleştiğinde, o mâdenden bu manâyı taşımak için esrârı bilinmeyen kelimeler ortaya çıkar.\n\nKim bilir belki de bu türden sonsuz sayıda kelime olabilir.\n\nBelki uçan hiçbir şeyin yere bağlanmasına, hiçbir nağmenin yeniden bestelenmesine gerek yoktur ve bu hikâyede yer alacak her şey zaten yazılmıştır.\n\nNe varki bu pasajlar farklı çağların kitaplarına dağılmıştır; belki de bilgelerin en bilgesi yalnızca kıyaslardan oluşan bir süsleme konusunda marifetliydi ve bu bölümlerin en önemlisi câhil bir barbar tarafından kurgulanmıştır.\n\nÖyle ya da böyle…\n\nKalbim, bahsettiğim hikâyenin var olduğunu yakînen biliyor.\n\nAncak onu, yalnızca var olan tüm kitapların sayfalarını çeviren o gizemli rüzgar okuyabilir.\n\nAma aramızda kalsın da canım efendim, bu dünyada ondan başka bir şey var mı?\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"Hadi aşk ile bir daha çekelim onu…\n"},{"type":"metin","text":"Şimdi evreni içimize çekelim\nSınırlarımızı dışarı verelim\n\nİçini hem dışını bir bilelim\n\nAşk ile kendimizden geçelim\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Ey Niyâzî âdem oldu çün cihânın şu’lesi\nBahş olur âdem deminden ‘âleme rûhu’l-hayât\n\n"},{"type":"metin","text":"[N. Mısrî]\n"}]}}},{"id":202405171211,"article":{"header":{"background_image":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2024/05/atlikarinca_ben.jpeg?w=250","date_value":"17 MAYIS 2024","mini_title":"agah olasın","tags":[""],"title":"Atlıkarınca","subtitle":""},"main_article":{"quotes":[{"type":"baslik","text":"Atlıkarınca"},{"type":"metin","text":"Oyun Parkımıza\nHoooş geldiniz!\n\nHayâl-tezgâhımızda dönen\n\nDünya filmimiz size özel gösterimde\n\nSeyrimize, devrimize…\n\nşaşırtan işletmemize hoş-gelmişsiniz…\n\n"},{"type":"fotograf","url":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2024/05/atlikarinca_ben.jpeg?w=250"},{"type":"metin","text":"Oooo maşallah görüyorum ki zaten atlıkarıncaya binmişsiniz!\nÂh o sürüş şekline bayıldım!\n\nNe de şık bir arabanız var.\n\nBu modellerde gaz pedalı da mı var ne?\n\nHatta fren bile yapabiliyorsunuz öyle mi?\n\nAma hepsinden önemlisi bir direksiyona sahip olmanız.\n\nÇalıştır bakalım, ısınsın motor, duydunuz zilin sesini\n\nVeee işte gidiyoruz…\n\n…\n\nAma bir dakika…\n\nBu manzara neden hiç değişmiyor?\n\nNe garip…\n\nYoksa bu araba hep daire mi çiziyor?\n\nDireksiyonu sağa sola çevirmece tamam, fren yapmaca tamam ama neden sâdece tek bir yöne gidiyor bu?\n\nBir gariplik var bu işte…\n\nE tamam zaten canınız öyle sürmek istiyor işte\n\nEgonuz bu şekilde yönlendiriyor;\n\nSözde ego, yalnız düşüncede var o.\n\nSola yönlendirir, sağa yönledirir, ecük de düz gider\n\nve ama asla sonuçtan tam olarak memnun olmaz.\n\nHadi kendi gidişinden memnun olsa\n\n“Diğerlerini de kontrol edeceğim” diye tutturur…\n\nEn yakınlarından başlar müdahale etmeye:\n\n“Nasıl gidiyorlar…\n\nŞişşşt nasıl sürüyorsun öyle?\n\nHey sen ordaki, vaziyet nasıl?”\n\nKeskin dönüşlerde daha mı çok yattılar ne…\n\nOooop\n\nŞimdi sen de aynısını yapıyorsun.\n\nAma daireler çizerek devam ediyorsun.\n\nNeyse ki atlıkarınca zaman zaman durur.\n\n(Sal-bırak)\n\nKısa bir mola…\n\nİsim vermesini bilen Tibetliler buna “bardo” derler.\n\nDaha sonra koştur koştur binecek başka bir araç ararsınız.\n\n“Belki ben de ata binerim, Üsküdar’ı da geçerim. Tabi ya muhtemelen bu benim kaderim!”\n\nÇünlü çok akıllısın ya!\n\nYa da cihan kurnazlığı bıraktın, bu sefer gerçekten akıllıca davranacaksın:\n\nKüçük bir scooter alıyorsun çünkü tüm yorucu turlardan sonra tevazu ve alçakgönüllülükle dolusun.\n\nEvet, tüm bu sallantılardan sonra epey olgunlaştı ego.\n\nŞimdi de bir gemiye bindin…\n\nVe atlıkarıncanın gittiği yöne doğru dümen kırarsan sonunda zafere ulaşabilirsin:\n\n“Vay canına, bunu iyi yaptım! Sanırım şimdi çözdüm olayı!”\n\nArtık her şeyin nasıl çalıştığını keşfettin.\n\n“Kontrol tamamen bende, bana bak bana!”\n\nYaratılışla akordunuz tam, kozmosla uyum içindesin.\n\nNasıl da uyumlu bir kul, tam da rabbinin istediği gibi sürüyor.\n\n“Bakın, nasıl yönlendirebiliyorum!\n\nBen böyle yönlendirdiğim için tüm atlıkarınca hareket ediyor!\n\nHeyyy, işte buraya bakın!”\n\nBu sanatta eşsiz bir şekilde ustalaştın ya…\n\nArtık diğerlerine nasıl sürmeleri gerektiğini bile söyleyebilirsin.\n\n“Bakın işte böyle yapmalısınız! Tam olarak benim gibi!”\n\nArtık tamamen uyanmış, aydınlanmış bir sürücüsünüz, ermiş bir kulsunuz maşallah.\n\nAaaa baksen şu işe..\n\n“Onu takip edin!”\n\ndiye arkandan bağırıyor birkaç kişi coşkuyla…\n\nEn iyisi hemen otobüse binmek:\n\n“Herkes binsin ve arkama otursun!\n\nZira Bennn atlıkarıncayla bir ve bütünüm!”\n\nO zaman artık sen, takip edilmesi gereken ruhani bir lider, bir kanaat önderi, tabi ya bir mürşid ya da bir guru olmalısın.\n\nBu kadar gürültü çıkarmadan daha sessiz çalışmak istiyorsanız elbette itfaiye aracını, ambulansı, çöp kamyonunu kullanmak gibi diğer önemli görevleri de üstlenebilirsin.\n\nYa da sadece güvende olmak, uygun şeridi tutturmak için ambulansın arkasına geçebilirsin.\n\nÖnemli olan tek şey, illa bir şeyi takip etmendir.\n\nNe de olsa doğru anda hızlanmanı ve doğru anda fren yapmanı hep buna borçlusun.\n\nVe hepücüğünden önemlisi, maşallah büyük bir marifetle yön veriyorsunuz, böyle direksiyon sallayan görülmedi.\n\nHerkese yardımcı olur bu seyir…\n\nBöylece sadece aracını mükemmel bir şekilde yolda tutmakla kalmaz, tüm atlıkarıncanın uygun yolda ve münasip seyirde sürülmesine de katkıda bulunuyorsun!\n\nAh keşke herkes böyle sürse!\n\nHer şey kontrolün altında\n\n…\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"Tâ ki\n…\n\nTâ ki bir gaflet ânında\n\nYanlışlıkla direksiyonu bırakana kadar.\n\n"},{"type":"metin","text":"Amanııınnn…!\nŞimdi merak ediyorsun:\n\nBu iş kendi başına da olabiliyor muydu ya!\n\nNe zamandan beri böyle peki…\n\nHayallahım yaaa…\n\nBu şey kendi kendini sürüyor, bu nasıl bir âlet acaba…\n\nElbette kendi kendine hareket ediyor, kendi işini kendi görüyor.\n\nKendi, kendini oynatıyor\n\nKişisel çaba göstermene gerek yok,\n\n“Gerek var” diyorsan o isteği de süren bir…\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"O iki elinle yapıştığın “kontrol bende” direksiyonu oyuncak\n"},{"type":"metin","text":"İşlerin tek merkezden yürüdüğü sahne gelene dek\nOyalan, boyalan, filme iyice bir dal diye var\n\n…\n\nGerçi elin zâten kudret elinde ama\n\nGörünler elini boş görmüyor fenâ mı?\n\nŞimdi arkana yaslanıp keyfini çıkarabilirsin ya kaza korkusuyla hayıflanabilirsin; atlıkarınca rotasını hem ne göstereceğini iyi bilir.\n\nNasılsa\n\n(Ne asıl-hatırlasana)\n\nNasılsa her zaman huzurdadır\n\nDoğrudan mutluluğa gider ve hep başladığı yere döner.\n\nEee ne demişti ELIOT Baba:\n\n"},{"type":"spoiler","text":"“Ve tüm keşiflerimizin sonu, başladığımız yere varmak ve orayı ilk kez tanımak olacak.”\n"},{"type":"metin","text":"Hayat Denen Atlıkarıncamız\nAldanış yurdu işte…\n\n\n.\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Dünya hayatı bir oyun, bir eğlence\nBir süs, bir gösterişten başka ne\n\n"},{"type":"metin","text":"[Hadîd:20’den]\n"}]}}},{"id":202405081020,"article":{"header":{"background_image":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2024/05/ip_yilan_oyunu.jpeg?w=660&h=440","date_value":"8 MAYIS 2024","mini_title":"agah olasın","tags":[""],"title":"İpin ucu kimin elinde -3?","subtitle":""},"main_article":{"quotes":[{"type":"baslik","text":"İpin ucu kimin elinde -3?"},{"type":"spoiler","text":"Âgâh olun ki doğum-ölüm, inşa-imha ile yokla var arasında göz kırpar dünya.\nİp, yılandır; gökyüzü, mavi… Aldanmak için görünürdeki sebepler geçerli.\n\nVe ‘O’ olan kendi öz-benliğinize dair gafletiniz yüzünden birer illüzyon olan rüyalar gibi\n\nTıpkı ipin, ip olarak tanınmamasının, yılanın ortaya çıkmasına yol vermesi/destek [adhara]\n\nve zemin hazırlaması/temel [adhishthana] olması gibi.\n\nSiz de öz-Benliğinizi tanımadığınızda dünyayı bu temel üzere inşâ ediyor ve bu dünyayı ayakta tutan destekler oluyorsunuz.\n\nYılanın gerçek olmadığının görülmesinin ardından gelen, “bu bir ip” tanımlaması şimdi daha sinsi bir yılan yarattı:\n\nİpin altında yatan genel ‘BU’ kavramıyla karışmış olan bir ‘BU’ kavramı.\n\nBenzer şekilde gerçek-dışı (hayal) dünyada da Öz-benliğin altında yatan genel varoluş kavramıyla karışmış olan bir ‘O vardır’ kavramı bulunur.\n\n"},{"type":"metin","text":"Dünyânın gerçekliği tıpkı loş bir ışıkta görülen halka şeklinde kıvrılmış bir yılan görüntüsü gibi…\n"},{"type":"spoiler","text":"Nasıl ki gerçek ipin bilgisi (marifetullah) hayâli yılan kavramı ortadan kayboluncaya dek belirmiyorsa, evrenin üst üste bindirilmiş çoklu görüşü bırakılmadıkça Hakikat’in görüşü bilinmez, birlik zevki tadılmaz.\n"},{"type":"metin","text":"[R. Maharshi zevkiyle]\n"},{"type":"spoiler","text":"Dünya içimde doğduğunda\nSadece bir yanılsamadır:\n\nGüneşte parıldayan su,\n\nSedefte bir gümüş damarı,\n\nBir ipte yılan var sanması.\n\n"},{"type":"fotograf","url":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2024/05/ip_yilan_oyunu.jpeg?w=660&h=440"},{"type":"spoiler","text":"Dünya benden akıp gidiyor\nVe yine bende çözülüyor,\n\nBir bilezik eriyip altına,\n\nBir çömlek toprağa dönüşüyor,\n\nBir dalga suya dönüşüyor.\n\n"},{"type":"metin","text":"[A. Gita 2: 9-10]\nİlkin yılanı ezberledim korku başlığı altında:\n\nYılan, yılan, kara-yılan…\n\nO kadar tekrar ettim ki tetikteyim, hazırım bekliyorum artık.\n\nHayır hayır aslında yılanı değil korkmayı…\n\nBir hayâlet\n\nBir kez avlanana dek\n\nDefalarca avlanır\n\nYılanla defalarca karşılaşıyorum\n\nOlacak gibi değil\n\nArtık yoruluyorum korkmaktan\n\nYılana değil korkuma çeviriyor bakışlarımı bu yorgunluk\n\n"},{"type":"fotograf","url":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2024/05/ip_yilan_oyunumuz.jpeg?w=300&h=196"},{"type":"metin","text":"İkinci el idraklerle\nKörü körüne yoklayarak değil\n\nKendi doğrudan deneyimle\n\nBakar bakmaz bir idrak kamaşması\n\n…\n\nİçerden dışardan ışık vuruyor\n\nVe ip birden ip olarak görülüyor\n\nAma nasıl bir görüş\n\nGören de o ışıkta yıkanıyor\n\n…\n\nBen ben ben…\n\nDüşüncelerim, duygularım, anılarım, kayıplarım, günahlarım, başardıklarım, hiç sevmediklerim ve çok sevdiklerim…\n\nBen olma alışkanlığım\n\nBaşka türlü göremiyorum\n\nGörülmeyi görülmeyi\n\nÖrüle örüle yumak olmuş beni çözmeyi aklıma bile getirmiyorum.\n\nSonra bir fırtına esiyor,\n\nEzberim bozuluyor,\n\nBenim sandığım evim yıkılıyor,\n\nAma öyle bir yıkılma ki gıkım çıkmıyor\n\n“Ohh iyi oldu” rahatlığında\n\nTastamam edilgenim\n\nEden ben değilsem\n\nEtmeyen de ben değilim\n\nO yumağı çözüp, sarıyorum başa\n\n…\n\nBir genişlik, bir hafiflik, kuş gibi uçuyorum.\n\n“Ben sandığım meğer yoğ imiş; bana öyle gelmiş” deyip\n\nİpimle çorap örüyorum.\n\nArtık nasıl sökülür biliyorum\n\nGüneşin battığı yok nasıl olsa\n\nIşıkla yıkıldı, yıkandı ne varsa\n\nYerin göğün nûru bir ışık sağanağı\n\nBu ip, bu ben, bu da Allah…\n\nÇok yakıştı maşallah sana bu çorap\n\n…\n\nİpi yılan zannetmeye yatkınlığım yok mu?\n\nMeğer ipi, ip olarak görmeyi bırakmam için\n\nSahnesi geldiğinde parlayan\n\nIşıktan bir anahtar olarak tasarlanmamış mı?\n\n…\n\nOlanlar oldu\n\nBuldum ise ne oldu\n\nBulan O oldu\n\n…\n\nSonunda ne mi oldu?\n\nYılan alkışlanmadı\n\nSahnede sadece ip rolünü oynayan vardı.\n\nOyun ödül aldı.\n\nHepücüğü oyuna dahildi\n\nEvet O da…\n\nHele bana şöyle geldi bir göz açıp yummuş gibi\n\nHele bana şöyle geldi şol yel esip geçmiş gibi\n\nAcem bir nefesle dağılmadan önce şöyle buyursunlar:\n\n\n.\n\nUzayan ipin diğer yorumları\n\nİpin-ucu-kimin-elinde-1\n\nİpin-ucu-kimin-elinde-2\n\n"}]}}},{"id":202403261509,"article":{"header":{"background_image":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2024/03/sekine_umutrehberi.jpg?w=660&h=437","date_value":"26 MART 2024","mini_title":"agah olasın","tags":[""],"title":"Sekine: Koşulsuz Güvenlik Hissi","subtitle":""},"main_article":{"quotes":[{"type":"baslik","text":"Sekine: Koşulsuz Güvenlik Hissi"},{"type":"spoiler","text":"“KOŞULSUZ GÜVENLİK HİSSİ”\nErişkin manevî dinleyiciler için doğrudan bir seyir önerisi\nOlayların bize öğretebileceği şey şu: düşmek ve ağırlığımıza sabırla güvenmek.\n\nHem bir kuş bile uçmadan önce bunu yapmak zorundadır.\n\n"},{"type":"metin","text":"[R. Rilke]\nMâdem öyle andık adını “sekîne” kadehi ile başlayalım açılmaya…\n\nSâkinlik, sükûnetle iç huzûruna kavuşma, “gönül rahatlığı” diye-biliriz.\n\nBiraz daha incelince beşerin yüzünü, insana çeviren akort bu fikrimce:\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Zihni arınıp Sekîne’ye akord olan insan erer\nManâ âlemine geri döner, gaybı bir bir derer\n\n"},{"type":"metin","text":"Bozulmaz bir huzura açılan kapısız kapıdan geçmek için, cümlenin devamını okumalı, büsbütün selâmet bulmalıyız:\n"},{"type":"spoiler","text":"Kapsan da bizi sefînemizden\nGitmez bu sekîne sînemizden\n\n"},{"type":"fotograf","url":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2024/03/sekine_umutrehberi.jpg?w=660&h=437"},{"type":"spoiler","text":"Vallâhu yed’û ilâ dâri’s-selâm…\n"},{"type":"metin","text":"[Yunus:25’den]\nİşte selâm yurduna apaçık bir dâvet\n\nAşk ile birlikte buyuralım şimdi icâbet\n\nÇağıran kim?\n\nYeminle Allah\n\nÇağırdığı ne?\n\nSelam yurdu\n\nNefeslenerek, selâma selâm vererek yürüyelim:\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"Es-Selâm:\n"},{"type":"metin","text":"Beden ve tabiat kayıtlarından, tehlikeden, her boyutun kendi kayıtlarından selâmet ihsan eden, yakîn hâlini bâtından zâhire geçiren\nÖlümcül bir alışkanlıkla “isimler” bizi aldatmasın aman, şeylerin göründüğü gibi olmadığı hayal perdesinde…\n\nZira bir Selâm’ın dalga dalga yayıldığı “Selamet Yurdu” öyle işin sonunda varılacak bir mekan değil, bir makam, kendince hissiyatları, hassasiyetleri olan bir makam\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"Selamet yurdu:\n"},{"type":"metin","text":"Kayıtlardan berî, bağlardan azâde, hakikatimize bahşedilmiş imkanlarla, varlığın büsbütün akışı olan yaşam boyutu, “cennet” desek olmaz mı? Dur hemen etiketleme, sonra yapışıp kalıyoruz, yerimizde sayıyoruz.\n"},{"type":"alt_baslik","text":"Her an solunan nihâi ve koşulsuz bir güvenlik, eminlik hissi…\n"},{"type":"metin","text":"Aslında bu tam emniyeti duyar duymaz böylece hissetmek, bu yazının devamındaki sebepler zincirini ve işin mantığını kavramaktan çok daha mühimdir.\nBu sezgi için kelimeleri anlamak, kavramları çözmek lâzım değil çünkü anlamak, zihnin mantıksal ülkesinde gerçekleşir.\n\nOysa kendi varlığımızın koşulsuz güvenliğini doğrudan hissetmek, tüm muhakeme ve anlayışın doğrudan aşılmasına, koşullanmış, daralmış zihnin tam açılmasıyla eşdeğerdir.\n\nPeki nedir bu “Nihâî ve Koşulsuz Güvenlik”?\n\nDoğrudan târifi oldukça güç ama bir metafor olarak\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"“anne kucağındaki bir bebeğin hissiyâtı”\n"},{"type":"metin","text":"veyâ\n"},{"type":"alt_baslik","text":"“okyanusun kucağında bir dalga”\n"},{"type":"metin","text":"diye-biliriz.\nTehlikede olduğunuzda, gerçek varlığınızın kayıtsız şartsız güvende olduğundan emîn olarak, bedeninizin kendiliğinden ve doğal olarak müşkül durumlarla başa çıkmasına izin verebilirsiniz.\n\nKendini gerçekleştirme derdindeki talipler için felsefe ve din pencerelerinden bakılınca, böyle bir koşulsuz güvenlik açıklığının seyri mümkündür.\n\nHer ne kadar dîni bir söylemle “Allah’ın lütfu ve inâyeti” kavramı, tanrısız dinlerde farklı bir kavram olarak “Sükûnet” kullanılsa da aslında her ikisi de aynı koşulsuz güvenliğe yani görünenin ardındaki kaynak olarak Kend’ÖZ’ümüze işâret ediyor.\n\nKoşulsuz güvenliğin doğrudan bilinmesi bir sebep-sonuç mantığı zincirine dayanmaz.\n\nBu bilme rasyonel açıklamalara filan da ihtiyaç duymaz.\n\nBu, tüm nedenlerin ve rasyonalitenin üzerinde olan doğrudan bir duygudur ve bilmek, anlamak değil “hatırlamak” yeterlidir.\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"Kelâm-ı Kadîm’de çokça tavsiye buyrulan “Zikrullah” emri bu zevkle yeniden okunabilir.\n"},{"type":"metin","text":"Bu biliş hissedildiğinde, tüm enerji alanı bu anlayışla yeniden hizalanır ve mucizeler kendiliğinden ve otomatik olarak açığa çıkar.\n"},{"type":"spoiler","text":"Enerjiniz, evrenin tüm yaşamınız boyunca sunmaya çalıştığı frekansla doğrudan uyum içinde titreştiğinde, akış içinde yaşamaya başlarsınız ve mucizeler gerçekleşmeye başlar.\n"},{"type":"metin","text":"[P. Desai]\nDolayısıyla bir mucizenin gerçekleşmesi için dua etmek yerine, nihai olarak ve koşulsuz olarak güvende olduğunuzu hissetmek ve bunu tam hatırlamak yeterlidir.\n\nMucizenin gerçekleşmesi için dua etmek pek etkili olmayabilir zira böyle bir dua zihnin:\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"“Şimdi güvende değilim ve kurtarılmaya ihtiyacım var…”\n"},{"type":"metin","text":"şeklindeki yanıltıcı varsayımını yansıtır.\nHayır, risk altında olan “ben” diye bir şey yoktur ve dolayısıyla bir kurtarıcıya da ihtiyaç yoktur.\n\nŞimdi şöyle biraz geriye yaslanıp seyre dalalım…\n\nBir film izlediğinizde, öyle bir sahne gelir ki ekrandaki kahraman büyük bir tehlike içindeymiş gibi görünür.\n\nHer ne kadar filme kendinizi kaptırmış olsanız da böyle bir sahneyi ciddiye alır, sinemadan çıkar mısınız?\n\nElbette hayır… Pekâlâ biliyorsunuz ki “ekrandaki kahraman” aslında bir kahraman değil, enerjik ışık piksellerinden oluşan bir ışık desenidir.\n\nYani, bu “kahraman ve tehlike” bir uydurmadır, mind-made bir kurgudur.\n\nDünya perdesinden dönen günlük yaşamda, tıpkı beyaz perdedeki “kahraman” gibi “ben” de tehlike veya sıkıntı içindeymiş gibi görünse bile filmdeki durum ve olay gerçek durum ve olay değil, tamamen BENLİĞİN sonsuz parıltılarından oluşan, geçici enerji kalıplarıdır.\n\nTüm olay örgüsü bir görünüşten ibârettir ve\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"dünya perdesinde şeyler göründüğü gibi değildir.\n"},{"type":"metin","text":"Böyle bir keşif, otomatik olarak muazzam bir koşulsuz güvenlik hissini serbest bırakacaktır.\n"},{"type":"alt_baslik","text":"Koşulsuz güvenlik hissi,\n"},{"type":"metin","text":"tüm enerji alanınızın otomatik bir titreşim olarak, doğduğumuz kaynakla yeniden hizalanmasına neden olur.\nBurada kelimeler vâkıânın inceliğine karşı kalın düşüyor, farkındayım…\n\nNe demek istiyorum?\n\nMucizenin sizin onu dilemenizden kaynaklanmadığını söylemek istiyorum.\n\nMucize, varsayılan olarak kayıtsız şartsız güvende olduğunuzu anlamanız ve bu güvenliğin çaba sarf etmeye ve düşünmeye gerek kalmadan zaten verilmiş olduğundan ve doğal olarak alınabileceğini kesinkes keşfetmeniz sâyesinde açık bir kabulle gerçekleşebilir.\n\nBöyle bir güvenlik hepimize bahşedilmiş ama çoğumuzun farkında olmadığı doğal imkânımızdır.\n\nGelin bazı misallerle biraz sulayalım buraları…\n\nMisal yollu masallar…\n\nÖyle ya uyanana dek bitmez büyüklere masallar\n\nMeselâ dünya perdesinde kötülük hep gösterimde ya, yeni bir sahne de biz açalım:\n\nNaziler tarafından zorla gaz odalarına tıkıldığınızı ve kapıların kilitli olduğunu varsayalım. Odanın içine habire zehirli gaz püskürtülüyor. Zihin, size ölümünüzün yakın olduğunu söylüyor ve muazzam bir korku pompalıyor.\n\nBirdenbire bu sahnenin, film ekranında yanıp sönen veya rüya deneyiminizde gelip geçen bir kurgu olduğunu fark ediyorsunuz.\n\nDu bakalım n’olcek…\n\nGörünüşte şahsen olay örgüsüne katılırken zâten, tamamen sahnenin dışında olduğunuzu keşfediyorsunuz.\n\nDiğer insanların feryâd u figanlarını, zârı zârı ağlamalarını ve çığlıkları duyarken, birden bütün bunlar artık acıdan gelen çığlıklar değil de kendi ışıldayan enerjinizin ilahi titreşimlerine (nûr-u ilâhî) dönüşebilir.\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"“Yerin göğün nûru benim” mi duyuluyor ne…\n"},{"type":"metin","text":"Evet, bir beden hâlâ acı çekiyor ve hatta ölüyor, sahneden çekiliyor gibi görünüyor ancak “bedenin” ve “acının” gerçekliği, tüm varlığınızı büsbütün saran sonsuz parlak ışığa döndüğü noktaya kadar azalıyor, azalıyor, âkıbet nûr’a dönüşüyor.\n"},{"type":"spoiler","text":"“Yerin göğün nûru O’dur”\n"},{"type":"metin","text":"duyulmakla kalmadı şimdi olan o oldu\n[Nûr:35 zevkiyle]\n\n…\n\nHayallahım neler oluyor böyle?\n\nN’olacak kendi mucizenize tanık oluyorsunuz…\n\n"},{"type":"spoiler","text":"“Şehidallahu ennehu la ilahe illa hu”\n"},{"type":"metin","text":"Kendi birliğine kendi şahitliği duyuldu\n[Âl-i İmrân:18’den]\n\nVe mucize, vücudunuzun, mucizevi bir şekilde kurtarılmasında değil…\n\nMucize, tüm senaryonun artık zihnin yorumladığı sözde “insan acısı” olmaktan çıkmasında…\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Bütün mucizeler algıda bir değişimi gerektirir.\n"},{"type":"metin","text":"[H. Schucman]\nBirdenbire aslında hiçbir zaman bir bedene sahip olmadığınızı keşfedersiniz, artık yaşam ve ölüm hâli arasında ayrım yapamaz hâle gelirsiniz, bütün sınırlar bulanıklaşır, bütüne ulaşılır.\n\nHissettiğiniz tek şey, koşulsuz bir neşeyle uğuldayan ve titreşen sonsuz ışıltılı enerjinizdir, ışık ışığa dönmüş ve “nûrun âlâ nûr” olmuştur.\n\nİşte daha ilk nefeste bahsettiğim “koşulsuz güvenlik” hissi budur.\n\nSözde ölüm karşısında bile,\n\nKENDİMİZ OLAN sarsılmaz güvenliğe dalmışızdır.\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Ko ölmek endîşesin\nÂşık ölmez bâkîdir\n\nÖlmek senin ne’n ola\n\nÇün cânın ilâhîdir\n\nÖlümden ne korkarsın\n\nKorkma ebedî varsın\n\n"},{"type":"metin","text":"[Y. Emre’den]\nGerçekten “ölüm” var mı?\n\nPek değil….\n\nÖyle olsa kitap, SİZ ÖLÜRSÜNÜZ buyururdu\n\nAma\n\n"},{"type":"spoiler","text":"“ölümü tadıcı olmak ve aslına dönmek”\n"},{"type":"metin","text":"gibi bir zevkten bahsediliyor.\n[Ankebût:57’den]\n\n…\n\nVâkıâ ölen şey aslında hiç doğmadı.\n\nOlan tek şey,\n\nBir TV kanalından diğerine geçiş gibi\n\nKEND’ÖZÜmüzün enerjik etki kalıplarının bir bir değişmesidir.\n\nCenâbı Yunus dilinde\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"“Bizi kaptan kaba koyar”\n"},{"type":"metin","text":"diye çağrılan koku budur.\nŞimdiye dek saçılan bütün bu hikaye damağımızda nasıl bir zevk bıraktı\n\nSen aslında sonlu-sınırlı bir kişi değilsin.\n\nSen aslında bir ruh değilsin.\n\nAslında bir bedene de sahip değilsin\n\nGeçmiş “yaşam” dediğin hayat hikayesi,\n\nÖz-geçmiş aslında bir yaşam değil\n\nHem ÖZ olan geçmez…\n\nBütün hikaye, kendi ışık enerjinizin (nûr) dünya perdesindeki asılsız bir gösterisidir.\n\nSen aslında yalnızca\n\nSonsuz Işıldayan Enerjisin\n\n(Ve her şeyin aslı En-Nur)\n\nNihayet bir diğer işaret yansıyor perdeye:\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Arz (Yeryüzü), Rabbinin (Evirip çeviren) nûru ile parıldamış, açığa çıkmış…\n"},{"type":"metin","text":"[Zümer:69’dan]\nEnerji, enerji deyip duruyoruz ya\n\nBu enerji, Fizik derslerinde öğrendiğiniz sıradan bir fiziksel enerji değil, kudret-i ilâhî, sınırsız olan Sonsuz nihai bir Zekadır.\n\n(Akl-ı küll)\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"Enerji ve Maddenin Sonsuz Oyunu\n"},{"type":"metin","text":"Gel gelelim ilahi komedyaya…\nSiz, aşkın zekanın kendisi olarak, kendinize şaka yaparak kendinizi kandırmayı seviyorsunuz ve kendi kendinize oynadığınız bu tür komik şakaları kendi yüzlerinizce sahnesi geldikçe keşfetmeyi, tanınmayı seviyorsunuz.\n\nCiddi ciddi görünen bütün bu “hayat” ve “geçmiş tarihler” dün gece rüyanızda deneyimlediğiniz gibi sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir.\n\nKitabın işareti de bu yönde değil mi?\n\nDünya hayatı sâde bir oyun, bir eğlence\n\nBir süs, bir gösteriş, aldanıştan başka ne…\n\n[Hadîd:20’den]\n\nAslında hiçbir sahneyi anlamanıza bile gerek yok. Bu zevke göre maneviyat temrinleriniz bile gereksiz.\n\nYapmanız gereken tek şey, var olan her şeyin siz olduğunuzu ve ne olursa olsun, “koşulsuz olarak güvende olduğunuzu” tam biliştir.\n\n(Bunu sınamaya kalkarsanız zihin perdesinde dönen filme düşer ve o perdenin kanunlarına göre yargılanırsınız)\n\nVe Varlığın Sevinci’nin dilinde\n\n“Efela abden şekûra”\n\nYa ben şükreden bir kul olmayayım mı?\n\nFakr\n\nHamd\n\nKullluk\n\nOlanın farkındalığı içinde\n\nGizli hazinemizde ne varsa\n\nGün-yüzüne çıkmasının\n\nGüzellikle şahitliği\n\nBir demin şükrü az devlet midir yâ hu?\n\n…\n\nBundan sonrası zevkin ziyadesi\n\nBiri sayarsan bin idesi\n\nAma deli gönül kelâm etmek, muhabbetle bir masal daha anlatmak diler\n\nMâdem sabırla buraya dek okudunuz, canımızdan okumaya devâm…\n\nİmdi yine misal yollu diyelim ki\n\nUzak ülkelerin birinde\n\nVahşi doğada\n\nPek ıssız bir yerde, karanlıkta kayboldunuz.\n\nEtrafınız bir grup aç kurt tarafından kuşatıldı, tüm o korkunç gözler size bakıyor ve canavarlarca her an canlı canlı yenilebilirsiniz.\n\nBirdenbire iyi kurulmuş tüm bu sahnenin sizin ilahi enerji titreşimleriniz olduğunun farkına varırsınız, bunun farkına vardığınızda, onca hareketin içinde, üzerinize muazzam bir sâkinlik yağar (sekine) ve güvenlik hissi çöker, huzur bulursunuz…\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Sonra Allah, Rasûlü’nün üzerine ve inananların üzerine sekinetini (yakîn nuru, itmi’nan, sükûnet) inzal etti\n"},{"type":"metin","text":"[Tevbe:26’dan]\n"},{"type":"spoiler","text":"İmanlarının kat kat artması için, inananların kalplerine sekine (sükun, güven duygusu) indiren O’dur..\n"},{"type":"metin","text":"[Fetih:4’den]\nEvet, kurtlar her an üzerinize saldırabilir, ne olmuş yani!\n\nKurt da onun\n\nBu beden de\n\nBirini birine yedirmekse muradı kime ne!\n\nTüm varlık KENDİNDİR, kurtlar bile sizin kendi enerjik etkilerinizin görünüşteki kalıplarıdır, kendi eseridir.\n\nÖyle göründüğüne bakmayın\n\nOnlar aslında “kurt” değiller\n\nOnlar KEND’ÖZÜNÜZün etkileridir.\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Her yüzümüzden kendimizle başka cilve eyledik\nHer renkte görünen biz idik böyle murâd eyledik\n[S. Yahya Dede’den]\n\n"},{"type":"metin","text":"Neden sonra sakinleşir, gevşer ve kendinizi tamamen serbest bırakırsınız.\nTâ böylece sâkin olduğunuzda ve kendinizi koşulsuz olarak güvende hissettiğinizde, tüm olay örgüsü, kölenin efendisinin ayaklarına kapanması gibi ayaklarınıza kapanıverir.\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"Kabul aynasına, kabul yansıyacaktır.\n"},{"type":"metin","text":"Mevlâ’mız bir\nÇünkü MEVLÂ\n\nArapça hem efendi hem kul demektir\n\nTüm “durum” mucizevi bir şekilde değişecek ve ortada kurt kalmayacaktır.\n\nÖyle ya zihin perdesi çözülünce film nerde oynayacak\n\n…\n\nİşte böyle\n\nMucize gerçektir\n\nVe mucize her andır\n\nAma aklı aciz bırakan mucizeler, korku ve çaresizlik içinde akılla istediğinizde gerçekleşmeyecekler.\n\nMucize kişi tarafından sipariş edilemez bilakis kişisel zihnin yanıltıcı varsayımları aşıldığında, kendiliğinden ve bağımsız bir şekilde olurlar, olur a…\n\nZihnin yorumlarını aşmak, artık korku ve dehşeti deneyimlemediğiniz anlamına gelmez, daha ziyade korku ve dehşet duygusunun, tıpkı rüyada olduğu gibi, asılsız hale geldiği, tamamen yanılsamalı bir maddesizliğe indirgendiği anlamına gelir.\n\nMucize sizin dışınızdan gelmez.\n\nBir mucize sizin KENDİ öz doğanızdır.\n\nMucizelerin gerçekleşmesini engelliyor gibi görünen şey, sanrıların “gerçeklik” olarak ciddiye alınması yani zihnin yorumunu yanıltıcı bir şekilde salt gerçekler olarak kabul edilmesidir.\n\nAman ha unutmayalım:\n\n– Şimdi var olan tek şey sizin KEND’ÖZÜNÜDÜR\n\n– Var olmuş tek olan tek şey, sizin KEND’ÖZÜNÜDÜR\n\n– Var olacak olan tek şey, her şey yine sizin KEND’ÖZÜNÜDÜR\n\nFihi ma fih: Ne varsa bu OLANIN içindedir.\n\nKayıtsız şartsız mutlak ve tek varlık olduğunuzu bildiğiniz için\n\n“Oldu, oluyor, olacak” gibi fikirler anlamsız hâle gelir.\n\nZamanın, geçmişin ve geleceğin sadece görünüşten ibaret olduğunun farkındayız artık.\n\nGerçi enerjik kalıplar halinde, zaman içinde, durmaksızın ilerliyor gibi görünüyorsunuz ama gerçekte en ufak bir değişiğe uğramazsınız.\n\nYani zamanda geçen her şey gibi ilerleme de tam bir yanılsamadır.\n\nSonsuz ışıldayan enerjinin kendisi olarak\n\n– Ölemezsiniz ve doğmazsınız\n\n– Asla başlamazsınız ve asla bitmezsiniz\n\n– Asla kazanamazsınız ve asla kaybetmezsiniz\n\n– Artmazsınız ve azalmazsınız.\n\nVaralım kitaba müracat idelim ve miraç sonrası inen Ayetel Kürsi’yi aşk ile bir daha dinleyelim…\n\n[Bakara:255’den]\n\nAsla gelmezsiniz ve asla gitmeyeceksiniz.\n\nVe sen incinemezsin çünkü her şey KEND’ÖZÜNDÜR\n\nKENDİ KENDİNE nasıl zarar verebilir?\n\nBöyle bir “incinme” varsayımı da anlamını kaybeder dolayısıyla mağduriyet hissi de bir yanılsamadır.\n\n…\n\nHer ne kadar buraya kadar anlattığım hikayeleri, görünüşte ölüm kalım durumlarında yani hayat memat meselesinde, nasıl muazzam bir güvenlik hissedeceğinizi tasvir için kullanmış olsam da…\n\nKendinizi güvende hissetmek ve kendinizi bırakmak için öylesi bir âna kadar beklemek zorunda değilsiniz.\n\nHer türlü günlük durumda sarsılmaz koşulsuz güvenlik hissini fark edebilirsiniz.\n\nAllahummahfazna\n\n– Boşanma ya da aile bireylerinin kaybıyla karşılaşabilirsiniz, endişelenmeyin, koşulsuz güvendesiniz.\n\n– İş kaybı ya da ilişki sonu deneyimleyebilirsiniz, merak etmeyin, koşulsuz olarak güvendesiniz.\n\n– Hastalıklara yakalanabilirsiniz ama yine de koşulsuz güvendesiniz.\n\nMusibet halinde duruş belli:\n\n"},{"type":"spoiler","text":"İnna lillah ve inna ileyhi râciun…\n“Dön geri”\n\n"},{"type":"metin","text":"[Bakara:156’dan]\nHayatta anla yüklediğiniz ne varsa cümleten kaybedebilirsin, merak etmeyin, bu asla bir “hayat” değil aslında, olmayan hayata sen nasıl bir “anlam” vermek istemiştin ki!\n\nO halde “hayata yüklediğiniz bidolu anlamı” boşverin, itminana ermek, mutlu olmak ve dopdolu yaşamak, pür neş’e olmak için, katma değerlere, ziyade anlamlara, katkılı kavramlara filan ihtiyacınız yok.\n\nBöylesi koşulsuz bir güvenliği hissettiğinizde çok sakinleşeceksiniz.\n\nAma bu sükûnetiniz, beden adresinin durumlarla başa çıkmak veya sorun gibi görünen durumları düzeltmek için herhangi bir harekette bulunmayı bıraktığı anlamına gelmez.\n\nPeki bu nasıl mümkün olabilir?\n\nDünya perdesinde, üç boyutlu bir yer tutucu olarak bir süreliğine giyindiğiniz bedeniniz aslında bir beden değil, “beden” kılığına giren Sonsuz Işıldayan Enerjidir. (Nur)\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Gerisi zihniniz sessizleştiğinde gerçekleşecektir. Yükselen güneş dünyayı harekete geçirirken, sakin ve istikrarlı öz farkındalığın ışığı iç enerjileri uyandırır ve sizin hiçbir çaba göstermenize gerek kalmadan mucizeler yaratır.\n"},{"type":"metin","text":"[N. Maharaj]\nBu bir kez anlaşıldığında\n\nSözde “beden”, her türlü durumu otomatik olarak ele almak için sonsuz enerjinin iradesiyle hareket edecek; her duruma kendiliğinden cevap verecek, kendi hayatında kendi kudret ve iradesini kullanacaktır.\n\nÖyle ki sizin bile olan olduktan sonra haberiniz olur…\n\n"},{"type":"spoiler","text":"La havfun aleyhim ve la hum yahzenun\nOnlar için ne bir korku var ne de hüzün\n\n"},{"type":"metin","text":"[Yunus:62’den]\n"},{"type":"alt_baslik","text":"Hiç gam yemeyin boş yere…\n"},{"type":"metin","text":"Hayatta zorluklarla karşılaştığınızda, vücudunuzun bununla pratik bir şekilde başa çıkmasına izin verirken, koşulsuz güvenliğe dair hissiyatınız sarsılmaz sağlam kalenizdir.\n"},{"type":"spoiler","text":"(La ilahe, la faile, la mevsufe, la mevcude illa hu’ya geçiş)\n"},{"type":"metin","text":"Zihin mutlu olunacak hiçbir şey olmadığından şikayet etse bile, koşulsuz olarak güvende ve sağlam olduğunuzu bilirsiniz.\nBöyle bir sükûnet, emniyet ve sağlamlık, “mutluluk” şartını gerektirmez.\n\nZaten böylesi “Mutluluğun” da canı cehenneme!\n\nAslında “mutluluk” diye bir duruma ihtiyacınız yok zira “mutsuzluğun” neye benzediğini bilmiyorsunuz.\n\nMutsuzluğu ortadan kaldırıp mutluluğu bulmaya çalışmak yerine, “mutsuzluk” kavramını, zihin tarafından hayal edilen yanıltıcı bir varsayım olarak görün.\n\nMutsuzluk hissini hikayeci zihnin bitmeyen hikayelerinden biri olarak “önemsiz” görebildiğinizde, ânında bu hikâyenin ötesine geçersiniz ve artık bu tür yanılsamalardan muzdarip olmazsınız vesselam\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"Güzer ez hîşten ez havf u recâ eymen bâş\nverne ey hâce ki hestî be-tu âşûbter est\n\n"},{"type":"metin","text":"[Y. Fennî’den]\nKendinden (varlığından) korku ve ümitten geç de güvende ol. Yoksa ey hoca (efendi) varlık sana daha fazla kargaşa verir, dünyaya çeker.\n\n"}]}}},{"id":202403011122,"article":{"header":{"background_image":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2024/03/muzaffer_efendim.jpeg?w=284&h=300","date_value":"1 MART 2024","mini_title":"agah olasın","tags":[""],"title":"Akınca güzel","subtitle":""},"main_article":{"quotes":[{"type":"baslik","text":"Akınca güzel"},{"type":"spoiler","text":"Görünüş dünyasında hiçbir kesinlik yoktur. Her şey kesintisiz bir akış ve değişimdir. Öyleyse kendini tanımak isteyen biri hep bir akış, bir süreç olarak kalmalı; asla bir “şey” hâline dönmemeli.\n"},{"type":"metin","text":"[A. Kadrî]\n"},{"type":"spoiler","text":"İster yürüyor olun, ister uzanıyor, oturuyor, ister çay içiyor, ister pilav yiyor olun, aklın durmasına izin vermeyin, düşünce üstüne düşünceyi bırakın, tıkamayın yeter!\n"},{"type":"metin","text":"[T. Soho]\n"},{"type":"fotograf","url":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2024/03/muzaffer_efendim.jpeg?w=284&h=300"},{"type":"metin","text":"– Aklını boşalt ancak öyle rahatlarsın.\nBir kap ancak boş olduğu zaman işe yarar ❞\n\nEvet ama zihin bir şey değil, daha çok bir yer tutuş eylemi olduğu için bardak gibi boşalmaz, boru gibi boşalır…\n\nBoş bir boruda, akışı engelleyen hiçbir şey yoktur. İçinden akan şeyleri içermez, içerlemez onlara. Yakalanmadan, tutunmadan, filtrelenmeden veya direnmeden geçmesine izin verir, bir şey yaptığında değil yapmadığında makbuldür.\n\nAkışkanlar dinamiğine göre, içinde sürekli bir akış olsa bile bir borunun boş olduğu söylenebilir zira içinden akan şeyi tutmaz ve bu akışın önünde ona engel olabilecek, tıkanıklığa sebep hiçbir şey yoktur.\n\nBir anda borunun içinde var görünen bir anda yok oluyor, bir daha kalmıyor, akış hiç durmuyor, boru geçene yapışmıyor ve oluyor işte…\n\nGökte bulut\n\nIrmak yatağında su gibi\n\nPerdede film\n\nDamarda kan gibi\n\nGeçiyor işte…\n\nŞimdi borunun “içinde” bir şey var mı?\n\nEğer olsaydı akışı engellerdi\n\nAkış kesintisizse\n\nVe boruda birikinti varsa\n\nTıkanıklık, düğüm\n\nBir yerde basınçla patlar\n\nAl sana biyolojide embolik marazlar\n\nPsikolojide travma üstüne travmalar\n\nKazalı yolda trafikte tıkanmalar\n\nParanın tutulduğu yerde buhranlar\n\n…\n\nZira tıkamak zorlayarak araya sokmak demek\n\nCelâliyle tıkananları bir bir temizleyecek\n\nZira bir kanal, bir boru yalnızca boş olduğunda faydalıdır.\n\nBiteviye bir akış\n\n‘Işk akışı\n\nAynı anda doldurulup boşaltılıyor\n\nDoldurma ve boşaltma, akış açısından özdeş ve ayırt edilemezdir\n\nBoşaltmasını bilmek\n\nEstağfirullah\n\n•••\n\nElhamdülillah\n\nOlanı fark etmek\n\nNe boşaltan ne bilen bulunmaz\n\nNasıl bir hayret, aman ne saadet\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Hayat sürekli bir akış ve her görünüm, her an yenilenen bir girdap; bir sonraki akışla tâzelenen, her seferinde yeni…\n[A. Kadrî]\n"},{"type":"metin","text":"Hayatla akış…\n"},{"type":"alt_baslik","text":"Şimdi burada olan diridir ve bu sırra dokunan dirilebilir\n"},{"type":"metin","text":"Tam şu anda burada ol\nHem başka nerde olabilirsin ki?\n\nBaşka yerlerde ölü olmayı bırak ve yaşamaya başla, yaşayana döndükçe daha çok durum daha az sorun olduğunu görecek ve şaşıracaksın…\n\nÇünkü artık senin boşluğun çiçek açıyor ve yaşıyor, sorun çıkaran yoruma yer yok. Tutarak, tutunarak şahsen yalnız yaşadığında yani zaten yaşamadığında damarlarında akan aynı kudret tıkanır, donar, katılaşır ve acılaşır.\n\nCemâliyle bir çiçek hâline gelecek, kokusunu salacak, meyveye duracak o kudret tıkanır.\n\nVe tomurcuklanmasına izin verilmediğinde kalpte bir diken halini alır; acır ve acıtır; celâl diye görünür…\n\nOysa kudret o aynı akışkan kudrettir, celâliyle cemâliyle bir zevktir.\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Katı bir saplanış, ölüme varan yoldur\nEsnek bir bırakış, hayatla akan yoldur\n\n"},{"type":"metin","text":"[Abdal Kadrî]\nBu sırra secde eden âşık, akışkandır; akıştandır…\n\nAkışına güzellikle izin ver, direnen kalmayınca geçiyor işte…\n\nGöz kırpmak kadar kolay\n\nBırakırsan geçecek\n\nNefes gibi bir olay…\n\n"}]}}},{"id":202402131024,"article":{"header":{"background_image":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2024/02/big_bang.jpeg?w=660","date_value":"13 ŞUBAT 2024","mini_title":"agah olasın","tags":[""],"title":"Büyük Patlama","subtitle":""},"main_article":{"quotes":[{"type":"baslik","text":"Büyük Patlama"},{"type":"spoiler","text":"İnsan küçük evren\nEvren büyük insan\n\nBirdir nasıl olsa hepten\n\nCümleten evirip çeviren\n\n"},{"type":"metin","text":"[A. Kadrî]\nDışardan içeri yol arayan bilim dilimizin “Big Bang: Büyük Patlama” dediği şeye, ben şimdilik “Kozmik Orgazm” diyorum.\n\n"},{"type":"fotograf","url":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2024/02/big_bang.jpeg?w=660"},{"type":"metin","text":"Bu, bana daha bir mânidâr geliyor.\n“Big Bang” biraz soğuk görünüyor, fazla kabukta, hiç insânî değil\n\nKozmik orgazm…\n\nKoca vücûdumuz kozmosun\n\nİçi içine sığmaz olunca, “bendeki tohumu âlem sahnesinde göreyim, her yüzümde hemân kendimi tanıyayım” diye patlayıverdi işte…\n\nBirden nice bin milyon sûret çoğaldı\n\nSonra bir insan dilinden bir bir isim aldı\n\nVe bu inanılmaz neşeli bir deneyimdi; o yüzden gelin, biz de bir isim verelim ve buna “kozmik orgazm” diyelim\n\nBu orgazmda üç şey gelişti.\n\nİlkin Evren, Doğu dillerinde bizim “SAT” dediğimiz.\n\nEvren’den hayat gelişti, biz buna “ANANDA” deriz\n\nVe hayattan zihin gelişti, bunu da “CHİT” diye-bilir.\n\nSAT benlik demektir\n\nANANDA benliği kutlamak, bayram, şe’nlik demektir\n\nÖyle ya bir ağaç çiçek açtığında, aslında tohum, benliğini kutluyordur\n\nVe CHİT bilinçtir\n\nMutluluğun, kutlaman konusunda bilinçli olduğun, bayramın şe’nlik yerinin farkına vardığın andır, uykudayken rüya görürsün, uyanırsın bir ışık patlaması ve uyandığının farkındasın, elhamdulillah bunu kutlayalım…\n\nBu üç mevsim peş peşe çemberi tamamlıyor döne döne:\n\nSat-chit-ananda\n\nKadîmin bağında\n\nİnsanız sonunda\n\nİnsanlık bilince ulaşıyor…\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Görünenin ardındaki ruh, taşta uyur, çiçekte rüyâ görür, hayvanda uyanır, insanda uyandığının farkına varır.\n"},{"type":"metin","text":"[Ş. Ekber]\n"},{"type":"spoiler","text":"Evvel mâdende idik\nKaygusuz gâni idik\n\n"},{"type":"metin","text":"[Y. Emre’den]\n"},{"type":"fotograf","url":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2024/02/buyuk_patlama.jpeg?w=200&h=300"},{"type":"metin","text":"Çakıl taşları hala birinci mevsimdedir,\n‘Sat’ Evren evresinde; yok değildir onlar ama çiçek de açmazlar, kutlamazlar bunu. Onlar bâtında kapalıdır, zâhirde uykudadır kendi içlerine kıvrılmışlardır.\n\nBir gün hareket etmeye başlayacaklar, bir gün yapraklarını güneşe açacaklar ama şimdi kendi içlerine dönükler, tamamen kapalı mevsimini beklemedeler.\n\nAğaçlar rüyada ve hayvanlar uyandı diğer mevsime, hayata ulaştılar öyle mutlu, öyle renkli.\n\nKuşlar cıvıldamaya devam ediyor, ağaçlar çiçek açmaya devam ediyor.\n\nBu, diğer mevsimdir, hayat.\n\nÇemberin kapanmasına ramak kalan bu son mevsime yalnızca insanlar ulaştı:\n\nZihin evresi, chit evresi; bilinç.\n\nUyandığının farkındalığı\n\n\n.\n\nİncir ağacı altında uyanan, bu üçünün bir rüya gibi olduğunu söyler.\n\nİlki, başlangıçsız başlangıç,\n\nprimordiyal evre, uyku gibidir\n\n“Sushupti”\n\nBu üçü, çözünmekte olan bir dram gibidir.\n\nZihnin ötesine geçersen, meditasyona, murakabeye, sessizliğe doğru düşersen yani zihin-sizliğe, yine bir başka patlama gerçekleşir.\n\n…\n\nAma bu artık dışa doğru bir patlama değil, kendi içine patlamadır.\n\nNasıl bir gün patlama olduysa ve hiçlikten milyonlarca şey doğduysa yok yere, içe patlama olduğunda, formlar ve isimler kaybolur, yine içinden hiçlik doğar.\n\nUçlar birbirne değer\n\nVe daire tamamlanır.\n\nKabuk-seven, nasılını merak eden bilim insanları, yalnızca dışa patlamadan söz eder, henüz içe patlamadan söz etmezler, ki bu çok saçma, en azından eksik…\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Dışın içe hayâlâtı, için dışa zuhûrâtı\n"},{"type":"metin","text":"[N. Mısrî’den]\nÇünkü dışa patlama mümkünse, pekâlâ içe patlama da mümkündür.\n\nKitapta kendi ruhundan insana üflemeden bahsedilir ki\n\n“Üfleme içerden dışarı doğrudur!”\n\nÂlemin hikâyesi, Âdem’in hikayesi\n\nYeryüzüne bir tohum atılır.\n\nTohum patlar.\n\nBir ağaç doğar, sonra o ağaçtan yeni tohumlar doğar.\n\nBir tohum nedir şimdi?\n\nTohum patladığında bir ağaçtır. Ağaç patladığında tekrar bir tohumdur. Tohum bir ağacı taşıyordu; kendini açtı ve bir ağaç oldu. Şimdi ağaç kendini kapatır, içine kapanır, küçük bir tohum olur.\n\nPatlama dünyada olduysa, şimdi bilim insanlarının düşündüğü gibi, o zaman ezoterik bir zevkle, içe patlama fikri de bir gerçekliktir.\n\n…\n\nİçi dışı bir olmadan bütün belirlmez, patlama içe patlama olmadan var olamaz.\n\nİkisi birlikte gerçekleşir. İçe patlama, tekrar zihnin hayata, hayatın Evren’e, Evren’in hiçliğe dönüşmesi ve dairenin tamamlanması: miraç-cem anlamına gelir.\n\nHiçlik Evren’e dönüşür, Evren hayata, hayat zihne, zihin tekrar hayata, hayat tekrar Evren’e, Evren tekrar hiçliğe dönüşür… Böyle böyle daire tamamlanır.\n\nİçe patlamadan sonra, patlama olduğunda, her şey tekrar hiçliğe dönüştüğünde, bir fark vardır. İlk hiçlik bilinç dışıdır; ikinci hiçlik bilinçlidir.\n\nİlki karanlık gibiydi, ölüm gibiydi ikincisi ışık gibi hayat gibidir.\n\nİlki gece gibiydi, ikincisi gün gibidir.\n\nİlkine “sushupti” dedik; ikincisine “jagriti” diyeceğiz, farkındalık, tamamen uyanıklık.\n\nBu, tam bir dairedir ve ancak böyle bütündür.\n\nİlkine bilim insanları Big Bang ya da Büyük Patlama teorisi derler çünkü çok fazla patlama ve çok fazla gürültü vardı.\n\nGerçekten de büyük bir patlamaydı.\n\nBir an önce her şey sessizdi, gürültü yoktu, ses yoktu ve bir an sonra varoluş patladığında, çok ses ve çok gürültü oldu.\n\nHer türlü ses çıkmaya başladı.\n\n… …\n\nPatlama bir içe patlamaya dönüştüğünde ne olur?\n\nSessiz ses.\n\nArtık hiçbir gürültü yoktur.\n\nYine her şey sessizdir.\n\nBu, Zen’in “Çırpan tek elin sesi” adını verdiği şeydir.\n\nHindular buna “anahatnada, omkar” derler:\n\nSessizliğin sesi\n\nBiz de ‘Sükûtun Nabzı’ diyebiliriz pekâlâ\n\nİlkine Hindular “nadavisphot” dediler: büyük patlama, ses patlaması.\n\nVe ikincisi sesin tekrar sessizliğe dönüşmesidir; hikâye tamamlanır.\n\nBilim hålå yarım bir hikâyeye tutunmaktadır; zâhir tamam da diğer yarısı bâtın eksiktir.\n\nVe tüm bu oyunu izleyen kişi “sushupti”den, ruhun karanlık gecesinden rüyaya ve rüyadan farkındalığa, tüm bunları izleyen sessiz tanıktır, cümlesini izleyen noktadır ve nokta hâlâ hokkadadır.\n\nDördüncü evreye “turiya” adını veririz; her şeye tanık olan.\n\nOnu bildiğinde, bir ermiş, bire ermiş olursun; onu bildiğinde, onu gördüğünde o olarak yaşarsın ve tamlığa erişirsin, hep olduğun gibi…\n\n\n.\n\nEn saf manasında, kaynağa en yâkın hâlinde\n\nDin: Re-ligion\n\nYeniden bağ kurma\n\nZâten olduğun şeyin\n\nBir anda farkına varma\n\nZikrullah\n\n“Aslını hatırlama”\n\nÇokça olan budur\n\nVe bu rüyâ, bu uykudan daha önce görülmüştür vesselâm\n\nŞimdi ben çekileyim de hemân bu birlik zevki çiçek açsın toprağımızda…\n\nMâcerâyı bir de bizden dinlediğiniz için teşekkür ederiz\n\n"}]}}},{"id":202402081616,"article":{"header":{"background_image":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2024/02/abdal_kadri_siir.jpeg?w=660&h=371","date_value":"8 ŞUBAT 2024","mini_title":"agah olasın","tags":[""],"title":"BEN-İM HİKÂYE-M’DEN","subtitle":""},"main_article":{"quotes":[{"type":"baslik","text":"BEN-İM HİKÂYE-M’DEN"},{"type":"spoiler","text":"Henüz başladı varlığın şiiri, insan…\n"},{"type":"metin","text":"[Heidegger]\n"},{"type":"spoiler","text":"Falınız öyle gösteriyor\nHangi su? Bengi su\n\nGurbetin ucundasınız\n\nBir tren ya da\n\nBir zaman geçiyor\n\nSiz de içindesiniz\n\n…\n\nKaranlığa çıkınca\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"Bilen çıkmıyor\n"},{"type":"spoiler","text":"Hikmet burcundasınız\n"},{"type":"metin","text":"[B. Necatigil olarak ben]\n"},{"type":"fotograf","url":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2024/02/abdal_kadri_siir.jpeg?w=660&h=371"},{"type":"metin","text":"Prolog\nBen kimim?\n"},{"type":"alt_baslik","text":"TEZKİYE-İ FİKR-İ NEFS\n"},{"type":"metin","text":"– “Ben” ego-nefs nasıl imha edilir?\n“Zihinsel kimliği” düşünceden ayrı bir şey, bir varlık olarak hayal ederiz ve tüm dikkatimiz düşüncenin kendisinde değil, düşünceden ayrı bir varlık üzerindedir.\n\nBurada, Hoca’nın kaçakçı fıkrasını hatırlayalım…\n\nHoca, bir sınır kasabasında gününü gün etmede Yıllar var ki her sabah eşeğiyle sınırı geçip komşu ülkeye gitmekte, akşamları da aynı şekilde geri dönmektedir. Bölgenin sınır sorumlusu Hoca’yı sürekli takip etmekte, açık aramakta ancak bir suç unsuru bulamamaktadır. Hoca’nın bir çeşit kaçakçılık yaptığına emindir ama defalarca yapılan aramalarda bir şey çıkmamıştır. “Acaba casusluk mu yapıyor!” düşüncesiyle komşu ülkede konuştuğu görüştüğü kişiler araştırılır, ama bundan da sonuç çıkmaz.\n\nDerken bir gün Hoca emekli olur, artık sınırı ticareti yapmaz. Sınır kadısı Hoca’yı davet eder makamına. “Hocam” der “Senin kaçakçılık yaptığını biliyorum. Ama yaptığım bütün baskınlarda temiz çıktın. Casus olmadığını da anladım. Artık bu saatten sonra söz, senin hakkında işlem yapmayacağım. Ama çok da merak ediyorum. Gel neyin kaçakçılığını yaptığını söyle.”\n\nHoca gülerek, “Eşek!” der. “Eşek kaçakçılığı yapıyordum. Her gün buradan genç eşekleri götürüp oradan aynı renk yaşlılarını getiriyordum. Ama siz muayenelerinizde üzerindekileri karıştırmaktan eşeğin kendisine bakmayı akıl edemiyordunuz.\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"Eşekle bir şey kaçırmıyordum, eşek kaçırıyordum eşek\n"},{"type":"metin","text":"!”\nYani önce sınırları olan ayrı bir varlık olarak BEN varım düşüncesini inşa eder sonra bu ben sandığımızın taşıdıklarını imhayı deneriz.\n\nBiz, onun yaratıcısı olan bu ölümcül “düşünce”ye yani kaynağına odaklanmak yerine yüzeyde “ben-im” halini düzeltmeyi, iyileştirmeyi, maneviyatını artırmayı akıbet ondan kurtulmayı düşünürüz.\n\nVe bu hata, bu olgunun ısrarla devam etmesinin ve bundan kaynaklanan sorunların yegane sebebidir.\n\n“Ben” nasıl yok edilir diyoruz?\n\nNefisle bir ömür savaş\n\nNefisle savaşan kim\n\nNefsin nasıl bir varlığı var hiç dokunmadan\n\nOnu yok edebilecek “ben”in hiç var olmadığından habersiziz..\n\nBizim sorunumuz zihinsel bir hatadır ve bir şeyi “yok etmek” değil, bu zihinsel hatayı düzeltmek mühimdir.\n\nDiyeceğim o ki Ben-im sorunum yok; ben sorundur…\n\nMâdem uçlar birbirine değer, başa dönelim:\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"“Ben” ego-nefs nasıl imha edilir?\nElbette nasıl inşâ edildiğini anlayarak\n\n"},{"type":"metin","text":"…\nNe güzeldir o atasözü, çok beğenirim:\n\n“Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur”\n\nKendisini belki göremediğimiz ama kokusunu duyduğumuz için ilerlemeyi göze aldığımız şifalı bitkilerdir aziz okuyucularımız…\n\nBuyrun âşığın gölgesinde dört mevsim dolanalım belki güneş doğar, toprağın altındaki kokusunu salar…\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"1.\n"},{"type":"metin","text":"Bense şunu şunu yapacaktım\nO ise sen\n\nOysa sen ne güzel bahânesin:\n\nSenin yüzünden, ben…\n\nHer ben, dolaylı şekilde bir sen’i anlatış, bir sen’den yakınıştır, bir sen’e yakarıştır, bir sen’e varıştır.\n\nÖyledir zira benim yerim sen’le o’nun arasındadır ve o değildir bana yakın olan, sensin sen.\n\nBen ben olsam dilbilgisi kitaplarındaki tekil şahıs zamirlerini şu sıraya göre düzenlerdim:\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"Sen, ben o!\n"},{"type":"metin","text":"Başta “sen” gelir çünkü “ben” diye bir şey yok sen olmadıkça.\nHer ben, ben’liğini sen’le anlar.\n\nAnlar a…\n\nAnlar da n’olur?\n\nBu ben’likten olmamak için direnmeye, aramaya, dayatmaya kalkar ve sonunda yenik düşer zira ona yine sen’dir değer veren. Tek başına ben, istediği kadar değerli saysın kendini, hava!\n\nÖyle bir başına ben yok ama sen de yok. Ama ikisi karşı karşıya geldiler mi, aynaya kuruldular mı tehlike.\n\nAma ben’le o’nun durumu öyle değil, onların durumu biraz daha zararsız çünkü o, her zaman uzak olandır, gayb-ol-andır ve arada mesafe oldukça insan bir hayli tedbir alabilir.\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"2.\n"},{"type":"metin","text":"Sen’de ürküten bir taraf olduğu şundan da belli ki şâir:\nSen demedi de\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"“Sen Sen Sen”\n"},{"type":"metin","text":"dedi\nYani belki öfkeli belki öylesine içli bir hayıflanma ile, ah sen! sen var ya… der gibi birazdan koşup sarılacak gibi dedi, dedi a…\n\nDilbilgisinde -se’nin hem dilek hem de şart kipi eki olduğu düşünüledursun!\n\nYani ben dilese bile dilekleri şarta bağlı: başta sen’in kabul şartına!\n\nBu neyi mi gösterir?\n\nBen’in sadece bir başlangıç olduğunu.\n\nDevamı ve hitâmı, sen’le şekillenir, ya hal yoluna girer ya da aksi istikamette yoldan çıkar, halsiz düşer.\n\nTürbedar güzeli Fuzulî-m sormuştu hani:\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"“Ger ben ben isem nesin sen ey yâr?”\n"},{"type":"metin","text":"Şöyle demeye gelir belki de:\nBen nasıl olur da ben kalabilirim sen varken!\n\nHer ikinci,\n\nİkinci tekil\n\nBeni değiştiren\n\nKendine dönüştüren\n\nBir etmendir\n\nEtmen…\n\nPe ki ya üçüncü?\n\nBeni bana geri verecek bir kurtarıcı belki de!\n\nAma her çok-yakın’a gelen “o”, heman yine “sen” olacağına göre yine aynı dram, ağlamadan duraman…\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"3.\n"},{"type":"metin","text":"“Ben sen yoğuz biz varız” ancak Epika ülkesinde geçer. Lirika’da ise ben biz yokuz, sen varsın demek doğru.\nBütün şiir sen üzerine kurulu: “Aşklar, ayrılıklar, acılar hep bir sen’in yüzünden, güzellemeler, ağıtlar hep sana.”\n\nDilbilgisinde bulunma -de eki, bir oturmuşluk, bir dinginlik bildirir:\n\nVardı, orada, var. Tıpkı onun gibi, yani oraya gider gibi değil, orada bulunur gibi, ben de bende olmak isterdim.\n\n(Güzelim tevriyeler! Divan şiirini yarı yarıya, onlardan bol bol faydalandığı için pek severim.)\n\nÖyle, sen’den olmamak için bende olmak isterdim.\n\nBende oldum mu sen de rahatsındır:\n\nKoştum ardından yoruldum\n\nDalgalandım da duruldum\n\nBir yerde durdum diye\n\nÂkıbet kucağına yığıldım\n\nKulun, kölenim işte diye.\n\nBen, bana hep bu/gün’ü hatırlatır.\n\nDilbilgisinde bu iki kelime birleşik yazılınca şimdi, içinde bulunduğumuz gün manâsına zaman zarfıdır, ayrı yazılınca sıfat tamlaması.\n\nBen’i daha iyi anlatabilmek, onun zamana bağlı tarafını verebilmek için arada bugün’den mülhem “buben” gibi bileşik bir kelime kullanabilmeliydik, hayır yoksa da uydurmalıydık yani hakikat hatrına…\n\nÇünkü ben’de her dâim bir şimdi anlamı gizli.\n\nDünkü ben’le şimdiki ben hiç bir olur mu?\n\nİki günü bir olan\n\nİki günde bir bende kalan\n\nDuran bir ben zarar değil mi bünyeye\n\nBu ben, bubenlerin toplamıdır:\n\nBunu sızdıran şâiri göynünden öpmeli:\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"“Her adımımda sonsuz ben’ler koyuyorum boşluğa”\n4.\n\n"},{"type":"metin","text":"Yalınız burada sen’le ilişkimiz bakımından garip bir durum var:\nBuben’ler zamana sımsıkı bağlı bugün gibi sen’e bağlıdırlar da bu ben, senden kurtulmuş, özgürdür âdeta.\n\nBu ikilik de sen’e bitişik ben’le sen’den ayrı ben’in özgürlük ve tutsaklığını ispatlamıyor mu?\n\nAman boş ver-sen…\n\nHani eğilip fısıldadığın o şiir var ya, onu okusana bir daha:\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Şu sen’in bulutsu sesin var ya\nUçtan uca ters-yüz ediyor geceyi\n\n…\n\nSen tutarsın ellerinden kaldırırsın\n\nAdı kötüye çıkmış tüm sözcükleri\n\n"},{"type":"metin","text":"İyi ama niçin aşkların bitiminde, ilk haftalarında tatillerin boş sınıflarda, niçin inandığımız şeyleri başkalarından da duyunca bir boşluk, bir yıkıntı, bir hiçlik, bir boşunalık sarar bizi?\nNiçin başkalarından bize, övgülerde, yergilerde, bizden başkalarına kendimizi\n\nörtüsüz dile getirişlerde büyük suçlar işlemişiz gibi al basar yüzümüzü?\n\nNiçin?\n\nAma neden\n\nPeki niçin…\n\nSus bi zihin\n\nİşte bu biteviye sorular sorular dahi, bizde her şeye rağmen yine de değiştirilmemiş bir ben olduğunu, bütün sen’lere rağmen yine de ben kaldığımızı gösterir.\n\nÇünkü bu alelâde sorular sen’siz sorulur.\n\nVe güzel şey, diyebilmek:\n\nBen, benim!\n\nBen olan benim\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Ben, kutsal bir bahaneyim\n"},{"type":"metin","text":"Epilog\nBu rüya bu uykudan önce daha görülmüştür\n"},{"type":"spoiler","text":"Belki de bir sığınağım kendime\n"},{"type":"metin","text":"[T. Uyar olarak ben]\n"},{"type":"fotograf","url":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2024/02/hassas_terazi.png?w=660"},{"type":"metin","text":".\n\nBu zevkin tamamı ve devamı için:\n\n"},{"type":"fotograf","url":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2024/02/benolanben.png?w=660"}]}}},{"id":202312311246,"article":{"header":{"background_image":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2023/12/atli_tramvay.jpg?w=660&h=371","date_value":"31 ARALIK 2023","mini_title":"agah olasın","tags":[""],"title":"Hayat bizi bağlar","subtitle":""},"main_article":{"quotes":[{"type":"baslik","text":"Hayat bizi bağlar"},{"type":"spoiler","text":"Hayatın anlamını aramak, sonsuz sayıda şekil alabilen bir blok için, doğru şekilli deliği bulmaya çalışmaktır.\nEğer havayı solumadan önce anlamaya çalışırsanız ölürsünüz.\n\n"},{"type":"metin","text":"[Abdal Kadrî]\n"},{"type":"fotograf","url":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2023/12/atli_tramvay.jpg?w=660&h=371"},{"type":"metin","text":"Ey bana hayatın anlamından sorup duran can\nŞimdi uydurduğum hikâyeyle bulalım heyecan\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"Hey ben, anlam ara[MA!yan can,\n"},{"type":"metin","text":"İşbu hikâye iki bir cümleden oluşur, ne eksik ne fazla…\nAkılla bağ-kuran felsefecimiz,\n\n1.\n\nTüm bu okuyacaklarınızı, size yazdığım mektuba cevaben, bana yazmak üzere olduğunuz mektubunuza bir cevap olarak yazıyorum size…\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"2.\n"},{"type":"metin","text":"Nedendir bilinmez bir gün, bir kemancı, bir mıknatıs satın aldı ve onu aceleyle evine götürüyordu. Hiç hesapta yokken yolda kapüşonlu haylazlar üzerine atladı ve adamcağızın şapkasını başından düşürdüler. Rüzgar, şapkayı aldı ve sokağın aşağısına kadar taşıdı.\n3.\n\nKemancı, mıknatısı yolun kenarına bıraktı ve şapkasının peşinden koştu. Şapka, her nasılsa bir asit birikintisinin içine düştü ve oracıkta eriyip gitti.\n\n4.\n\nBu sırada kapüşonlu haylazlar, yerdeki mıknatısı alarak sırra kadem bastılar.\n\n5.\n\nKemancı, eve ceketsiz ve şapkasız döndü çünkü şapka asit birikintisinde çözünmüştü ve şapkasını kaybettiği için üzülen kemancı, ceketini tramvayda unutmuştu.\n\n6.\n\nTramvayın kondüktörü, unutulan ceketi ikinci el eşya satan bir dükkana götürdü ve onu verip yerine un, tuz ve hayli domates aldı.\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"7.\n"},{"type":"metin","text":"Kondüktörün kayınpederi çok fazla tuzlanmış domates yedi ve öldü. Cesedi morga konuldu ama kazara cesetler karıştı ve kondüktörün kayınpederinin yerine yaşlı bir kadını gömdüler.\n"},{"type":"alt_baslik","text":"8.\n"},{"type":"metin","text":"Yaşlı kadının mezarına üzerine “Havlucu Mustafa Efendi” yazan bir tahta direkli bir kitabe koydular.\n"},{"type":"alt_baslik","text":"9.\n"},{"type":"metin","text":"Amanın aman, zamanın zaman, tam on bir yıl sonra ufaktan tahta kurtları kitabeyi kemirdi ve direk yere düştü. Mezarlık bekçisi direği dört parçaya bölüp sobasında yaktı. Mezarlık bekçisinin karısı o ateşte tarhana çorbası pişirirdi.\n"},{"type":"alt_baslik","text":"10.\n"},{"type":"metin","text":"Ne var ki çorba hazır olduğunda duvarda dolaşan bir sineğin ayağı kaydı ve doğrudan çorba tenceresinin içine düştü. Çorbayı içemediler, dökmek yerine fukaradan Abdal Kadrî’ye verdiler.\n"},{"type":"alt_baslik","text":"11.\n"},{"type":"metin","text":"Abdal Kadrî çorbayı içti ve yoldaşı Fakir Derviş’e mezarlık bekçisinin iyi bir adam olduğunu söyledi.\n12.\n\nErtesi gün Fakir Derviş mezarlık bekçisine gitti ve ecük dünyalık istedi. Ancak mezarlık bekçisi Fakir Derviş’e hiçbir şey vermedi, üstelik onu kovaladı.\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"13.\n"},{"type":"metin","text":"Gönül koyan Fakir Derviş celâllendi ve “Evin yansın!” dedi.\n"},{"type":"alt_baslik","text":"14.\n"},{"type":"metin","text":"O ateş nasıl bir ateşse, mezarlık bekçisinin evini ateşe verdi. Yangın evden camiye sıçradı ve cami hepten yandı.\n"},{"type":"alt_baslik","text":"15.\n"},{"type":"metin","text":"Uzun bir soruşturma yürütüldü ancak yangının sebebi bir türlü bulunamadı.\n"},{"type":"alt_baslik","text":"16.\n"},{"type":"metin","text":"Derken caminin bulunduğu yere bir gece kulübü inşa edildi ve kulübün açıldığı gün, on dört yıl önce ceketini kaybeden kemancının sahne aldığı bir konser tertip edildi.\n"},{"type":"alt_baslik","text":"17.\n"},{"type":"metin","text":"Seyirciler arasında, on dört yıl önce o kemancının şapkasını düşüren o haylazlardan birinin oğlu da oturuyordu.\n18.\n\nKonser bittikten sonra aynı tramvayla evlerine döndüler. Bindikleri tramvayın sürücüsü, bir zamanlar kemancının ceketini ikinci el bir dükkânda satan kondüktörün ta kendisiydi.\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"19.\n"},{"type":"metin","text":"Ve işte buradalar, gecenin geç saatlerinde şehrin içinden geçiyorlar: Önde kemancı ve o haylazın oğlu; ve arkada, sürücü, o eski kondüktör.\n20.\n\nBirlikte yol alıyorlar ve aralarında ne gibi bir bağ olduğunu bilmiyorlar ve ölene kadar da bilmeyecekler.\n\n21.\n\nHer şey, her şeyi yapar, görünmez bağlar ve hayat bağlar işte…\n\nRüyayı, rüya olarak gördüğünüzde\n\nYapılması gereken her şeyi yapmışsınız demektir\n\nEn sonunda…\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Öyle ya\nKadîmin bağında\nİnsanız\nEn sonunda\n…\n"}]}}},{"id":202312260917,"article":{"header":{"background_image":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2023/12/umutrehberi_hayal.jpeg?w=660&h=923","date_value":"26 ARALIK 2023","mini_title":"agah olasın","tags":[""],"title":"Hayâl-hânemiz","subtitle":""},"main_article":{"quotes":[{"type":"baslik","text":"Hayâl-hânemiz"},{"type":"spoiler","text":"Geçmiş hâfızâdan gelecek hayâl gücünden yapılmıştır. İkisinin de düşünce dışında elle tutulur bir varlığı yoktur.\n"},{"type":"metin","text":"[A. Kadrî]\nBizler Âdem’in değil algımızın çocuklarıyız, âlem dediğimiz hayâlin giydirdiği elbise, algımızın yansıdığı bir perde, hayâl perdesi…\n\n"},{"type":"fotograf","url":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2023/12/umutrehberi_hayal.jpeg?w=660&h=923"},{"type":"metin","text":"Hayal perdesinde\nBir anlığına öyle görünen her şey\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"‘Ebedî Şimdi’\n"},{"type":"metin","text":"zamânında\n(Ân-ı Dâim)\n\nVâroluş sahnesine bir girip bir çıkıyor\n\nBir yanıp bir sönüyor\n\nHâfızâ gerisini tamamlıyor\n\nBen-merkezli süreklilik yanılsamasıyla\n\n‘Bir varmış bir yokmuş’ masalını\n\nHep varız sandırıyor\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Yok bu şehr içre senin vasf ettiğin güzel…\nEzberinden bir sûret görünmüş, bir hayâl olmuş sana\n[Nedîm zevkiyle…]\n"},{"type":"metin","text":"Gel birlikte bir daha açalım aşk ile perdemiz, görelim neler gösterir remizlerden bir temiz…\nGüneş, her fırsatta kendini hatırlatan bir Zen hikâyesini döndürüyor içimde. Tamamının üstünü hiç açmadan, cümbüşlü yeri dilimden düşmeyecek bir şarkı bu belki de.\n\nHele bir açık edeyim, suya yazayım ki göreyim, ne diyor kalbim bana rüyânın bu bölümünde:\n\nEsaslı bir şâir olmak isteyen bir genç varmış. Nasıl iyi bir şâir olunacağının yollarını arar dururmuş. Nihâyet bir gün demiş ki işi bilen biri:\n\n“Aradığını, şu uzak dağın ardındaki köyde yaşayan O Bilge biri gösterebilir sana”\n\nGenç duru mu düşmüş hemen yola…\n\nDayanmış Bilge’nin kapısına.\n\n“Usta bir şair olmak istiyorum, ne dersen yapmaya hazırım”\n\nDeyip dikilmiş karşısına.\n\nBilge, bahçeye doğru geçerken,\n\n“On bin şiir ezberle önce”\n\nDemiş usuldan usulca.\n\nOn bin şiir…\n\nYıllar sürmüş elbet ama ezberinde on bin şiirle Genç, yeniden varmış Bilge’nin huzuruna.\n\n“İşte demiş, hazırım, ezberimde şiirlerin on bini de bir bence, su gibi…”\n\n“Tamam” demiş Bilge, son bir görev kaldı öyleyse\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"“Git ve hepsini unut!”\n"},{"type":"metin","text":"Değil mi ya, olur mu hiç öyle, ne saçma!\nEh ne olacak canım, ezberine alan, unutur da\n\nHep yaptığımız gibi…\n\n“Unuttum” diye kursak da cümleyi, unutmak işini bir özne değil, hayatın büsbütün kendisi yapmaz mı hep?\n\nFiilin çatısı etken olsa da sırf unutmakta değil, cümle işlerde, edilgendir kişi aslında.\n\n“Bu Zen hikayesinin devamında ne olmuş peki” diye soran meraklı çocuk hâlim, peki madem sen anlat hikâyeyi, nasıl olsa beğenirsin?\n\nUzun yıllar, kelime kelime ezber ettiklerini unutmak için, unutmaya çalışmanın hiçbir işe yaramadığını anlayınca Genç, durmuş.\n\nBırakmış kendini toprağa\n\nKalmış gökyüzüyle göz göze\n\nBilge, elmaları toplamış\n\nEn uzun günüymüş yazın\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Ârif olan incecikten sezdi hemen o manâyı\nBiz gene seyrimize devam edelim güle oynayı\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"Bir şeyler daha yapmalı\nVe artık bâzı şeyleri yapmayı bırakmalıyım\n\nAMA YAPMALIYIM…\n\n"},{"type":"metin","text":"Bizi varlık komasında tutan\nTutunduğumuz bu nev’i ölümcül düşünceler işte\n\nDurmadan yapa yapa kendine dolanan işbu ben-im yumağına inanmak ziyâdesiyle endişeye sebep olur ve gerçekten çok yorucudur; ömür törpüsü mübârek…\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Doğruyla yanlış arasında seçim yapmaya, daha iyi, daha iyi devam ettiğimizde hayat enerjimizi, hayatı yaşamaktan ziyade onu düzenleyerek harcıyoruz.\n"},{"type":"metin","text":"[W. Hsin]\nSürekli olarak daha ne yapılması gerektiğini anlamaya\n\nYa neyin düzeltilmesi gerektiğini bulmaya çalışıyoruz\n\nAma bir saniyecik dursak ya güzeller güzeli\n\nRüyâ ülkesinin ardından gelen şu anonsu dinlemeli:\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"Her şey yolunda\nHer şey tam da şimdi olması gerektiği gibi\n\n“Şu anda her şey mükemmel”\n\n"},{"type":"metin","text":"Bunu içimizden yüzüne karşı\nbiraz tekrarlasak olur mu?\n\n“Yapılacak İşler Listesi”\n\nBuna inanan ‘sen’ bile değilsin.\n\nBunlar sadece biteviye tutunduğunuz düşünceler…\n\nSonra düşüncelere takılıp kaldığınızı fark ettiğinizde, daha fazla düşünmeye başlar ve düşünmeyi bırakmanın yollarını ararsınız.\n\nO vakit, diğer düşünce hakkında bir şeyler yapmanız gerektiğini düşünüyorsunuz. Ama nasıl bir tuzak; düşünceleri takip etmeyi bırakın.\n\nOnlarla ilgili yapılacak bir şey yok.\n\nBir anlığına duraklayın ve sâdece OLun.\n\nDeneyiminizin içeriğinin orada olmasına izin verin ama deneyiminizin içeriğine odaklanmayın.\n\nİçeriğin neden oluştuğuna veya nereden kaynaklandığına odaklanmayın.\n\n(Deneyimin farkındalığı)\n\nİçeriğin var gibi görünmesine izin veren açık alana odaklanın.\n\n(Deneyimin gerçekleştiği varlığın farkındalığı)\n\nVe bu alanda olup bitenlerin o alana dokunmadığını veya ona hiç tesir etmediğini fark etmeye başlayın.\n\nTek başına, rahatsız edilmeden ve huzur içinde öylece duruyor.\n\nHer zaman buradadır. Ne olursa olsun bu alanın her zaman burada olduğunu fark edin.\n\nDeneyimlediğiniz beden kabı burada olmadan önce bile o buradaydı.\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"İŞTE BU HAYATIN KENDİSİ\nCANLILIKTIR (Ruh:anime:spirit)\n\nBU BEN OLAN BEN\n\n"},{"type":"metin","text":"Burada dinlenin, güvendesiniz.\n(Şâhsen öyle gelmese de)\n\nO’na güvenebilirsin çünkü O’dur zâten sen\n\nAdı dile gelmeyendir bu; her şey bu…\n\nYapacak hiçbir şey olmadığını gerçekten fark etmelisiniz\n\nÇünkü aradığınız şey zâten şimdi burada hazır\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"Gerçekte şimdi burada bulunmuyorsa\nBaşka nerede bulmayı umuyorsun?\n\n"},{"type":"metin","text":"Öyleyse buradan ayrılıp varacağınız başka bir yok…\nUyandığında bu gelecekte başka bir yerde olmayacak\n\nBu şimdi gerçekleşecek. Buraya dikkat edin.\n\n1 saat sonra değil\n\n20 saniye sonra değil\n\n1 saniye sonra bile değil\n\nŞİMDİ BURAYA dikkat edin.\n\nZihninde değil.\n\nZihin arar, arar ve arar.\n\n(Bulunca işinin biteceğini bal gibi bildiğinden kavuşmayı cennete öteler)\n\nBir noktada bunun işe yaramayan bir şey olduğunu görmelisiniz.\n\nNe arıyor?\n\nHiçbir şey bulamayacak çünkü zihin hakikati bilmiyor.\n\nAma Hakikat zihni bilir çünkü onun içinde varmış gibi görünür.\n\nİşaret edilen bu nükteyi zihinle bulmak imkansızdır çünkü zihin aracılığıyla aradığınız şey, arayanın ta kendisidir.\n\nSen zaten (şahsen) aradığın şeysin.\n\nBu yüzden buna “Kendini Gerçekleştirme” denir.\n\n“Aslını Hatırlama” denir:\n\n“Zikrullah”\n\nÂkıbet kendini, kendisi olarak gerçekleştiren yine kendi olacaktır.\n\n"},{"type":"spoiler","text":"BAYRÂM özünü bildi\nBileni anda buldu\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"Bulan ol kendi oldu\n"},{"type":"spoiler","text":"Sen seni bil, sen seni\n"},{"type":"metin","text":"Kara Murat, kendisinin Cüneyt Arkın olduğunu filan fark etmeyecek.\nRüyada kendini sandığın öyle karakter, rüya gören seni bilmeyecek.\n\nAdı kimlikte yazan şahsen sen\n\nKendisinin bilinç olduğunu fark etmeyecek.\n\nKimlikteki sen gerçekten var değil\n\nBu sadece bir düşünce, düşün-ce…\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Dünyâ işleri hayâlhânemizde vârittir.\n"},{"type":"metin","text":"[Türbedar Dedem]\n…\n\nSuyun düğümünü çözenler\n\nÂlem-ler için\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"“Hayâl içinde hayâl içinde hayâl”\n"},{"type":"metin","text":"demişler\nNe de güzel konum göndermişler…\n\nMeğer beni bu hayâle salan, bu insan sıfatı imiş\n\n“Hayâl kurmak, geleceği hatırlamak” demekmiş\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Hayâl gücümüz uçar\n…\n\nBiz onun yeryüzündeki gölgesiyiz\n\n"},{"type":"metin","text":"[V. Nabakov]\nBiri beni sallasa ve “hepsi rüyâydı geçti artık geçti” diye sarılsa ya…\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Rüya görmen gerekiyorsa, bâri onu güzel bir rüyâ yap\nKendini uyanıkken hayâl et…\n\n"},{"type":"metin","text":"[A. Kadrî]\nŞimdi geçelim güzelleşelim…\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"BEN VAR-IM\n"},{"type":"metin","text":"Zâten olduğumu\nBir anlığına unutup\n\nŞahsen bir kimlik hayâl ediyorum\n\nNe biri her an yenilenen nice bin bir tanesini\n\nKimse olmayanın nesne hâli\n\nSonra bir süre bu hayâlle akıyorum\n\nSonra o akış bir yerde “takkk” edince\n\nAmaan deyip\n\nDerde binlerce kez teşekkür edip\n\nBirden kendimi hatırlıyorum\n\nKendime uyanıyorum\n\nSonra mı?\n\nBirliğin tadı yok\n\n…\n\nDön kutsal ikiliğe\n\nVe yeni bir hayal, yeni bir rüya, yeni bir dünya\n\nTıpkı her sabah olduğu gibi anlasana…\n\nNeden mi?\n\n"},{"type":"alt_baslik","text":"Çünkü sürekli olan bilinemez\nKaybetmeden bulunamaz\n\nDağılmadan toplanamaz\n\n"},{"type":"metin","text":"Önce aldanıp önce unutup önce hasta olup\nVarlık komasına giriyorum ki\n\nTam dönüş ânında\n\n“Miraç-satori-cem” neyse ne\n\nNeyin ne olduğu fark edilsin\n\nVe “insan ne imiş” kendinden bilerek\n\nHicran destanını kendinden okuyarak\n\nİkinci el idraklerden kulağıma çalınan\n\n“Seyr-i billâh” devriyle dönelim vesselâm\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Seyr-i billah’tır seyr-i billah’tır\nLi mâallah’tır fenâ fi’llah’tır\n\nÂyînesinde âyînesinde\n\nGerd-i sivâyı buldu bu gönlüm\n\n"},{"type":"metin","text":"Ve bir gün, hayâlin gibi seni de bu aynanın içine alıp gaybolacağım…\n"}]}}},{"id":202312071035,"article":{"header":{"background_image":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2023/12/sadelik_umutrehberi.jpg?w=660&h=371","date_value":"7 ARALIK 2023","mini_title":"agah olasın","tags":[""],"title":"Neden Açık Sözlü Olayım ki","subtitle":""},"main_article":{"quotes":[{"type":"baslik","text":"Neden Açık Sözlü Olayım ki"},{"type":"spoiler","text":"Gerçek, dâimâ onu ifade etmek için kullanılan kelimelerin belirsizliğini taşır. Kavram karmaşası ve ağdalı jargon, sıklıkla ‘derin anlayış eksikliğini’ maskelemek için kullanılır. Ancak gerçek deha, son derece karmaşık fikirleri basit, açık ve sindirilebilir yollarla akıtabilir.\n"},{"type":"metin","text":"[F. Herbert]\n"},{"type":"spoiler","text":"Aynalaştığınız, karşılaştığınız biri daha ilk dakikadan orada ne hakkında konuşacağınızı bilmelidir. Çalıyı dolanmak darbeyi yumuşatmaz sâdece daha bir şok edici hâle getirir. Sâde ve açık sözlü olmak, yormamak, yorulmamak…\n"},{"type":"metin","text":"[A. Kadrî]\n"},{"type":"fotograf","url":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2023/12/sadelik_umutrehberi.jpg?w=660&h=371"},{"type":"spoiler","text":"Açık ve kabulde bir kalp, açık ve berrak bir söz, paranoyayı etkisiz hâle getirir.\n"},{"type":"metin","text":"[A. Ginsberg]\nGerisi yalan, herkes saçının altında keldir\n\nBu ezân, örtbas ettiklerimize gel gel’dir\n\nSonunda söyleyeceğimizi en başında apaçık söyleyelim:\n\nAçık sözlülük ile boşboğazlığı, patavatsızlığı, hayâsız ve lâubâli olmayı birbirine karıştırmayalım.\n\nElbette sözü, zamanında ve zemîninde söylemek esastır yoksa ağzına ne geldiyse esirgemeyip dil ile kırıp dökmek marifet değil…\n\nEh, kastımızın ‘ne olmadığını’ açıkça söylediğimize göre artık rahatça ifâde-i merâma geçebiliriz.\n\nÖncelikle bütün mesele kendimizle olduğundan, kendimize karşı açık sözlü olalım:\n\n"},{"type":"spoiler","text":"Hepimiz nihâyetinde ‘sevildiğimizi bilmek’ istiyoruz\nBilinmeyi seviyoruz…\n"},{"type":"metin","text":"Bu temel sâikten ötürü, her bir tavrımızın altında sevilmek arzusu, her öfkemizin altında iyileşecek bir yara ve her üzüntümüzün altında yeterince zamanımızın kalmadığı korkusu yattığı sürece gerçek kimliğimizi gizlemek, asıl varlığımızı örtbas etmek için durmaksızın enerji harcamaya, tükenmeye, tüketmeye devam ediyoruz.\n“Açık sözlü olmak” konusunda tereddüt ettiğimizde, hiç farkında olmadan üstümüze bir şeyler giyiyor, bizi, dünyayı hissetmekten alıkoyan bir zırh tabakası kuşanıyoruz.\n\nDerken bu ince tabaka üzerimize öyle bir yapışıyor ki çıkarmayı hatırlamadığımız sürece, mutluluğun suyunu çeken bir yalnızlığın başlangıcı, bir adanın sınırı oluyor.\n\nBu durum, bir şeye her dokunuşumuzda elimize eldiven giymeye benziyor.\n\nSonra, elimizde eldiven olduğunu unutup hiçbir şeyi tam anlamıyla gerçekmiş gibi hissedemediğimizden yakınıyoruz.\n\nHer gün bu yolla karşılaştığımız zorluk, işlerin üstesinden gelmek, dünyayla yüzleşebilmek için, ilişkileri idare edebilmek için, yataktan kalkar kalkmaz üstümüze bir şeyler giyinmekle, BEN MASKESİ’yle baş ettiğimizi sanıyoruz.\n\nOysa asıl çözüm,\n\nÇatalın soğuk, çayın sıcak, arabanın kapısının ıslak, o yaprağın nemli ve bir başka candan gelen veda bûsesinin yumuşak ve tekrar edilemez olduğunu hissedebilmek için, tam hissedebilmek için\n\nGiyindiğimiz benlik kabuğunu, kişi maskesini soyunmaktır.\n\nİşte bu zevkin talimi için hayâtî bir nefes oyunu:\n\n"},{"type":"spoiler","text":"‘Kişi’ Latince ‘persona’dan gelir ve bir insanı tanımlamadan önce ‘aktörün maskesi’ veya ‘oyundaki karakter’ manâsınadır ve ancak aşk, onsuz yaşayamayacağımızdan korktuğumuz ama artık içinde yaşayamayacağımızı da bildiğimiz maskeleri bir bir çıkarabilir.\n"},{"type":"metin","text":"[J. Baldwin]\nÖyleyse aşk olsun…\n\n"}]}}},{"id":202311281029,"article":{"header":{"background_image":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2023/11/atlas_umutrehberi.jpg?w=660","date_value":"28 KASIM 2023","mini_title":"agah olasın","tags":[""],"title":"Gam Yüklü Miras","subtitle":""},"main_article":{"quotes":[{"type":"baslik","text":"Gam Yüklü Miras"},{"type":"metin","text":"Bilemedi insan, teklif edilen emaneti yüklendi, yok yere sâhiplendi\nOysa sahnede üzerinde görünse yeterdi, rolünü bilmesi yeterliydi\n\n– Sabır taşı olsa çatlardı, ben dayandım\n\nİnsandan istenen bu değildi…\n\nEski Yunan mitolojisine göre gökyüzünü taşıyan Atlas isimli devin ardından…\n\n"},{"type":"fotograf","url":"https://umutrehberi.com/wp-content/uploads/2023/11/atlas_umutrehberi.jpg?w=660"},{"type":"spoiler","text":"Atlas, dünyayı ayakta tutmak zorunda filan değildi. Ama eğer bunu yapmazsa dünyanın yıkılacağına ikna olmuştu bir kere…\n"},{"type":"metin","text":"[M. Nepo]\nPek çoğumuz, farkında olmasak da iyi niyetli anne-babalar tarafından, kendi dertlerini, gam ve kederlerini taşımakla vazifeli, “gam yüklenici” bireyler olarak yetiştirildik.\n\nVe bu süreçte, genelde diğerlerinden daha yumuşak huylu, ailenin alışık oluğundan daha hassas olan o çocuk, başka kimsenin baş edemeyeceği şeylerle uğraşmak için seçilir; “gam yüklenici” olur. Kaderin ne garip bir cilvesidir bu…\n\nİşte ben de o çocuklardan biriydim.\n\nÇoğu zaman, çok duyarlı, çok duygusal, çok hayalperest biri olarak bilinirdim.\n\nAma yaşım ilerledikçe, her ailenin kaçınılmaz olarak başına gelenlerin bizim de başımıza geldi… Hayatın zorluklarını, çetin imtihanları yaşamaya başlamamızla birlikte, ailemin kaldıramayacağı duygusal yükü taşımak zorunda kalan kişi: “gam yüklenici” ben oldum.\n\nKimse buna gücüm yeter mi diye sormadı, hissetme kapasiteme bakılmadı hiç… Neyin ne olduğunu anlamadan, ailemin gamını, kederini tüm kalbimle çoktan omuzlamıştım.\n\nAma artık, birinin acısını paylaşmakla, o acıyı üstlenmek arasında büyük bir fark olduğunu pekâlâ anlıyorum.\n\nAcı çekenlerin, sevdikleri kişilerin ilgisini, endişesini, kendilerinin hissetmek istemedikleri şeyler için bir dayanak teşkil etsin diye kullandıklarını çok gördüm bu sahnede…\n\nFırtına esnasında elektriğin toprağa boşalması gibi, bu insanlar da büyük bir hata yaparak kendilerini sevenleri kullanıp keder ve acılarını onların toprağına boşaltıyorlar diğeri neyin ne olduğunu anlamadan radyasyonu kapmış oluyor.\n\nKaldıramadığı acıyı, ilgisini yönelterek ona kanal açan, kendilerine değer verenlerin üzerine, aynı ilgi kanalından yıkmak…\n\nSonra şunu isteriz başkalarından, acımızı bizim yerimize tutuversinler çünkü onlardan, biz acı çekerken bizi tutmalarını, bize mukayyet olmalarını istemek gibi bir riske girmek istemeyiz.\n\nKendisi olmaya çabalayan bir yetişkin olarak, hangi duyguların gerçekten bana ait olduğunu ve hangilerinin bana miras kaldığını anlamakta çoğu zaman zorluk çektim.\n\nBenim gibiler -belki buna siz de dahilsiniz- ne demek istediğimi çok iyi anlıyorsunuzdur; bizim gibi insanlar diğer insanların neler hissettiklerinden, duygu durumlarından, kendilerini sorumlu hissederler;\n\n“Benim yüzümden oldu…”\n\nOysa gerçekten bize ait olanla olmayanı ayırt etmek hem çok hassas hem de sonu gelmeyen bir iştir.\n\nKendi içimizde kalmayı başaramadığımız durumlarda ruhen başkalarına bağımlı hâle geliriz. Etrafımızdaki herkesin hissiyatı ile ilgilenip onların duygularını da olumlu bir seviyeye çekene dek asla huzur bulmayız.\n\nHayır hayır bu şefkatimizden kaynaklanan bir durum değil, başkalarının “gam yüklenicisi” biri olarak üstlendiğimiz bu ağır emânetin getirdiği kaygıyı yatıştırmanın, endişe yükünü hafifletmenin tek yolu bu olduğundan…\n\nVeya diğer ucu seçmemiz halinde, kendimizi soyutlayabilir, başkalarına karşı tarafsız hatta duyarsız hale gelmenin ötesinde kendimize karşı da hissizleşebiliriz.\n\nKalbin doğru ayarını, başkalarına karşı duyarsızlaşmadan veya kendi hissiyatımızın derinliğine karşı kendimizi kapatmadan da gerçekleştirebiliriz.\n\nBazılarımız kederi ve acıyı diğerlerine yıkmaya alışkın olsalar da bize bahşedilmiş olan o tek kalbin manâ ilmekleri,\n\nBizi, “Bırak gitsin, bırak, dünya seni taşıyacak” diye fısıldayan rüzgâra taşıyacak kadar güçlü ve hafiftir.\n\nÖyle ya seyir hâlindeki bir geminin güvertesinde, sırtımızda geçmişin valizleriyle dolaşmak da ne oluyor…\n\nBunca durum tespitinden sonra bu dert sizin derdinizse şâyet, işte minik bir reçete:\n\n"}]}}}]